Bir dünya adamı
Bir dünya adamı, bilgi ustası, mantık ve batı biliminin kurucusu olan Aristoteles felsefe tarihinin en büyük filozoflarından birisidir. İnsan dehasının en üst seviye ulaştığı beyinlerden biri olan Aristo yu kısa bir yazıya sığdırmak ve yazmak mümkün değildir. Bugün dünya kütüphanelerinde onun hakkında yazılmış sayısız araştırma ve inceleme var. Uygarlığın ve insanlığın hemen hemen her şeyini ona borçlu olduğunu söylersek abartmış sayılmayız. Aristo ve felsefesini incelediğimiz zaman temelini atmış olduğunu bilimlerin, bugüne nasıl ulaştığını rahatlıkla görebiliriz. Ne yazık ki eserlerinin çoğu günümüze ulaşmamış, ulaşsaydı uygarlık ve insanlık, bugün daha farklı bir yerde olabilirdi. Bu eserlerin var olduğu ve nasıl yok olduğu kesin olarak bilinmiyor. Günümüze ulaşan eserleri ise öğrencileri tarafından toplanmış ve düzenlenmiştir.
M.Ö 384 yılında dünya ya gelen Aristoteles, gençliğini eğlenceyle geçiren babasının bıraktığı mirası bitirdikten sonra orduya katıldığı söylenir. Hocası Platonun akademiasına 18 yaşında girdiğinde zekası ve dehası hemen farkedildi ve burada ün yaptı. – Platon değerlidir ama, değerli olan hala gerçektir- diyerek, yaklaşık 20 yıl akademia da kaldıktan sonra ayrıldı. Makedonya lı büyük iskenderin hocası olarak Pella da 4 yıl geçirdi. İskender kral olup ordusunu savaşa sokunca , Aristo Atina ya geri döndü. Akademia dan farklı olarak açtığı okul lyceum 860 yıldan fazla süre ayakta kaldı. Bu süre neredeyse bugünkü avrupa ülkelerinin üniversitelerinin tümünün ömründen daha fazladır. Bu okulda doğa bilimleri ve biyoloji üzerine araştırmalar yaptı. Bugün var olan bütün bilgi alanlarında ve bilimler hakkında sınıflama ve araştırmalar yaptı, örnekler topladı. Kendi el yazması kitap koleksiyonu binlerce sayfadan oluşuyordu. Şunu söyleyebiliriz, bütün filozoflar arasında en kapsamlı, çok yönlü olanı oydu, fizik, etik, metafizik, politika, ekonomi, zooloji, biyoloji, anatomi gibi bilimler hakkında yazdı. Bilimin ve felsefenin bunlarsız gelişemeyeceği ve ilerlemeyeceği-ilke- yeti- ulam- gibi kavramları bulduğu inanılmaz bir terminoloji yarattı. Daha ileride görebileceğimiz gibi , ondan sonra gelen ve buna çağdaş filozoflar ve düşünürlerde dahil olmak üzere hemen hemen hepsi onun felsefesi ve düşüncelerinden etkilenmişlerdir.Hocası Platonun felsefesinde matematik ne kadar etkili olmuşsa, Aristo nun felsefesinde biyoloji etkili olmuştur. Platon ideaları dikkate alıp onları gözetirken, Aristo bir çok belirli olguya yönelir. Şöyle bir örnekleme yapabiliriz, Platon ebedi ve kusursuz ütopik bir devlet tasarısı ve teorisi geliştirmeye uğraşırken, Aristo mevcut devlet biçimlerini incelemekle işe başlayarak var olabilecek devletler arasında en iyisini bulmaya çalışır. Platonun algı gerçekliği, düşünsel kavram dünyası görüşünü benimsemedi. Gerçekliğin kendi doğal gelişiminde olduğunu savundu. Doğadaki tekil görüngüler en alttan en üste doğru gelişerek gerçeklik kazanıyordu. Madde ve biçim bu gelişmenin iki görünüşüydü. Platon ideaların gerçekte var olan şeyler olduğunu ileri sürdü. Aristo ise bağımsız bir biçimde var olanın belirli şeyler, onun deyimiyle – TÖZLER- olduğunu ileri sürdü. Şöyle ki çeşitli kırmızı renkli nesnelere bakarak kırmızı niteliği hakkında konuşabilir ve diğer nesnelerden ve niteliklerden benzer şekilde söz edebiliriz. Aristo ya göre bu -kırmızıyı- bağımsız var olan bir ideaya dönüştürmez. Kırmızı niteliği sadece kırmızı şeylerdedir ve kırmızı şeylerde olduğu için var olacak ve anlam kazanacaktır. Aristo ya göre her şey-TÖZ- madde ve formdan oluşur. Şöylede denilebilir, bir toprak parçasının belirgin olan bir formu vardır, toprağın kendiside bir maddedir. Bir çömlekçi bu parça toprağı bir testiye dönüştürebilir, ve bu toprak parçası- madde ve formuyla- yeni bir şey olur, ve artık yeni bir formu vardır. Kuşkusuz Aristo nun Tözler teorisi geniş bir