Kurtuluş savaşı ile kurulan sistem
Emperyalizm’e karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşı sonrası, Türkiye’de Sosyalist bir Cumhuriyet kurulabilir miydi acaba..?
Bu soruyu yöneltiyorum, çünkü ;
işgalci emperyalistlere karşı 3 yıl savaşarak kazandığımız Savaş’ın kahramanlığıyla 100 yıldır yatıp kalkıp bir kısmımız övünürken, bir kısmımız da mutlu görünmüyor ve Kurtuluş Savaş’ının sevincini yaşamıyor ve de birlikte paylaşmıyor.
Yaşayarak görüyoruz ki, toplumumuz ; Kurtuluş Savaş’ının sevincini paylaşmayıp övünmeyenleri yeri geliyor yeriyor.. yeri geliyor vezir ediyor, zaman geliyor rezil ediyor. Kimi zaman da hain ilan ediyor.
Görülen o ki, bu konuda bir sıkıntı var ve üzeri kapatılarak bir açıklık getirilmekten kaçınılıyor.
İşte bu çıkış noktasından hareketle konuyu ele alıp, konuyu sorgulamaya çalışacağım.
-Kurtuluş Savaşı’yla ülkemiz ve halkımız acaba kurtulmuş mu..?
-Kurtulmuşsa, mesela nelerden.. kurtulmuş..?
..gibi bazı soruları, kendimize sorarak, konuya yakınlaşmaya çalışalım.
Sorulara, içtenlikle cevap arayıp yönelmiş olsak ; başlayacağız pek çok şeylerden kurtulduğumuzu sıralamaya ve bir bir anlatmaya..
Örneğin : kimi halifeden, kimileri Arapça harflerden, soy isimsizlikten, padişahtan, kadıdan, festen, kadın-erkek eşitsizliğinden, tarikatçılardan, muskacılardan, İngiliz çizmesinden, Fransız kapitülasyonlarından, İtalyan papazlarından, Yonan tohumlarından, gericilerden, yobazlardan, üfürükçülerden, vs. vs..’lerden kurtulduğunu sıra-sıra , kafasına ve bilgi seviyesine göre sıralayabilecektir.
Peki bugün, sıralayıp bahsedilen bu “KURTULMUŞLUKLARIMIZDAN” gerçekten, kurtulmuş muyuz..?
..diye, ülke ve millet olarak, aynaya baksak.. kendimizle yüzleşsek ve soruya, açık ve gerçek bir cevap aramaya çalışsak, acaba neler diyebiliriz.. ?
Sanırım, şunlardan.. şunlardan kurtulmak için savaştık ama.. deyip ; bir çok şeyden kurtulamadığımızı da, başlayacağız saymaya.. ve onları da sıralamaya..!
..
Düşünüp, karşılaştırıp, sorguladıkça ; övündüğümüz ithal malı gibi getirip tepeden indirdiğimiz demokrasinin, arzu edildiği gibi işleyegelmediğini.. içinde yaşadığımız Ekonomik Sistem’in de, insanımızı mutlu etmediğini ve ülkemizi, soyup-soğana çevirdiğini.. görüp daha iyi anlamış olacağız.
Birinci Dünya Savaşı (28 Tem 1914 – 11 Kas 1918) dediğimiz Emperyalist PAYLAŞIM Savaşı sonrası, Osmanlı toprakları malum, sömürücü emperyalist ülkelerce işgal edilmişti. İşgalci emperyalistlere karşı, 7’sinden 70’şine kadar hepimizin katıldığı tarihimizin en unutulmaz Kurtuluş Savaşı’nı yaptık (19 May 1919 – 29 Eki 1923) ve Savaş sonrası, Cumhuriyet’i kurduk. Kurduğumuz yeni Devlet’in adı, Türkiye Cumhuriyeti oldu ve Osmanlı İdaresine son verilerek Padişahlık ve Halifelik kaldırıldı. Cumhuriyet Devrimleri adı altında köklü değişiklikler yapıldı.
Ekonomik model olarak da, dünyadaki (kapitalist ve sosyalist) adındaki var olan 2 Sistem’den her 2’sini de seçmeyerek, Karma Ekonomik Sistem’i seçtik. Ve kültürel, sosyal, siyasal ve hukuksal alanlarda, küçümsenmeyecek çok büyük ve kapsamlı reformlar yapıldı.
Millet olarak çoğumuz ; yapılan bu devrimlerle, kendimizi (yönlendirici.. beyin yıkayıcı kimi aydın zatı muhteremlerin de sayesinde) DEVRİMCİ sayıp, SOSYALİST bir SİSTEM kurduğumuzu ve kurtulduğumuzu sandık..!
Üstelik ; yaptığımız bu Cumhuriyet Devrimlerini daha tamamlayamadan, halkımıza özümsetemeden, kendimizi ; ülke ve millet olarak KAPİTALİST Sistem’in tam kucağında bulduğumuzu da, anlayamadık..!
Son gelişmeler ;
Cumhuriyet ile seçtiğimiz Karma Ekonomik modelin temel taşları olan, devletin yaptığı yatırımların durdurulması ve halkın malı olan bu Kamu İktisadi Teşebbüslerinin yok parasına emperyalistlere ve yerli iş-birlikçilerine satılması ; Cumhuriyet’le gözünü açamayan ve Sistem’i tam olarak anlamayan halkımızın, hem gözünü ve hem de başka yerlerini de açtı..!
