KÜLTÜR & TARİH

Kürtler ve Newroz

Her ulus veya halk grubu sahip olduğu kültürel zenginlikleri ile kişilik kazanır, global kültüre zenginlik katar. Halk gruplarının sahip oldukları kültürel zenginlikler günlük yaşamlarında manevi bir gıda iken, bilhassa, bağımsızlıklarını veya özgürlüklerini kazanamamış olan ulusların savaşım kararlılığı için de anahtardır. Newroz, bu anlamda Kürtler için bir serhıldan ve mücadele günü ve geleneğini oluşturmaktadır.

Newroz kelimesi

“Avestik Dil”de, ya da Avesta’nın yazıldığı rahipsel Med Dili’nde adı “Nava=yeni’ Roaca=gün”ün birleşimi olması gereken Newroz kelimesi bu orijinal şekliyle bile Avesta’da yer almıyor. Genç Avesta’nın yazıldığı, önemli araştırmacılar tarafından teslim edilen, rahipsel Med Dili’ndeki bu bileşik kelimenin anlamını, Med Dili nin mirasçısı bir dil olan Kürtçe yi kullanarak ayrıntılarıyla tahlil edebiliriz: Nava, Kürtçe nin Zazakisi ndeki newe ve Kurmanci ile Soranisi ndeki ‘nû’, nüye ile aynı kelimedir ve ‘yeni’ demektir. Raoca ise yine aynı dilin Zazaki Lehçesi ndeki ‘Ruec’ ve Kurmanci ile Sorani Lehçesindeki ‘roc’ ile aynı kelimedir ve ‘gün’ anlamına gelir. ‘Yeni Gün’ olarak kutlanan Nava Roaca, daha önce de kaydettiğimiz gibi, bu haliyle Avesta’da yer almıyor. Belki de kayıp. Buna rağmen Nava ve Roaca kelimeleri Avesta’nın her yerine dağılmış olarak vardır. Nava Roaca, zaman içinde iki kelimeli bir tabir olmaktan çıkarken, biraz da dillerin tabii değişimleri çerçevesinde tek kelime haline dönüşerek önce Pehlevice’de Noroz, sonra günümüz Kürtçesi’nde ‘Newroz’laştı ve günümüze kadar ulaştı. Bu dönüşümün sebebi, tahmin edeceğiniz gibi; bir yandan zaman içindeki tabii değişim iken, öte yandan da II. Artaxerxes döneminde, Zarathuştra nın dinini artık açıkça kabul eden Persler’in, o zamandan beri yazılı belgelere hakim olmaları olarak da izah edilebilir.

Newroz Kelimesi’nin, zannedildiğinin aksine, Medya’da veya en aşağısından onların mirasçıları olan Kürtler arasında geçmişte ‘yeni yıl’ gibi bir anlamı ifade etmek için kullanılmamış olması kuvvetle muhtemeldir. Başat kutlanış şekline ve dayandırılan menkibeye bakıldığında bu böyle görünüyor. Zaten Newroz kelime olarak ‘yeni gün’ anlamına gelir, yeni yıl değil. ‘Yeni gün’ tabirine pek çok anlam yüklenebilir. Sonradan yüklenen anlam, yani yeni yıl, öyle görünüyor ki sadece Newroz’un (nuroz’un) Pers versiyonu için geçerli olabilir. Akamenidler’in Newroz’u, büyük bir ihtimalle saltanatlarının orta dönemi itibariyle kutlamaya başladıklarını saptayabiliriz. Fakat, altını çizelim ki bu, bazı silik delillere dayanan bir tahmindir (bu kutlamaların varlığı konusunda hiç bir delilimiz yoktur). Fakat Zerdüşt Dini’ni tümüyle kabul ettikleri dönem bu olduğuna göre, tam olarak Medler’in kültürel değerlerinin etkisine girmeleri de bu döneme rastlamalı. Medler’in kültürel değerlerinin etkisine tabii ki daha sonra kim olduklarını tartışacağımız Magu adı verilen Med Rahipleri’nin sabırlı çabaları ile girmişlerdi. Persler’in muhtemelen, ama onların torunları olan Günümüzün Farsları’nın belgesel olarak bu festivali sadece bir ‘yılbaşı günü’ olarak kutladıkları belli. Bilindiği gibi ilk Pers takvimlerinde yılbaşı, Kasım Ayı’nde idi. Persler, II. Artaxerxes döneminden itibaren Zerdüşti geleneklerini aldılar.

