ATALARIMIZ VE BIZLER
Atalarimiz bilmedikleri ve görmedikleri veya cikarlari icin degil yasamlari icin görmek istemedikleri, bizler biliyoruz. Kuskusuz bizlerde görmediklerimizi ve bilmediklerimizi veya bildigimiz halde kendi duygu ve dúsüncelerimizi dogrultusunda degil cikarimiz geregi hareket ediyorsak elbette bunun torunlarimiz tarihte siyasi, politik sorumlulugu bedeli tasimak zorundadir. Filosof Sokrates’in söyledigi gibi “dogru bildigi dogru davranis yol acar, en akilli kisi neyi bildigi degil, neyin bilmedigini bilendir”. Demokrasi olmadigi toplumlarda yalniz ekonomi olarak kendini göstermez en cok kültürel yönleriyle kendini gösterir.
Rahmetli Cetin Altan’in söyledigi gibi: Ingiliz imparatoru yikildi, halkina büyük bir kültür mirasi birakti. Osmanli yikildi, 100% cahil halk kerpicli evler birakti. Belki yoksulluk, bilmemezlik, birilerinin hesabina uygun geliyor. Ac olan bir insan neden ac oldugunu sorgular. Susuz kaldigi zaman susuzlugunu sorgular. Demokrasilerde, secme ve secilme hakkimizi anadilimiz icin kullanmayi, kendimizi hesaba cekmeyi görmemezlikten geliriz. Neden?
Elestirme dogal hakkini istemek, insanin gelismesine yardimci olur. Anadilinde bir kresi cok görenler onlarla yanyana olanlar muhafaza kürt kendini sorgulamalidir.
Nazim Hikmet’in siirinden:
“Koyun gibisin kardesim, göcüklü celep kaldirinca sopasini,
Sürüye katilirsin hemen, ve adeta magrur kosarsin salhaneye”
Bu yaziyi yazarken 18 yasindaki torunumla Sofie’nin dünyasini okuyoruz. Ben türkcesini, torunum danimarkcasini okuyor. Hani anadilimiz?
Calanlarmi, sahip cikmayanlarmi? Hangisinin günahi daha büyük? Seni görmezden gelen, sen onu görürsen, senin dilini vermez. Benim icin bir insan bir kitaptir. Konustugu zaman ondan aldigim konusma dilini, öyle bir hayal kurarimki, bazilarina özenirim, bazilarinada geri kaldigim icin kendimi elestiririm. Bazilarina da gülüp gecerim. Biz kürtler kat ettiklerimiz yol yok, hep yerinde saymak. Cünkü bizi öyle bir duruma getirmislerki yasamayi degil, ölümü ve cenneti düsünüyoruz.
Böyle bir yazi yazmayi iten Türkiye’deki iki esnafla yaptigim sohbette esinlenerek yazdim. Birincisi Konya toptancilarda, yanimda esnaf olan kardesim var. Esnaf: “Türkiye’ye dönmeyi düsünmüyormusun? Istersende torunlar gelmezki”. Kendi sordu, kendi cevap verdi. Bende: “torunlarim gelsede ben gelmem, orayi cok seviyorum”, dedim. Esnaf: “gafurun nesi varki, seviyorsun?”. Bende: “Demokrasi var, insan haklari var, halkin empatisi cok geliskin”. Esnaf: “Onlar bizde de var”. Ben: “Var ama söylemde renkler, tonlar degisik”.
Ikinci sohbetimiz Yeniceoba’da esnafla. Sohbetimiz gelip dine dayandi. Esnaf: “Abi biz müslümaniz, ne bir yeni icat, ne de bir teknoloji, ne de bir silah üretmeyiz. Cünkü müslümanlar hep öbür dünyayi, cenneti düsünüyoruz. Bütün ihtiyaclarimizi disardan aliriz. “. Canim sikildi bu dipsiz söylemi. Sence söyledigi dogrumudur? Esnaf: ” Vallahi abi dogrumu yalnismi bilmiyorum. Bildigim müslümanlar böyleyiz”. Söyledigine inanarak, icten söylüyordu. Ben: “Senin inancin, senin namazin, senin müslümanligin beni ilgilendirmez, beni ilgilendiren senin kisiligindir, insan olmaktir.” Esnaf: “Ya öylemi?”
Bunu bir yorum yapmak gerekirse, karanlik odaklarla yozlastirilmis, bir inanci gelecegi yoktur. Böyle söylemesi anlasilacak bir tarafi, tutulacak bir dali yoktur. Özgürlükcü bir egitim ve halklara yakisir bir demokrasi olsa, insanlar daha yaratici ve geliskin olurlar. Cennet yaratici insanlar yeri olmalidir. 1.600.000 müslüman nüfuslu toplum üretimi, 80.000.000’luk Almanya kadar bile degildir.
Not: Var olma tutkum kitabini herkes önyargisiz okumalidir. Güzel dille yazilmis, ani bir kitabin ötesinde rahatlikla bir roman denebilir. Cünkü icinde ask hikayeleri geciyor. Güzele, dogaya, tabiata, anadile ve atalarin geldigi topraklarina özlem aski var. Asik olmak insanin ruhuna canlilik ve yasamaya bagliligi yaratir. Insan kendi tarihsel köklerini özlemek, onun askiyla yasamak insan olma anlamina gelir. Sn. Necati Gezen’in yazdigi var olma tutkum hepimizin askini, anisini ve özlemlerimizi dillendiren bir kitaptir.
Ape Berem
Yazarımız
Son yazıları
- Bayram Kızılkaya18/09/2024Sessizlik Kulesi
- Bayram Kızılkaya09/05/2024Son kızın acıklı hikayesi
- Bayram Kızılkaya18/10/2023Zurnacı verirse davulcu ne yapsın?
- Bayram Kızılkaya23/02/2023Ana