MECLİS’TEKİ DİL HOKKABAZLIĞI..!
Şimdiye kadar TBMM’sinde resmi dil Türkçe’nin dışında, Kürsü’den yapılan Kürtçe konuşmalara şahit olmuştuk. Geçtiğimiz gün, bunlara bir yenisi daha eklendi.
Meclis’teki Bütçe görüşmeleri sırasında söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mardin Milletvekili George Aslan, 2023 yılının son konuşmasını yapığı Kürsü’den ayrılmadan öce “şimdiden; başta Türkiye’de yaşayan Rum, Ermeni ve Asuri Süryani yurttaşlarımız olmak üzere, tüm Hristiyanların Noel Bayramı’nı kutluyorum.” dedi.
Ve daha sonra Kürsü’den inmeden önce Aslan, oturumu yöneten TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’e dönerek;
“Sayın Başkan, Noel’le ilgili aynı sözlerimi, müsaade ederseniz; Türkçe bilmeyen Süryani halkıma da Süryanice diliyle söylemek istiyorum.. dedi.
Meclis Başkanvekili Önder de;
“Buyurun, tamamlayın Sayın Aslan” diyerek süre verdi.
Bunun üzerine Aslan, Süryanice, Noel kutlamasını yaptı.
Yaptı yapmasına ama, ortalık da hemen karıştı.
Hava değişti. Tansiyonlar yükseldi, Sinirler gerildi. Sigortalar attı.
Tatsız tartışma, karşılıklı atışma ve ilginç argümanlarla ifade edilen Milletvekillerinin sözleri, tutanaklara geçti.
Baro Bildirisi
Çok geçmeden Mardin Barosu, 18 Aralık’ta Meclis Kürsüsü’nden Süryanice konuşma yapan DEM Mardin Milletvekili George Aslan’a yapılan müdahaleleri kınayan bir bildiri yayınladı.
Basına ve Kamuoyuna yapılan bildirinin açıklamasında, Baro; Süryanice yapılan konuşmaya gösterilen saldırganlığı ‘toplumsal barış açısından tehlikeli görüyor” diyerek, olayı şiddetle kınadığını belirtti.
-Peki vatandaş, bu olanlara ne diyor..?
Vatandaş; toplumdaki ekonomik, sosyal, siyasal ve yaşamsal sorunları çözemeyenlerin, sanki bir sorun çözeceklermiş gibi, DİL sorununu ortaya koymalarına şaşkın ve üzgün.
DİL üzerinden kahramanlık yapanlar, dilleri ve farklılıkları yererek ayrımcılık yapanlar ve Yasama Erki’nde oturup da yasalara uymayanlar ve Mardin Barosu bildirisiyle kınama yapanlar, bu tür hokkabazlıklarla ve o kafataslarıyla hiçbir sorunu çözemedikleri gibi, DİL sorununu da bu davranışlarıyla çözemezler.
Mardin Barosu’un kınama bildirisi de; Meclis’teki tartışmalar gibi göstermelik, cılız ve popülistçe yapılmış Sınıfsal bir Burjuva yaklaşımıdır!
Başkanvekili Süreyya’nınki de, ötekilerinin aynısıdır.
Seyrettiğimiz komedyenlerin, Dil üzerinden yaptıkları artistikleri bitmeli ve gerçeklerle bilimsel olarak yüzleşilmelidir.
DİL, canlı bir varlıktır.
Dil bir İNSAN’dır.
Hangi Dil olursa olsun, aynı değerdedir ve eşittir.
-Peki durum, dünya genelinde böyle midir..?
Elbette hayır.
Dünyanın ayrıcalıklı üstün Dil’i, Emperyalistlerin Dil’idir.
Ekonomik gücü elinde bulunduran Burjuva Sınıfı’nın Dil’i, toplumdaki dominant Dil olup önceliklidir.
Bütün sömürge ülkelerinin Dil’leri, Emperyalizmin baskısı altında olduğuna göre, Türkiye’de de, bütün ANADİLLERİ baskı altındadır ve DİL sorunu vardır. Bu bakımdan Dil sorununu, bu açıdan, yani ekonomik ve sınıfsal açıdan ele almak, bakmak ve çözmek gerekir.
Meclis’te ağız dalaşı yapanların kavga ettikleri gibi değil..!
Tarihler boyu DİL’ler; feodalist, kapitalist ve emperyalist zalimlerin egemenliğinde kalmış ve konuşulan DİL’lere, EKONOMİYİ elinde bulunduranlar karar vermişlerdir. Yasaklanan, unutulan ve tarihte var olup da yok edilen diller, ezilen ve sömrülen halkların Dil’leri olmuştur.
Günümüze kadar da bu durum böyle devam edip gelmiştir.
Bu bakımdan Dil’lere sahip çıkmak, saygı göstermek ve Dil’leri yaşatmak, bir insanlık görevi ve bir medeniyet göstergesidir.
Amacı ‘muasır milletler seviyesi’ olanlar, buna özen gösterir!
Özet olarak Dil’ler, yaşatılmalıdır.
-Peki, nasıl..?
”Nesli tükenmesin” diye, nasıl bazı hayvanlar koruma altına alınıyorsa, Dil’lere de, en az hayvanlara verilen değer kadar önem verilmelidir.
-Bir Dil’in yaşatılmasına önem verilmesi ve saygı gösterilmesi nasıl olur..?
O Dil’i ve konuşanını yermemekle, aşağılamamakla ve O Dil’i eşit görmekle olur.
Ve buna ilave olarak, ayrıca; O Dil’in kullanılmasına, yaşamasına ve geliştirilmesine siyasal, kültürel, sosyal ve hukuksal olarak destek verilerek ve ekonomik imkanlar sağlanarak olur.
Bunlar yapılmıyorsa, o ülkede DİL’e ve İNSAN’a saygı gösterilmiyor demektir.
Kalın sağlıcakla, DİLİNİZE SAHİP ÇIKARAK, sevgi ve dostlukla.
Yazarımız
- Aslen Konya'nın Seydişehir ilçesinden. İvriz ilk öğretmen Okulu mezunu olduktan sonra Kuşca’nın Büyük Yayla ilkokulundan öğretmen olarak çalıştı. 1970’li yılların başında Danimarka’ya geldi. Danimarka’da Türkçe eğitim vererek öğretmenlik mesleğine devam ederken, sosyal danışmanlık eğitimini bitirdikten sonra, 5 yılda hukuk okumuştur.