Fakat bu geleneklerin biraz değişik olarak alındığı açıkça ortada. Neticede onlar için 21 Mart’ta bahar gelmiştir ve takvimde eski yıl bitmiş yeni bir yıl başlamıştır, hepsi bu. Onlar için bu günün ifade ettiği başka bir anlam yoktur. Kısacası Newroz onlar için takvimsel bir meseledir. Oysa anlaşıldığı kadarıyla Medler ve onların takipçileri olan Kürtler için Newroz ‘Yeni Gün’dür. Halk için yeniden doğdukları bir günü ifade eder Newroz. Onların hayatında kapanan kötü bir dönemin ardından direnişle yaratılan yepyeni ve özgürlük dolu bir gün başlamıştır. Yeni bir başlangıçtır Newroz. Bundan dolayı Medler’in takipçileri olan Kürtler’in Newroz kutlamalarında hep direniş ruhu, birlik ve mücadele ruhu hakim olmuştur. Medler’den beri ciddi bir şekilde özgür yaşamamış ve her zaman baskı altında tutulan torun bir halk için bu tür bir anlam yükleme ve buna uygun bir kutlama tabiidir.

Bazı kürt kaynakları’nda newroz 

a) şerefxan’da ‘newroz’

Önemli Kürt Beyi ve tarih yazarı Bitlisli Şerefxan, Şerefname adlı yapıtında ‘Kürtler’in kökeni’ni araştırma çerçevesinde Newroz’un iki önemli figüründen bahseder; Dahhak ve Cemşid. Bunların izini Newroz Menkibesini esas alarak sürer ve nihayet olayı Kürtler’in ortaya çıkmasına bağlar. Dahhak’ın adını parantez içinde ‘Bivrasp’ (Arapça’da p=b ve genellikle Hint-Avrupa dillerinde B-V geçişi açıktır) olarak sunar. Bivrasp adını nereden bulduğunu bilmiyoruz. Ama etimoloji itibariyle geniş ölçüde Med isimlerini çağrıştırıyor. Bilhassa Zerdüşt’e ilk iman eden kral Viştaspa’nın adını da çağrıştırıyor, ki bu da ilginçtir. Yani Viştaspa adı ile Kürtler’in ortaya çıkışını bağlaması gerçekten heyecan verici. Viştaspa, Avesta’nın Gathalar bölümünde Kavi ya da Kawa olarak geçer. Burada bir anlamda Kawa-Kürt bağlantısına da dikkat çekilmiş oluyor. Ama aynı Şerefxan ayrıca Dehhak’ı ‘Şeddad’ adlı kan dökücü bir hükümdar olarak da açıklar veya adını vermediği bazı tarihçilerin bu ‘kralı’ böyle açıkladığını kaydeder. Bunun yanında Cemşid’i ‘Bişdadiler’ (Viştaspa’dan gelenler?) diye bir sülalenin başına geçirir.

Şerefxan, ayrıca Newroz Menkibesi’ni takip ederek Kürt Gençleri’nin beyinlerinin nasıl Dahhak’ın yılanlarının başlarına veya -kendi deyimiyle- kendisini yılan benzeri yaralarla belli eden kanserli omuzlarına sürüldüğünü, daha sonra her iki gençten birinin nasıl kurtarılarak dağlara kaçmalarına fırsat tanındığını uzun uzun anlatır. Hikayesine Newroz’dan bahsetmeden devam eden Şerefxan, dağlara sığınmış olan bu gençlerin aralarında evlenerek çoğaldıklarını, şehirler, kaleler inşa ettiklerini vs anlatır. Bütün bunlar, Şerefxan’ın Newroz olayına yabancı olmadığını, gösterir. Onun neden bu ulusal bayramdan bahsetmediğini merak edenler, bu ünlü Kürt Beyi’nin Yezidiler’e bakış açısını okumalı ve değerlendirmelidirler, ki bu konumuzun dışındaki ayrı bir tartışmayı gerektirir.

