Metin BaysalYAZARLARIMIZ

Bir pazar sohbeti: Zu were, De zu were lo

İsviçre’de oturduğum köy bin binbeşyüz hanelik ve yaklaşık dörtbinbeşyüz nüfusu var.Kuzeyden evim hemen girişte çalıştığım iş yeri güneyden hemen girişte aramızda iki km yol var.Arabamla dahaçok çevre yolundan gider gelirim.Bu sabahta çevre yoluna yöneldiğimde yolun kapalı olduğunu gördüm bende döndüm köyün içinden yoluma devam ettim , tam alakalı olduğum bankanın önünden geçerken üzerinde “frei reise” yazılı olan otobüse insanların bindiğini gördüm.Otobüs şöförü elbisesini giymiş kıravatını takmış müşterilerine yardımcı oluyordu.Bu bir tur otobüsü bir günlük turdan sonra müşterilerini aldığı noktada tekrar indirir.şöför ve insanları görünce köyümüzde Ehmadi male pıso’nun
Zu were
De zu were lo
Otubuse rebe
Deyişi kulaklarımda çınladı.
Dedik ya köylü o içine kapanık yaşamdan hızlı bir şekilde sıyrılıp değişime uğruyordu yetmişli yıllarda,göç ,eğitim,hayvancılık derken ulaşımda da büyük bir değişim yaşanıyordu.Tarımdaki değişim diğerleri gibi hızlı yürümüyordu en azından diğerlerinin paralelinde değildi.
Artık insanların kamyonlarla taşındığı dönem bitmişti öncesinde Karakışla’lı Recep isminde köylünün pek tanıdığı şöförü olan male mıstefe kıçkırıx kamyonu ile bu iş yapılırken artık düzenli otobüs seferleri başlamıştı.Kamyonculuk bitmemişti sadece kamyon ile insan taşıma bitmiş kamyonculuk ise tam zirve yapmiştı.Herkes kamyon alıyordu hemde kırmızı MAN onun dışında herhangi bir diğer marka kamyona köylü bakmiyordu bile male naciwi alı ele nın ford kamyonu vardı kamyondan saymıyorlardı.Bizim altmışlı yıllarda GRUB adında kamyonumuz vardı o tarıhe kalmış olsaydı hiç kamyondan sayılmazdı mutlaka kırmızı man olacak bizden canlar almasına rağmen bu sevdadan vazgeçmiyorlardı.Hacı male mehmedi reşke ve Arawi male base awe bu kamyonlarda sonsuza dek aramızdan ayrıldılar.Haci yanarak ve Araw başına aldığı tek darbeyle hayatta gözlerini kapattılar.Hani arabada araba olsa bu kırmızı man ile yaptığım yolculukta başıma gelen pişmiş tavuğun başına bile gelmemiştir.
Yaşım onbeş kadar Konya şeker mahlesinde büyük bir yem fabrikası ve babamda bayiisi ordan yem alıp köyde satiyordu.Birgün gazete sayfasına sardığı paraları bana verdi ve fabrikaya gitmemi saat dokuzda yeniceobalı ehmadi memedi keçel gelecek on ton yem satın alıp getirmemi söyledi.Şekerdeki son durağa gittikten sonra acele ile uzunca bir yolu yayan gittim girişte sordum ehmad amca daha gelmemişti bende bekledim öğlen oldu ikindi oldu beklemekten şişmiştim derken akşam tam vezne kapanmak üzereyken geldi ve ben hemen koşarak gidip veznede paraları yatırdım.paraları yatırırsan gecede yükleme yapabilirsin ve bizde beklerken ehmad amca kamyonu servise verdiğini geç çıktığı için geç geldiğini söyledi.sıramız geldiğinde iki binayı birbirine bağlayan bir köprünün altına kamyonu çektik köprünün üzerinde yürüyen merdiven gibi bir ray üzerinde yem torbaları tam kamyonun üzerine gelirken aşağı bırakıyor yükleme çok çabuk oluyordu.Ben bu sistemi yeni görmüştüm ama bana hiç yabancı gelmemişti.sözünü ettiğimiz dönemden kısa bir süre önce biz köyde 31’lik küçük ekran televizyonları akülere bağlıyarak seyrederken Türk filmi oynadığı gün bütün mahle odaya dolardı ilk başlarda male mıle sılhambeker de sonra kendi evimizde aynı sistemle seyrediyorduk ki bu seyrettiğim filmlerden birisinde bu ray sistemini görmüştüm.