konudur daha kapsamlı incelenebilir.Aristo nun araştırmaları hayatın yanısıra, dünyanın ve tabiatın bütününe yönelmiştir. Bir kavrama ve anlama denemeside denilebilir. Tabiatta olduğu gibi her şey, kendini yetkinleştirmeyle ilişkindir. Onun için neyin iyi ya da neyin kötü olduğuna dair bir çabadır bu. Ama insan için gerçekte iyi olan nedir? Aristo ya göre insan gerçekte insan olmalıdır, bu onun kendine özgü misyonudur, bütün çabasıda bu olmalıdır. – Neysen o ol- şiarını baz alarak aynı zamanda humanizmin babası olur.Aristo yu mantığın kurucusu yapan herhangi bir bilimsel buluşun rastlantısı değildir, şunu keşfetmesidir. İnsanın LOGOS u, kendine özgü yeteneği doğru tarzda gerçekleştirmesidir. LOGOS denilince Aristo nun ve greklerin neyi anladığı önemlidir.- LOGOS- nesneleri tanımak, onları belirlemek ve görülür kılmak, dünyayı açma ve anlama yeteneğidir. Aristo ya göre, insan logos a sahip olan varlıktır, bu demektir ki onun misyonu dünyayı tanıması ve anlamasıdır.Etik alanında yaşamın ana ilkesi olan mutluluğun yalnızca mutluluk uğruna aranması gerektiğini savundu. İnsanlar haz ve onurun peşine düştüler, çünkü bunlarla mutlu olacağına inandılar, ona göre -İYİ- insan için bir hedef olmalıdır, insandan bağımsız değildir. -İYİ- insanların yaşam tarzlarının içinde bulunmalıdır, bu da mutluluk demektir. Dostluğun insanların onsuz yaşamayacağı bir erdem olduğunu söyler. Parayı sevebilirsiniz ama para sizi sevmeyebilir. Bu bir dostluk değildir. Dostluk çıkar amaçlı kullanılmayan bilgi ve tanınmayı gerektiren bir ilişkidir. Aristo, hocası Platon gibi adalet kavramıyla da uğraştı. Adaleti mevcut haklar ve eşitlikler olmak üzere ikiye ayırır. Mevcut haklarla bir toplumdaki açık ve dolaylı tüm adalet fikirlerini içerir, bu da mevcut yasaları ve yasal gelenekleri kapsar. Eşitliklerle kastettiği adalette aynı türde olan her vakanın aynı şekilde muamele görmesidir. Aksi takdirde sonuç irrasyonel ve tutarsız olur. Toplumda derin çelişkiler ve huzursuzluklar yaratır.Aristo ve Platon iyi ve değerli bir yaşamın ancak bir cemiyet içinde olabileceğini söylerler, her ikiside bununla yunan-şehir devletini kasteder. Toplum görüşleri bakımından Platon idealist rasyonalist, Aristo eleştirel sağduyulu, gerçekçi bir filozof olarak karşımıza çıkar. Bugünkü Şehir devletlerinde ki siyasal koşulları göz önüne aldığımızda bu noktada Aristo nun söyledikleri daha gerçekçidir diyebiliriz. Ama her ikisinin felsefesi ve düşünceleri daha kapsamlı bir şekilde ele alındığında çok fazla ortak noktada buluştuklarını gözlemleyebiliriz.Aristo felsefesinin ve terminolojisinin tümünü incelemek ve yazmak büyük bir iş ve hiç te kolay değil. Burada Aristoteles uzmanı akademisyenlere saygısızlık etmek istemeyiz. Biz sadece onun felsefesinin kısa bir portresini vermeye çalıştık.M.Ö 323 te Atinalılar Makedonya yönetimine karşı ayaklandılar. Büyük iskenderin hocası ve arkadaşı Aristo da büyük tehdit altındaydı. İskender ölünce kent halkı özgürlüğünü ilan etti, ve Aristo dinsizlikle suçlandı. Sokratesi öldüren Atinalılar kendisini daha çok düşmanca yargılayabileceğini düşündü. Atinalıların felsefeye karşı ikinci defa suç işlemesine fırsat vermeden Atinayı terketti. Bir kaç ay sonra 62 yaşında khalkhis de öldü.Ahlak kitabının sonunda şöyle der.- insan insani olanı, ölümlü olan sadece ölümlü olanı düşünmelidir, diyenlerin uyarısına kulak asılmamalıdır, biz en doğrusu mümkün olduğu sürece ölümsüz olmaya çaba harcamalıyız,- diyen Aristonun bugün nasıl ölümsüz olduğu açıkça biliniyor, biz de Aristo mantığını yaşamımıza biraz daha katarak iyi ve insani olanı bulmaya çaba harcamalıyız diyerek bir sonraki yazıda ondan sonra gelen filozofları ve dönemi incelemek umuduyla…….
Yazarımız
Son yazıları
- Fehmi Sütçü30/06/2011Tarih ve Diyalektik
- Fehmi Sütçü26/04/2011Kopernik devrimi-2
- Fehmi Sütçü24/02/2011Kopernik devromi -1
- Fehmi Sütçü07/08/2009İskoçyalı