Onun Newroz’dan bahsetmemesinin bir diğer sebebi, Newroz olayını yaratan diğer iki figürü, Feridun ile Kawa’yı, Fars sanmasından dolayı olabilir. Kitabında yer alan bir kayıt bu kanımızı güçlendirmektedir. Buna göre, Dahhak’ı tedavi amacıyla ölüme gönderilen ve fakat bir kısmı kurtarılan o gençler, uzun süre uygarlıktan uzak kalmışlardır. Bu gençlerin torunları; ‘ kendi kültür ve sanatlarını, uygarlık durumlarını, bilinen diyalekt ve dillerini unuttukları için, kendilerine özgü bir dil ve bağımsız durumlarını ortaya çıkardılar…’

Bu durum karşısında Kürtler’e köken arayan Şerefxan’ın dolaylı olarak Kürtler’in Farslar’dan gelme oldukları inancını taşıdığına, bundan dolayı Kawa ve Feridun’dan bahsetmediğine inanmamamız için hiç bir sebep kalmıyor.

b) ehmedê xanî’de newroz

Ehmedê Xanî’de Newroz tamamen bir yeni yıl şenliği olarak yer alır. 1696 Yılı’na baktığımızda, Newroz’un Kürtler arasında bir yılbaşı festivali olarak karşılanması bile önemlidir. Halkın bu bayrama tam bir katılım sağlaması, bayram günü hiç kimsenin evinde kalmaması, kırlara, dağlara ve çayırlara yayılmaları, herkesi bir coşkunun sarması bahsedilmeye değer bir kutlama eğilimidir. Bu festival, anlaşıldığı kadarıyla Xanî dönemindeki Botan’da tam da aşıkların ve aşık adaylarının buluşma günüdür. Müstakbel evliliklerin temeli, öyle görülüyor ki bu festival esnasında atılıyordu. Xanî, Newroz’dan eserinin XI. ve XII: Bölümleri’nde bahseder. Orada aşka hazır iki taraf vardır; genç kızlar ve genç erkekler. O, ‘isteyen’ yani erkek ile ‘istenilen’in yani genç kızın buluşmasını, ama edep dahilinde buluşmasını bu bölümlerde konu alır.

Xanî’nin Newrozu’nda yalnız genç kız ve genç erkekler değil, her yaştan siviller ve askerler de kırlara açılırlar. Kışlalar boşalır, evler boşalır. Büyük bir coşku ile kırlara, dağlara, dere kenarlarına doluşulur. Yine anlaşıldığı kadarıyla festival, Botan Emiri’nin huzurunda cereyan ederdi. Bu da Farsi geleneklerini hatıra getirir.

Fakat Xanî’nin Newroz tasvirinde ateş yakılması ile ilgili bir kayda rastlamıyoruz. Büyük Kürt Düşünürü bunu kaydetmeyi hikayenin akışı itibariyle unutmuş olabilir. Ayrıca bugünkü gibi, olayın ruhuna uygun, bir kutlama olayı da yoktur. Bunu zamanın politik durumu ile izah etmek mümkündür. Barış günleri hakimdir 1696’nın imparatorluğuna. Halk özgürlük bilincinden yoksundur. Ümmettir. Ama Xanî gibiler içten içe bir rahatsızlık duymuyor değiller. Yine de bu rahatsızlık onlarda bile bir protestoya dönüşemiyor. Çünkü, o zamanki politik eğilim itibariyle, özgürlük ve bağımsızlık umudu sadece Kürt Beyleri’nin bir birlik oluşturmasındadır.

Ehmedê Xanî’de Newroz’dan bahsedilmesinin önemi, bizce bu festivalin 300 yıl önce bile Kürt Coğrafyası’nda coşku ile kutlanıyor olmasıdır.

c) hawar’da newroz

Hawar Çevresi, Newroz’la ilgili görüşlerini Ehmedê Xanî’ye dayandırır ve kutlama günü olarak, nereden aldıkları pek belli olmayan, 23 Nisan’ı önerirler. Bu derginin yazarı Celadet Bedirxan, ki Newroz’la ilgili yazısını Herekol Azizan imzası altında yayınlamıştır; Zerdüşt’ün, Avesta’da Newroz’dan bahsetmediğini ancak bir bahar bayramıyla ilgili kayıtlarda bulunduğunu ileri sürer. Bunun da ‘olsa olsa Newroz’un kendisi olabileceği’ni kuvvetle iddia eder. Yine bu yazar, Êzîdî Kürtleri’nin ‘Cejni Cemayi’si’nin Newroz olduğunu da hiç tereddütsüz bir şekilde kaydeder. Bu yazar, Newroz kutlamalarının Kürtler arasında gerilediğini, ama bu bayramın Aryan olmayan halklar arasında da bahar bayramı olarak kutlandığını da bir saptama olarak bildirir. Newroz hakkında bu dergide sadece bir yazının yer alması ilginçtir.