Kamyonu yükledikten sonra yolla çıktık artık gece olmuştu.Bende moral sıfır gündüz arkadaşlarla görüşmeyi kaçırdım gecede elden gitti.Ehmad amca göstergelere bakıp vey be servisten sonra araba aynen sıfır gibi olmuş vay gözüm çekişe bak banamısın demiyor diye kendi kendine söyleniyordu.Tam Cihanbeyliye varmak üzereyken bugünkü Necipoğulları yakınında araba yavaşlamaya başladı Ehmed amca lo wa çiya diye sorarken kamyon durdu ve önden dumanlar çıkmaya başladı.Aşağı indik Ehmed kapağını açtı — wax wax mal lé me şewiti ,
—Mal lé me şewiti
—xalo ehmed çir bu
—motır şewiti motır şewiti
deyince bende üzüldüm.Ehmed etrafında dolanıp duruyordu ki ben xalo şimdi ne yapacağız diye sordum.Kamyonunu bırakmıyacağını benim cihanbeyliye gitmemi durumu izah edip bir kamyon getirmemi söyledi.söylediği yere gittim gece yarısı bütün kamyoncular yayılmış kağıt oynuyorlardı hiç kimse benle gelmek istemiyordu ki aralarından biri bana genç sana ancak falan kişi yardım eder dedi ve adamın ismini evini tarif etti.Ben evi buldum kapıyı çalıp durumu izah ettim adam bana acıdı ve yükleme ve indirmeyi çabuk paramıda peşin verirsen olur dedi.Kamyonların arka kapaklarını açtık ve kıç kıça değecek şekilde birbirine yaklaştırdık ve on ton yemi çocuk yaşımla çocuk bileğimle hemen hemen hepsini ben taşıdım ve eve vardık adam ancak sabaha döndü ve kamyonuda Man falan değildi.Bizde kırmızı man sevdası o kadar yayılmıştı ki alan almış almıyanında rüyasını süslüyordu bu kadınlarımızın içinede sinmişti kütükuşağılı bir kadın seferde ölen kocası için söylediği ağıtta
şüfere mın şüfere Mane,
rıya xe berwe İrane derken kocasının man sahibi ve bugüne bugün man şoförü olduğunu dille getiriyordu.
Bizim Danimarkadaki köylülerimizin kazançları çok iyidi.çaliştıkları iş yerinden veya işsizlik sigortasından maaşlarını alıyorlardı artı Hammerbo isminde birinden biçerdöver borçla alıp gümrüğünü ödeyip Türkiyede satiyorlardı.Danimarkada olupta biçerdöver getirmiyen yoktu hemde dört beş tane getiriyorlardı.iki üç tane kendisi için dördüncüsünüde Türkiyede ki kardeşiyle karını yarı yarıya bölüşüyorlardi. Amcalarımda kendi aralarında böyle yapıp karını bölüştüler.Bu clayson ve new Holland marka biçerdöverleri satan Hammerbo ismindeki adam yanlış hatırlamiyorsam bizim köye kadar gelmişti.köylülerimiz bu biçerlerden kazandıklarıyla kırmızı man kamyon alıyorlardı.

Ogünkü insanlarımızda kollektif kazanma düşüncesi ve paylaşımcı zihniyet hakimdi.Bu düşünceleri doğrultusunda; kamyonları beraber, otobüsleri beraber aliyor ve köyde kooperetif kurdular.ortaklaşa kurulan ve kar amacı gütmüyen kooperetif köylüye;yem ,gübre,tarım ilaçları ve vs satiyor köylü de bundan pek memnundu.Bu işi
Ahmet Yıldırım,
Hüseyin Kara,
Mustafa Öcal (mast) yapmıştı.
Yine kollektif kazanma düşünce doğrultusunda komşu köylerle beraber Nakliye(transport) firmasını kurmuş ve Cihanbeyli’deki tuz fabrikasına ortak olmuşlardı.ilerleyen yıllarda bireyselcilik öne çıkınca köylü o güzel düşüncelerden vazgeçip kar getirmiyen ölü yatırımlara yönelmişti…
Kiymetli Arkadaşlar ulaşımda yaşadığımız gelişmeleri yazarken baktım uzun olacak ve iki bölüm olarak paylaşmayı düşündüm.Devamı haftaya…

Hepinize hayırlı pazarlar dilerim.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Göz Atın
Kapalı