Birgün bir çocuk tanıdım…
Çözmek istediğimiz ne kadar çok sır var.
Ve çözmeye çalıştığımız ya da çözmeye çalıştığımızı sandığımız kaç sır yumağında kaybolup gittiğimiz.
Ve çözüldü sandığımız, ve çözdük sandığımız kaç sıra sır eklediğimiz sırlar.
Bir örümcek ağına yakalanan bir böceğin umutsuz çırpınışlarındaki çaresizliğin kederli sırları gibi
“Bir çeşme başında sussuzluktan öldüm “diyen yenik bir savaşçının gözlerindeki utancın sırları gibi
Birgün bir çocuk tanıdım ve tüm hayatım değişti .
Her bir özlemini, her bir düşünü, kara kalem uçlarıyla beyaz kağıtlara döküp tanrıya mektuplar diye rüzgara savuruyordu.
Seslerin ve sözlerinin peşinden sürüklendim.
Içinde yaşadığımız dünyanın sırlarını anlamaya çalışırken, kendi iç dünyamızdaki sırlarıda anlamaya çalışıyor muyduk? Kendi iç dünyamızda tozlanmaya yüz tutmuş sırlarımızla yüzleşmeye cesaret edebiliyor muyduk? Başka yerlerde aradığımız, başka karanlıkları aydınlatmaya çalıştığımız, kendi iç dünyalarımızdaki karanlık odalarımız olabilir miydi?
Birgün bir çocuk tanidim ve tüm hayatım değişti.
Bir limanda gözlerini ufka dikmiş, hiç gelmeyecek olan bir yolcuyu bekleyen bir kadının kederine bulanmış, yalnızlığını giyinmişti.
Başka hayatları anlamak, başka hayatları aralamak için; derinlere dalıp bir şeyleri yüzeye çıkarmak mı gerekiyordu? Ya da derinlere dalıp orada kaybolmak mı? Başkaların hayatını anlamak ve aralamak için, kendi hayatınızı harcamak mı gerekiyordu?
Hepimiz birer sırız ve her sırda birer sır oluyoruz
Birgün bir çocuk tanıdım.
Düşleri kadar yalnız idi.
Yazarımız
- Kuşca'da doğdu. Danimarka'da yaşamakta.
Son yazıları
- Mehmet Gezen16/11/2024Mevzu yokluğun
- Kategori edilmemis08/09/2024Narîn
- Mehmet Gezen24/04/2024Amara
- Mehmet Gezen17/03/2024Halepçe