Bayram KızılkayaYAZARLARIMIZ

Her roman bir insan hikayesidir

Ben roman okumayi cok seviyorum. Hangi roman türü okursaniz okuyun, mutlaka bir yerde kendi hayat hikayenizle karsilarsirniz. Ister ask romani olsun, ister dini roman olsun, ister edebi roman olsun, bu nedenle roman okumayi benim icin vazgecilmez bir tutkudur.

Torunlarim dogum sarkisini söylerken, 71 yasima girdigimi hatirladim. Bu vesile ile 71 yasgünü tebessüm ile gecmesi dilegiyle karinca kararinca, kisica hayat hikayemi yazma geregi duydum.

Gecmisi animsatmak dilegi ile.

Yil 1952. 3. sinif 2 ay katmasak rahmetli babam beni ilkokuldan alip, kuzu cobani yapti. Ondan sonra ara vermeden, ayni bölgede 7 sene cobanlik yaptim. Her meslek gibi cobanlik da bir meslektir. Cevre köyleri ve cevre yaylalari cobanligi ile hosgörü ile geciniyordum. Yani bize yönetenlerin dili ile, komsulariyla sifir sorun.

Ne hikmetse kücükten beri hayvan sözü gectigi zaman, afedersiniz demedim, hayvanlara hakaret sayiyordum. Simdi benim icin merak konusu oldu. Ikindi vakti saat 3.00-4.00 siralarda hayvani yatakta kaldir, ertesi gün saat 10.00’da gel. Ortalama 18 saat zarfinda kac km yapiyordum. Günlük 10-15 km desem fazla abartili olmaz diye düsünüyorum. Hayvanlara karsi marhemetliydim. Hicbir zaman kaba davranmadim. Onlar beni, ben onlari seviyordum. Derler ya, kalbten kalbe yol gider, aynen öyle. Yeterki, canli varliklari sev, onlarda sevmeyi anlarlar.

Cobanliktan sonra Yeniceoba’da 1967, 1968, 1969 senelerinde amellik yaptim. Gün boyu ilk sene 5 lira, son iki sene de 7-8 lira karsiliginda calisiyorduk. 3 sene zarfinda güzel insanlarimizdan cok sey ögrendim. Yeniceoba’da Yeniceobali olmama ragmen bazen haksizliga ugruyorduk. O zaman hep düsünmüsümdür, garibanlar ne yapiyorlar?

Harman zamani, saman makinasinda 3 Kizilkaya, bir de yabanci ayagi sakat birer saat arayla makina arkasinda saman cekiyorduk. Birgün ise gitmedim – eger ona is denirse – o gün ayagi topal arkadas makina arkasinda devamli calismis., haksizlik dedim ya

Harmandan sonra Cihanbeyli’de tas ocaginda tas cekiyoruz. Orta yasli tasci bize bakti, beni isaret etti, bana gel gel dedi. Gittim, nerelisiniz diye sordu. Bende Yeniceoba’liyiz dedim. Akrabamisiniz diye sordu, bende evet dedim. Ha ondan demek, dedi. Ben nedenini sorunca, bana bu kamyon sahibi, sabah 3 amele, öglen 3 amele, aksam 3 amele degistirirdi, dedi.

Bu 3 sene zarfinda komsum, rahmetli Osman Yagci dolmusluk yapiyordu. Günlük bana Tercüman gazetesi getiriyordu. 19 mart 1970’de oturmali olarak Danimarka’ya geldikten sonra ayni gazeteyi okumaya devam ettim. Üzgünüm ama pisman degilim. Eger o inkarci, irkci gazeteyi okumamis olsaydim, simdi Ape Berem degil, Bayram amca kalma ihtimali büyüktü. Gazetenin kürtlere bakis acisini basit bir örnekle aciklamak istiyorum. O zaman Diyarbakir belediye baskani sayin Mehdi Zana’ya rus usagi yaziyorlardi. Günümüzde Kobani düstü düsecek, cifte telli oynuyorlar. Deyim arasinda bence hicbir fark olmadigini, insanlarimiza biliyor ve görüyorlar.

Bu yaziyi yazarken, internet e düsen bir yazi dikkatimi cekti. Uzun bir zaman okudugum gazetenin sahibi, rahmetli Kemal Ilicak, esi Nazli Ilicak 7 haziranda oyumu HDP’ye verecem, diyorsa, nasil dünya dönüyorsa halkli ve insani bir hak arayisi icinde olan kürtlerde kendilerine sahip cikacaktir.

Hatirladigim kadariyla 1976-1977 tarihlerde olacak. Sayin Ismail Besikci’nin, devletler arasi sömürge Kurdistan kitabini okudum. Benim icin yeni bir hayat baslangici oldu. Ikinci bir dogum günüm oldugunu diyebilirim.

Danimarka’ya geldikten sonra, ilk iznimde belediye meydaninda eskiden calistigim iki köylümle cay sohbetinde konu zengin ve fakirlikten acilirken onlara aynen söyle dedim. Buradaki zenginler Danimarka’daki zenginlere kurban olsun, dedim.

Belki o zaman güzel bir dille, dillendirmekten yoksundum. Ama mutlaka sunu demek istemisimdir: Herseyden önce güzel insan olmak. Dini, irki, mezhebi ne olursa olsun hosgörülü olmak, inancim odurki, böyle insanlar cennet kapisini zorlamadan iceri girerler.

Ape Berem

Yazarımız

Bayram Kızılkaya

Daha Fazla Göster
Göz Atın
Kapalı