Düşüncenin Dili
İnsanoğlunu diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik düşünme ve konuşma yeteneğinin olabilmesidir. Bu özellik insanı en önemli varlık haline getirir.
İnsanlar yaşamlarında bir şeyleri yapabilmek,bir şeyleri kazanabilmek,bir şeyler edinebilmek,bir şeyleri değiştirebilmek,bir şeyleri tartışabilmek için konuşma diline ihtiyaç duyarlar.Sevgiyi,Aşkı,Kini,Nefreti,İhaneti vs. gibi olayları hayatlarında bir yerlere getirtebilmek için düşünce diline ihtiyaç duyarlar. Konuşulan dil düşünce dilini de oluşturur.bu düşüncelerin doğru veya yanlış olması,konuşulan dilin ne olması gerektiği de bu konuyla alakalı olmayan bir şey. (Kürtçe, Türkçe, Farsça, Arapça..) Burada bizim için önemli olan şey:Biz kendi dilimizde düşünebiliyor muyuz? Bu soruyu kendimize hiç sorduk mu?
Arkadaşlarımızla bir olayı,bir olguyu,bir konuyu tartışırken,
Bir toplantıda,bir konferansta,bir mitingde konuşan kişileri dinlerken,
Alışveriş yaparken,
Okulda öğretmenin ders anlatmasını dinlerken, vs. gibi yerlerde mutlaka belli bir dillen düşünür insanlar.Olayları, tartışmaları,yapmak istediklerimizi düşünce diliyle yorumlamaya çalışırız.Böyle yaparken de kendi hayatımıza yönelik düşünmeye çalışırız. Acaba bizim için mantıklı olan ne? Ama hiçbir zaman düşünemeyiz ki; bu düşüncelerimizin dili nedir?
Ben orta Anadolu Kürtleri olarak kendi dilimizde düşünemiyoruz diye düşünüyorum.Bizim anne ve babalarımız kendi dillerinde düşünüyorlar biz onlardan sonraki jenerasyon olarak bakıyorum da tamamen Türkçe düşünmeye başladık. Bu acaba asi mile olduğumuzu mu gösteriyor yoksa tamamen kendi dilimizi, kültürümüzü,sosyal yaşamamızı bir yana bırakıp sadece maddiyatla mı düşünüyoruz.anlam verilmesi güç bir olay. Bu nedenledir ki;ben düşüncenin diline çok önem veriyorum.
İnsanların düşünce dilinin değişmesi beraberinde bir çok sorunu getirebiliyor. Toplumsal olarak belirli bir değişim içerisinde,zamana ve mekana göre, bazen ileri bazen de geri ve bu bazen de kendi yerimizde saymamızın en önemli etkenlerinden biri olabiliyor.Örneğin;bir insan başka bir dilde yazıp konuşabiliyorsa, o insan, o dilin kültürünü özelliklerini öğrenerek belirli bir süreçten sonra o dile ait kültürü ve yaşam tarzını kendi hayatına uygun olarak benimsemeye başlar.Biz Kürtçe öğrenerek doğduk ama Türkçe öğrenerek büyüdük.Herhalde sorun bu olmalı! Biz hiç karşımızdaki insana kendimizi ifade etmek istediğimiz şeyi en güzel şekilde ifade edemediğimiz için ruhumuzun çığlıklarını duyduk mu? Hiç düşündüklerimizi ifade edemeden sırtımızı dönüp boynu bükük, söylemek istediklerimizle yalnız kaldık mı? Hiç isyan ettik mi, içimizde kalanlara.
Sonuç olarak şunu diyebilirim ki; bu yazının altına (elbetteki yorumlarınızla yorum katabilirsiniz) yorum yazılacaktır yada yazı bitiminde; düşünülecektir. Kendimize o zaman bakmalıyız, biz hangi dilde düşünüyoruz… Belki de o zaman ne olduğumuzun farkına varabiliriz.
Yazarımız
- Kuşca'da doğdu. İsveç'te yaşamakta.
Son yazıları
- Mustafa Fener23/01/2007İlahi adalet!
- Mustafa Fener05/10/2006Dünyanın ateşi cıktı ve hastalanıyor!
- Mustafa Fener12/09/2006Yaşamanın amacı nedir?
- Mustafa Fener20/05/2006Düşüncenin Dili