Celadet Bedirxan’ın bazı iddiaları doğrudur. Yani Newroz kelimesi Avesta’da geçmez. Avesta’da Maidyao-zremya adı verilen bir ‘bahar ortası bayramı’nın yer aldığı da doğrudur. Nisan sonu itibariyle kutlanan bu bayramın tabii ki Newroz’la ilgisi yoktur. Fakat Newroz ile Êzîdîler’in ‘Cejnî Cemayî’si arasında bir paralellik kurması oldukça mantıklıdır. Eski Med Dinleri’nin en kuvvetli taşiyıcıları olan Êzîdîler’i dikkate almadan mitolojik araştırmalarda bulunmak her zaman bir eksiklik olarak telakki edilmelidir. Ama Newroz’u 23 Nisan’a yerleştirmesi anlamsızdır.

Hawar çevresi, yerleştiği ülke itibariyle Kürt Halk Kitleleri’nden oldukça uzaktadır. Onlar belki de sadece hatıralarını dile getirmek durumundadırlar. Yeni bir gözlem onlar için uzak bir hayal olsa gerek. Beyrut’ta yayın hayatını sürdüren bir derginin yazarları elbette Doğu, Büyük Güney veya uzak Kuzey Kürdistan’daki kutlamaları bilemeyebilirler. Anlaşıldığı kadarıyla bu çevre, Avesta’nın bahsettiği ve bahsetmediği şeyler konusunda da bilgi sahibi değildir. Bilgileri kulaktan dolma olunca, iddiaları da basit kalıyor. Halkla ilişkilerinin zayıflığı da açık. Yine de yazarın 1940’lı yıllarda Newroz’u ‘ulusal ve ırksal bir bayram’ olarak nitelemesi ve böylece anması ilginçtir. Kayda değer olan taraf budur.

d) ihsan nuri paşa’da newroz

Newroz’dan, Ağrı Direnişi Lideri İhsan Nuri Paşa’nın; ‘Kürtler’in Kökeni’ adlı yapıtında naklettiğine göre (1955), İranlı İslam yazarlarından Ömer Hayyam (1047-1122), ‘Newrozname’ adlı eserinde bir kaynak düzeyinde kabul edilecek kadar güçlü ve delil sayılabilecek kelimelerle bahseder. Hayyam’ın kaydettiğine göre Kürt Feridun’un Dahhak’ı esir ettiği günü Kürtler; O Hükümdar’ın İran’ı söz konusu zalimin şerrinden kurtardığı bir gün olarak kabul ederler. Bu önemli Fars yazarı böylece Kürtler’in o günü bayram ilan ettiğini (başka sözlerle de olsa) net bir şekilde kaydediyor.

Hayyam tarafından; Feridun, Dahak Efsanesi, zalimin şerrinden kurtuluş hep Newroz’a ve Kürtler’e bağlanıyor. Biz şimdi bu İranlı büyük düşün adamının kaydettiği ve yukarıda aktardığımız gerçekler karşısında biraz durup düşünelim. Hayyam gibi büyük bir İslam düşünürü, sebebini ortaya koyarak, ki bu sebep mitolojik veya gerçekleri ifade etmeyen bir efsane de olabilir, bu bayramın bir Kürt Bayramı olduğunu tarihin içinden, yani zamanımızdan bin yıl öncesinden seslenerek bildiriyor. Hayyam, ak sayfalara döktüğü düşünceleri ile Kürtler’in bu tarihi festivallerini ‘talancıların’ elinden kurtarmak için yeterli ön kanıtları vermiyor mu? Bu Büyük İslam Bilgini’nin, anlamına sadık kalarak, yukarıda verdiğimiz düşüncelerini, içerdikleri anlam itibariyle, açtığımızda zaman içinde, bin yıl öncesinden çok önceleri bile Newroz’un Kürtler tarafından yaratıldığı her tarafta konuşuluyor olmalıydı ki Hayyam’ın kulağına kadar gelmiş veya bu düşünür tarafından gözlemlenmiştir. Hem de çok önemsemiş bu duyum ve gözlemlerini. Bir ‘Newrozname’ yazması için baskı altında olmadan yukarıdaki satırları kaleme alan Hayyam’ın açtığı izden yürüyerek daha kesin sonuçlara varacağımız açıkça ortada. Biz bu izden yürüyeceğiz.

