Alınteri
Kusca kom’da yazdigim ilk makalede bireylerin birden fazla kimliklere sahip oldugunu ve bunun geregi olarakta; hem kendisine hem cevresine hemde icinde yasadigi topluma ve insanliga karsi görev ve yükümlülükleri omuzlamalari gerektigi yönünde görüşlerimi belirtmeye calismistim.
Bu baglamda her bireyin, hepimizin bir ulusal, etnik, dinsel, mezhepsel, politik, akademik, mesleki, ve sinifsal kimligi yada kimlikleri vardir.
Yukarida tasnifini yapmaya calistigim kimliklerin hepsi kendi icinde yasamsal bir öneme haizdir. Birinin digerine mukayesesi pek dogru olmayabilir.Tüm bu kimlikleri birarada onurla ve gururla tasiriz.
Ancak tüm bu kimlikleri kapsayan ve hepsinin üzerinde olan bir EVRENSEL kimligimiz, yani INSAN olma kimligimiz vardir. Hangi irk, ulus, renk, dil ve dinden olursak olalim bizi birbirimize yakinlastiran, fark gözetetmeksizin bir güven duygu, insan olma kimligimizden kaynaklanmiyormu?
Bu gerceklik; insanligin, insanoglunun birarada baris icinde birlikte yasamasinin olanaklarini yada gerceklesebilirligini bize sunabiliyormu?
Belki bu sorular yanitlanmasi güç sorular olabilir. Neki sagduyu, insan akli, ve dünyanin sadece anlasilabilir yada yorumlanabilir olmanin ötesinde, degisebilecigini de öğreten diyalektik materyalist düşunce sistemi, insanligin bu özleminin gerceklesebilir oldugunun kanitlarini bize sunuyor.
Hangi ortak kimlik , yazisiz ve ve yazili tarihten bu yana insanligin baris icinde birlikte yasamasini katki sunmustur?
Dinsel kimligi temsil eden ve bir üst yapi kurumu rolünü tarih boyunca üstlenen KILISE din adina monarsileri ve otokratik rejimlerin baskici siyasetlerini mesru kilmis, krallik düzenine legal ve ilahi kiliflar giydirmis, hristyanlikta reform yapilincaya dek bu yönetimler kutsanmistir. Böylece insanlar arasindaki farkliliklarin ilahi bir nedeni ve hikmeti oldugu savunulagelmistir. Bu durum, din adina savaslarin yapilmasina,insanligin birbirini kirdirmasina,yoksullugun,sefaletin giderek
yolsuzlugun artmasina ve toplumlarda sinifsal ayrismalara yol acmistir.
Tarihin not düstügü savaslar, Hacli seferleri ve daha nice savaslar din adina insanligi birbirine düsman etmistir. Bizim cografyamizin, Orta Dogu cografyasinin tanidigi mezhep ve din savaslarini ve yolactiklari acilari bugünde olanca tazeligiyle yasiyoruz. Hazreti Hüseyinin sunnilerce alcakca öldürülüsünün acisini ve ayibini unutmak mümkümü?
“Temiz irk” kavrami gibi etnisiteye dayandirilan Hitler’in Nazi irkciliginin yolactigi insanlik disi trajediler belleklerimizde güncelligini koruyor.
Üzerinde yasadigimiz gezegen ,hepimizin ortak gezeni olmasi gerekirken, uluslar, uluslasma sürecinde birbirlerini kirdirmislar, hele hele nispeten büyük olan uluslar digerlerini ya imha etmisler yada asimilasyona tabi tutmuslardir.
Görülüyorki kimi kimlikler tüm cabalara ragmen insanligi, baris demokrasi ve özgürlük ortami icinde kaynastiracagina, ayristiriyor, farkliliklarimizi tahrik ederek körüklüyor. Elbette bu kendiliginden spontane gelismiyor. Farkliliklarimizi proveke ederek bundan nemalananlar var. Bunun basini emperyalizm cekiyor.
Emperyalizmin en temel ve belirleyici karakteristik özelligi: “böl, parcala, zayif düsür, kendine bagla ve yönet. Salt bu nedenlerle bildigimiz 2 dünyayi paylasim ve yeniden dizayn etme savaslari gerceklestirilmistir. Bu paylasim nihai amacina ulasamamiski, gezegenimizin neredeyse her yaninda bölgesel, yerel savaslar ve kirimlar bugünde tüm azginligiyla devam edegeliyor. Irak, Afganistan bunun somut örnekleridir.Emperyalizmin ve sermayenin güttügü bu ödünsüz, sömürü,
talan ve ayristirici politikasina nasil karsi cikilabilir?
Emekcilerin, isgücünü satarak gecinenlerin, ALINTERLERINI ekmegine ve asina katik yapanlarin emperyalizme ve onun parcalayici, bölüstürücü ve zayif düsürücü siyasetine karsi verecekleri mücadele hangi politik, örgutsel düzlemde yapilabilir?
Bu konudaki temel felsefe ve pusula ne olmalidir?
Bir yanda “böl , parcala, yönet ” diyen emperyalizm. Diger yanda emegin en yüce deger oldugunu kendine klavuz edinen uluslararasi isci sinifi. Isciler birlestirir, sermaye ayirir tezi isci sinifinin emekcilerin siki sikiya bagli oldugu bir tezdir. Tüm dünyadaki iscilerin emekcilerin cikarlari ortaktir. Buda, ortak görev ve sorumluluklar yüklüyor isci sinifina. Sermaye ve emperyalizm karakteri geregi baskicidir, özgürlüge tahammülsüzdür.
Oysa baska bir halki, ulusu ve zümreyi ezen bir ulus ,bir egemen ulus özgür olamaz. Bu bakimdan ulusal sorunun cözülmesi de isci sinifinin görevidir. Bütün ezilen ve bagimsizliklari icin savasan halklar toplumsal ilerlemenin öncü gücü olan isci sinifinin tabii baglasiklaridir. Isci sinifi iktidarinda, baska bir ulusun ezilmesine son verilir.
Uluslar arasinda politik hak esitligi saglanir, her türlü ulusal ayricalik ve sinirlamalar, kisitlamalar kalkar. Bu duygu ve düsüncelerle Alinterlerini ekmegine katik yapanlara, ve özelimizde bir lokma ekmek ugruna nice bedeller ödeyenlere, SELAM!
Yazarımız
-
Öğretmen.
Kuşca'da doğdu. Uzun yıllardan beri Danimarka'da yaşamaktadır.
Son yazıları
- Hasan Sertdemir28/03/2017CADI KAZANI
- Hasan Sertdemir23/03/2017İLERİ DEMOKRASİ
- Hasan Sertdemir13/03/2017AYNAYA BAKMAK
- Hasan Sertdemir27/02/2017TERCİH