ÖRGÜTLÜ OLMAK
Genel olarak bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de ezilenler için örgütsüz olmak, yok olmakla eşanlamlıdır; hayata dair, geleceğe dair iddiasız olmak demektir. Başkalarının “dümen suyunda” gitmek demektir. Hak ve menfaatlerin için bir araya gelememektir. Birleşememektir. Demokratik olmayan devletlerde, ezilenler için, seçim sistemi aldatmacası, düzen partilerinden herhangi birisine 4 yılda bir oy vermek, ona sempati duymak, yada muhalifi olmak da bir örgütlülük değildir. Aksine demokrasi ve özgürlüklerin olmadığı ülkeklerde, bunlar, göstermelik birer aldatmacadır. Emekçilerin, ezilenlerin susturulması için, kurulan düzen parti, sendika, birlik ve kuruluşlar, sömürmenin bir başka şeklidir.
Örgütlü olmak, özgürlük için, barış ve eşitlik için, gelecek için, her alanda güçlü olmak demektir.
Örgütlü olmak, birleşmektir, örgütlü olmak, özgür bireylerin teşkil ettiği, ortak hedefler için teşkilat kurmuş topluluklar demektir. Özgür olmak, çağdaş bir eğitimden geçmek demektir. Sanata, edebiyata, bilime inanmak demektir. Gerçek anlamda örgütlülüğün gereğini yerine getirmek, üretmektir, değiştirmektir. Fabrikadaysan haklarını koruyan bir sendikaya, köydeysen bir tarım kooperatifine, meslek sahibiysen meslek odasına, esnafsan esnaflar birliğine, memur isen memur sendikasına, bunların hiçbiri yoksa, kurulması, yaratılması yönündeki tüm doğru gayretlere ortak olmalısın, destek vermelisin. Bunları tercih ederken de, haklarını en iyi koruyanı, kollayanı seçmelisin. Siyasal iktidara hükmetmek, haklarının korunması ve geliştirilmesini garantilemek için de kendine en uygun hukuk ve güvenlik sistemini kuracak bir siyasal partinin mücadelesine, hareketine, iktidarına ortak olmalısın. Tüm kamu kuruluşları, kamusal alanlar, bu ülkenin doğal kaynakları da, oksijen gibi, su gibi senindir. Sahip çıkamadığın için başkalarının elinde. Demokrasi, böylesi örgütlü bireylerin, sınıf ve toplulukların, halkların birlikte kurdukları, mücadeleyle, doğru ilke ve kurallarla barış içinde yürüttükleri bir rejimdir. Örgütlü değilsen, birlik değilsen gördüğümüz gibi, işimiz zor demektir. Dünyanın nimetlerinden, emeğin ve yeteneğin oranında evrensel haklardan istifade etmekte, demokrasi de yok demektir.
Emekçi sınıflar, ezilen halklar, dünyada adaletsizliğin içinde debelenirken, emperyalist, kapitalist sömürü çarkı da dönmeye devam ediyor. Savaş da dahil, sömürü ve baskı düzenlerinin devamı için, her yol deneniyor. Mübah görülüyor. Yerelde de yani bölgemizde, ülkemizde durum farklı değil. bu sömürü ve baskıları engellemenin tek yolu şüphesiz, örgütlü, demokratik toplum olmaktan geçiyor. Bunların her türlü rantına engel olmak; düzenlerine, taşeronlarına, işbirlikçilerine, patronlarına, din tüccarlarına dur demekten geçiyor. Bu iş çok mu zor, elbette kolay değil, ama imkansız değil, hatta şiddeti dışlayarak da klasik tabirle, herkes, karanlığa bir mumla da olsa karşı koyarsa karanlık delinir, parçalanır. Yan yana gelmek, ortak hedeflerde buluşmak sivil itaatsızlık da dahil, örgütlü mücadele ile olanaklıdır. Eşitsizliğin, baskının, yok sayılmanın, yağmanın, delinmesi, yıkılması için, ezilenler bir yerden başlamalı, ilk adımda yan yana gelip, kol kola girip, emeğine, ülkesine, özgürlüğüne sahip çıkıp, karanlığa birer mum çakmalıdırlar.
Her toplumda, elbette farklı düşünce ve davranışlar olur. Herkesin aynı şeyleri düşünmesini beklemek, akla mantığa bilime aykırıdır. Hele bizim gibi bir üçüncü dünya ülkesiysen, çelişkiler ülkesiysen, aynı zamanda bu bir sonuçtur. Bir de farklı medeniyetlere beşiklik etmiş bir coğrafyada yaşıyorsan, çok kültürlülük, çok etnisiteli, çok dinli olmak, doğrusu zenginlik sayılan farklılıkların olması da doğaldır, farklılıklar demokrasilerde asla ayrılık gerekçesi değildir. Farklılıkları bir arada, yan yana tutmak, uzlaştırmak, demokratik davranmak demokrasinin olmazsa olmaz kuralıdır. Çalışmak, üretmek, adil paylaşmak, özgürce yaşamak için, insan olmak yeterlidir. Asıl ayırımcılık sömürüdür, eşitzisliktir, gericiliktir, insan hak ve hukukuna aykırı davranmaktır. İnkardır. Asimilasyondur. Tüm canlılıra, doğaya saygı göstermemektir. Bizlere düşen görev, zorbalığa karşı, özgürlüğün ve eşitliğin yanında örgütlü saf tutmaktır.
Devletin tüm araç ve imkanlarıyla yarattığı karanlık tablo, korku ve endişeler, Estirilen devlet terörü, insanların gözünü korkutsa da, etkili olsa da, karanlığın üstüne daha gür bir işıkla gidemememizin sıkıntısını yaşıyor olsak da, insanlık tarihinden biliyoruz ki, “güneş balçıkla sıvanmaz”. Bize göre önemli engel, birleşememek, yan yana gelememek, doğrusu örgütsüzlüktür. Özgür ve mutlu bir toplum için, cesaretle sürdürülen ilerici çabalarda az değil, elbette bu emekler de çok anlamlı ve değerli diye düşünüyoruz. Doğrusu, yarım yüzyıla yakın bir süredir sürdürdüğümüz özgürlük mücadelesi gereği, bizde kendimizi bu çabaların mütevazi bir parçası olarak görüyoruz. Bu günde, Kürdistan sosyalist Partisi, her yerde, programı ve hedefleri gereği, legal parti il ilçe teşkilatlarını kurarak, halkımızın mücadelesini yükselterek, aralıksız sürdürmektedir. Duyarlı insanlarımızın, kuruluşlarımızın, Kürdistan sosyalist partisinin PSK’nin çağrılarına kulak vermesini, mücadelesine omuz vermesini, güç vermesini diliyorum. Aydınlığa, özgürlüğe, eşitliğe, demokrasiye, barışa umuda birlikte koşmaya safları sıklaştırmaya bekliyoruz.
Yazarımız
-
Mühendis.
Harita mühendisliğini Selçuk üniversitesinde okudu. Aslen Xalikanlı, Ankara yaşamakta.