Maksim Gorki 28 Mart 1868 de doğdu, 5 yaşında babasını kaybetti,
Annesi evlenir. Gorki büyük anne ve dedesinin yanına yerleşir.
Yalnızca birkaç ay okul hayatı var olan Gorki, en ciddi eseri ana romanı 1906 de yazar.
Romanın kahramanı Pavel Rus Çarı yasakladığı kitapları okur, okudukça değişime dönüşüme başlar.
Dindar olan annesi arasında huzursuzluk başlar.
Pavel Papazlar kilise tanrıyı alet edip bizi kandırıyorlar.
Annesi irkilir, elimde bir tanrı vardı onu alınca, peki ben kime yalvaracağım?
Pavel biz senin gönül verdiğin, o iyi ve sevgi dolu tanrıdan söz etmiyoruz. Bizim sözümüz Papazlara. Cezalandırıcı gibi göstermeye çalıştıkları, kendi tanrıları hakkında, onun adını kullanarak bütün insanları, kötü niyetli bir zümrenin kölesi olmaya zorlamaları. Çok eski tarihlerde kiliselerde, günümüzde
Radikal dinciler kullandıkları, paralel sözcükler var böyle bir yazı yazmaya ihtiyacı duydum.
Kadının üç erkek çocuğu arka arkaya ölüyorlar, kadın soluğu kilisede alıyor. Kilise bin sekiz yüz yıllarda söz sahibi.
Kadın Papaza yalvarır ne yaparsa yap gelecek çocuklarım ölmesin diye, tanrı adına bir şeyler yap, bana yardım et, papaza yalvarır.
Papaz sen çok mutlu bir kadınsın senin çocuklar cennetlik, dolayısıyla sende cennetliksin.
Papazın söyledikleri günümüzde bizim için tanıdık geliyor. Bilim dünyamızda böyle ipsiz dipsiz sözler din adına çok duyduk.
Aynen deyimler okudum, Allahtan mı artık. Google amca dan, sosyal medya, internet filan derken dünyamız küçücük bir nokta halle geldi.
Asıl kırılma noktası burası, gençlerimiz en doğru güzel deyimler söylemleri burada öğrenmektedir?
İnsan geçmişini, geleceğini, nereye gittiğini git, seninle beraberinde gider.
Çobanlık yaptığım yıllarda çölde bir gazete parçasına rastlamak, köyde, günlük işlerde çalışmak o güzel insanlarla tanımak ister, İstemesen gelir seni bulur yani kaçış yok.
Danimarka ya geldikten sonra okuduğum kitapları, sözde dini dergileri ayrıştırma, kutuplaştırma irkci gazeteler o köşe yazarları hatırladıkça, Dostoyevski’nin Söylediği gibi bir hikayeniz yok nasıl yaşıyorsun?
Benim de o yalan hikayeleri hatırlarım.
Hatırladıkça dünyalaşıyorum, cahillere, zalimlere, Irkçılara , dincilere kulak vermeyelim.
On binlerce yıl önce mağarada hayvan resimleri çizen inşalarda geliyoruz, onların torunlarıyız.
Dünya insanlar kardeştir, dağlarda, ovalarda, denizlerde ölen Müslüman, mezhep, ayrımcılıkla boğuşan Müslüman, deprem enkazında ölen Müslüman, çürük bina altında kalan Müslüman.
Türkiye’deki “asrın felaketi”, bilime inanmayanları felaketidir.
Hepimizi malumu Japonya’da olsaydı ne kadar insan ölürdü düşünmek hakkımız, belki hiç ölüm olmayacaktı.
Levent Gültekin işaret ettiği gibi harika işler yapan gavurlar.
Sefiller oynayan din kardeşlerim.
Ape Beram
Yazarımız
Son yazıları
- Bayram Kızılkaya18/09/2024Sessizlik Kulesi
- Bayram Kızılkaya09/05/2024Son kızın acıklı hikayesi
- Bayram Kızılkaya18/10/2023Zurnacı verirse davulcu ne yapsın?
- Bayram Kızılkaya23/02/2023Ana