Demem o ki, Cumhuriyet Devrimleri sonrası, arzu ettikleri (hayal ettikleri) ; demokrasiyi.. insan haklarını.. eşitliği.. bilimselliği olan sosyalist bir toplumsal yaşamı göremeyenler, bugün ; ekonomik krizler ve Korona salgını sayesinde, 100 senedir yaşadıklarının, Kapitalist Sistem’in eseri olduğunu, daha yeni anlayabilmiştir.
Dün olduğu gibi, bugünkü içinde bulunduğumuz Kapitalist (para ve sermaye) Sistem’in, insanları ; barış içerisinde.. eşit ve adil bir gelir dağılımıyla.. insanca yaşayabilmesi için, yöneten veya yönetmek isteyen bir sistem olmadığı, açıkça görülmektedir.
Sistem, aynı sistem.
KAPİTALİST SİSTEM..
Zengin ve fakir arasındaki eşitsizliğin giderek arttığı ve günümüzde daha net olarak görüldüğü ve istisnasız tüm insanların, PARA ve SERMAYE gücünün kölesi durumunda olduğu, ortadadır.
Bugün yaşanan sorunların suçunu, senin-benim ya da şunun bunun ..diye, etrafımızdaki tek-tük bireylere, koltuklara veya makamlarında görevini yapan kişilere ve onların şu veya bu olan kişiliklerine yüklemek ve çözümü ; bozuk düzende boğaz tokluğuna görevini yapan, bir ÇALIŞANDA aramak ve sisteme değil, BİREYE odaklanmak, çok beyhude..!
Burada, kişilerin koltukların kabahati ‘yok’ demiyorum. Elbette var ve çok.
Kısaca, bireylerde kilitli kalanlar ve çözümü bireyde arayanlar, Kapitalist Sistem’in suçunu ; çalışan bir emekçiye atmakla hata yapmaktalar. Ve Sistem ile yandaş olmaktalar..!
Halbuki mücadele, Sınıfsal Temelde ve sınıfsal bilinçle olmalı..!
Amaç ;
-o çalışanları sisteme terk etmemektir.
-Sistem’in, emekçileri ezmesine, müsaade etmemektir.
-emekçileri, sınıfsal temelde örgütlerinde birleştirmektir.
Ülkemizdeki ve tüm dünyadaki emekçilerin kaybedecekleri, canlarından başka neleri kaldı ki..?
Gittikçe azgınlaşan, şımaran, arsızlaşan, kontrol edilemeyen vahşi kapital, teknolojinin de gelişmesiyle ; robotlarını da iş dünyasında kullanarak, ihtiyaç fazlası olarak, aşırı üretim yapmakta.. sadece dünyanın doğal dengesini bozmakla kalmamakta, emekçileri de aç.. sefil, işsiz.. güçsüz ve perişan bırakmaktadır..!
Sanırım bu durumları da bilmeyenimiz yok.
Bugün, boğaz tokluğuna çalışmaya razı olan emekçiler :
-5 duyularıyla dumura uğramış ve sağlıksızlar..
-yeterli beslenme, giyinme ve barınmadan yoksunlar..
-kendi sınıflarının bilinciyle değil, patronlarının dili-kültürü ve düşüncesiyle yaşamaktalar..
-sermaye güdümündeki din istismarcıların etkisindeler..
-zor koşullarda, daha çok saat, düşük ücretlerle çalışan köle durumundalar..
Tüm bu sorunların üstesinden, sadece bu kapitalist sistemin değiştirilmesiyle geline bilineceği gayet açıktır.
Doğanın ve insanın en iyi şekilde korunduğu, SOSYALİST ekonomik bir dünya düzeni, vahşi kapitalizmin panzehiridir..!
Kapitalist Sistem’in kaçınılmaz bir sonucu olarak görülen hastalık, yoksulluk, kaos, kargaşa ve savaşların son bulmasını..
tüm dünya halklarının ve ülkemiz insanlarının SINIFSAL temelde, sınıf bilinciyle birleşerek ; sermayeye ve KUL’a kulluğu kaldırıp eşit koşullarda yaşamasını..
ve yaşanabilir bir dünya düzeninin kurulmasını..
ümit ediyorum.
Sınıfsal temelde, sosyalizm yolunda yürüyecek yoldaşlarla birlikte olmaktan ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için birlikte mücadele etmekten , onur duyacağım.
Sınıf bilinciyle, sevgi ve dostlukla.
Feridun Hayati Ünüvar
Yazarımız
- Aslen Konya'nın Seydişehir ilçesinden. İvriz ilk öğretmen Okulu mezunu olduktan sonra Kuşca’nın Büyük Yayla ilkokulundan öğretmen olarak çalıştı. 1970’li yılların başında Danimarka’ya geldi. Danimarka’da Türkçe eğitim vererek öğretmenlik mesleğine devam ederken, sosyal danışmanlık eğitimini bitirdikten sonra, 5 yılda hukuk okumuştur.