Yine Paşa’nın kaydettiğine göre, Eli Esger Şemin Hemedani’nin ‘Kürd’ adlı eserinde; ‘Kuzey İran Kürtleri arasında ‘Kurdi’ adıyla bir bayram vardır. Şehname’nin yazdığına uygun olarak bu bayram, Feridun’un ‘Dahhak denilen (yabancı-NB) bir hükümdarın zulmuna son vermesine ait törenlerdir’ diye kaydeder. Konuyu genişleten İhsan Nuri Paşa, bayramın Türkiye Kürdistanı’nda da kutlandığını, kutlayıcıların buna ‘Cejni Toldan’ dediklerini bir gözlemci olarak bildiriyor. İsme bir de yorum getiren Paşa, Toldan kelimesinin ‘Tolhildan=intikam’ kelimesinin kısaltılmış şekli olduğunu kaydeder. Paşa yorumlar yüklediği yazısına, Kürtler; ‘anlaşıldığına göre milletlerinin taç ve tahtını gaspedenlerden intikamlarını aldılar, yani yabancı hakimiyetine son verip kendi reislerini başa geçirince bayram yaptılar ve buna kendi Kürt dilleri ile de ‘Tolhildan’ yani ‘intikam almak’ dediler’ diye devam eder.

İhsan Nuri Paşa’nın kitabındaki belirlemelerin bu kadar önemle üstünde durmamızın sebebi, bu lider ve aydın kişiliğin, elindeki kısıtlı kaynaklara rağmen sahip olduğu malzemeyi bu derecede ustaca ve bazan oldukça yanlış da olsa geniş yorumlarla birşeyler saptama gayretlerini gözlerinizin önüne sermek ve ulaştığı bazı paha biçilemez tarihi metinleri konuya yardımcı olmaları için vermektir. Toldan’ı bulması, zikretmesi, çok aydınlatıcı olmakla kalmadı, Newroz’un Kürtler için anlamını, onun gerçek içeriğini vermekle neredeyse tereddüte yer bırakmayacak şekilde bu festivalin ulusal ve özgün karekterini ortaya koydu. Bakın bin yıl öncesinin Hayyamı’na, o da aynı şeyleri söylemiyor mu?

Yine İhsan Nuri Paşa’dan; Morier’in, bundan 200 yıl önce, her 31 Ağustos günü Demavend Halkı’nın, İranlılar’ın Dehak zulmundan kurtuluşunun anısına bayram yaptıklarını ve bu bayrama ‘Cejna Kurdi’ dediklerini nakleder. Fakat çeşitli kaynaklardan bu bayramın, Newroz’un kardeşi bir bayram olan ve Güz equinox’na rastladığını saptıyoruz. Avesta Dini’ne inanalar buna ‘Mithra Kana’ veya sonradan ‘Mihrican’ bayramı derlerdi. Bu bayram Mithra’ya adanmıştır ve bayramın Kürtler tarafından neredeyse zamanımıza kadar taşınarak kutlanması ilginç ve çok önemlidir. Çünkü yılın günlerinin eşitleştiği her iki uçta birer bayram kutlanıyor ve bu bayramların ikisi de tarih içinden seslenen şahsiyetler tarafından Kürtler’e izafe ediliyor! Ayrıca ikisi de ‘kurtuluş’ ve ‘direniş’ bayramı olarak kutlanıyor.. Bunu akılda tutmakta fayda var.

Biz çalışmamız boyunca sunduğumuz delillerle; M.S. 7. Yüzyıl (İslam kaynaklarından Nakleden Baladhuri), 10. Yy. (Firdowsi, figürlerini vererek), 11. Yy. (Hayyam), 12. Yy. (Baladhuri kendisi), 16. Yy. (Şerefxan, Newroz figürleri itibariyle), 17. Yy. (Ehmedê Xanî), 19. Yy. (Morier) ve 20. Yüzyıl’da (Jîn Çevresi, Hawar Çevresi) Kürt Newroz’undan şöyle veya böyle bahsedildiğini bildirmekle, uzun bir tarih diliminde kalem oynatan bir çok değerli yazarın Kürt-Newroz bağlantısını tereddüte yer bırakmayacak bir şekilde ortaya koyduklarını gösterdik. Bunun çok iyi değerlendirileceğinden eminiz. Ne bağımsız bir devleti, ne de gücü olan bir ulus, ulusal bir değerine en karanlık çağlarda bile bu kadar sahip çıkabilmişse, bunu başkalarına teslim etmemek, onların bu günkü torunlarına düşmez mi?

Kilde: Mitolojik ve tarihi gerçeklerin ışığında Newroz, M Sirac Bilgin

Yazarımız

Kusca.com

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.