ORTA ANADOLU KÜRT MOTİFLERİ
ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBIYATINDA ORTA ANADOLU KÜRT MOTİFLERİ
Edebiyat ve tarihin birer disiplin olarak sınırlarının yakınlaştığı ve çakıştığı alanlar benim için ilgi çekici bir konu olmuştur. Başka bir anlatımla edebiyatı hep tarihsel bir plana çekmek istemişimdir. Böylece edebi-tarihsel diyebileceğimiz bir yaklaşım benim için hep önem kazanmıştır. Orta Anadolu Kürtleri konusu daha Çağdaş Türk Edebiyatında Kürtler adlı çalışmamı hazırlarken dikkatlerimi çekmişti. Kemal Tahir’in romanlarındaki Kürtlere ilişkin bazı değinmeleri beni çok etkilemişti. Özellikle Birinci Dünya Savaşı (19114-1918) yüzünden oraya-buraya çil yavrusu gibi dağılan Kürtlere yaptırdığı göndermeler çok sarsıcıydı. Ta Burdur’a kadar gelmişlerdi: “Bozgunun ikinci sağnağı Burdur’da daha umulmaz bir şekilde çöktü. Yarılan cephelerden birisinin arkasındaki halk – Kür Birinci Dünya Savaşı yıllarında savaş nedeniyle Kürtlerin Burdur yöresine kadar göç ettikleri görülmüştür. Aç olan Kürtlerin durumunu bilen askerler, ekmek karşılığında genç kadın ve kızların namusuna göz dikmişlerdir. Büyük bir yoksulluk çeken bu Kürtlerin başına gelenler yetmiyormuş gibi, askerler bu kez onların ırzına geçmişlerdir: “Bozgundan evvel, dedi, Burdur’a Kürt muhacirleri gelmişti. Bizim asker de onların ırzına geçti”.103 Bu durumun korkunçluğu konusunda Kemal Tahir’in bir romanında daha ayrıntılı bilgiler sunulur. Kemal Tahir en sonunda şu saptamada bulunur: “Harp kışları, demek ki insanların yalnız vücutlarını değil, ruhlarını da donduruyordu”.104 Yazarın Yediçınar Yaylası, Köyün Kamburu ve Büyük Mal gibi romanlarında bu kez Çorum yöresindeki bazı Kürt tiplerine rastlıyoruz. Bir Mülkiyet Kalesi adlı romanda Orta Anadolu yöresinden Ankaralı başka bir Kürdün portresi çizilir: “Haymana Kürtlerinden Kara Memo çobandı. Iyi kaval çalıyordu. Mangasına yeni gelenler bile, birkaç saatte: “çi ye lo” diyerek onunla eğlenmeye alışıyorlardı. Bembeyaz dişlerini göstererek bir gülmesi, böyle Kürtçe: “Ne var, ne yok” diyenlere “Tıştek tune”, yani birşey yok! diye cevap vermesi vardı ki insanın sevgiden yüreğini titretirdi”.105 Kemal Tahir’in Orta Anadolu Kürtleriyle bu tanışması, bir ara Çorum’da hapishanede tutuklu bulunduğu yıllara rastlar. Bekir Eliçin’in kaleme aldığı Onlar Savaşırken romanının önemli kahramanı muhtar Alaettin Efendi’nin gözü Kürt Kızı’ndadır. Nevşehir’in Avanos ilçesine bağlı bir köyün zenginlerinden Hacı Kemal Ağa’nın dul eşi güzelliğiyle yörede ün yapmıştır: ” …Hacı Kemal onu görenekli bir Kürt ailesinden almış, baş tacı etmişti. Güzeldi, becerikliydi, en üstün yemekleri yapardı. Düzen ve temizlik bakımından üstüne yoktu. Kendi yokluğunda bile konuk ağırlamasını bilen “Osmanlı” bir kadındı”.106 Olayların Orta Anadolu’da geçtiği bu romanında ayrıca Kürt Resul ve Kürt Hamo gibi başka Kürt tipleri de bulunmaktadır. Orta Anadolu Kürtlerinin sevecenliği, daha 1930’larda Konya Temaşası’na da yansır: “Kürt Aliler denilen neşveperestlik ailesine mensup asıl ismi Ali olan fakat Ulvi mahlasile tanınan, okuması yazması olmadığı halde yaradılışca çok zeki ve ruhu çok uyanık olduğu için okur yazarlar kadar sözü sohbeti dinlenen, kulaktan kulağa gelmiş ve anane halini almış hikayleri çok güzel söyleyen” kıymettar bir şahsiyetten bahsediyorlar”.107 Orta Anadolu Kürtlerinin etnografyası ve folkloru bazı araştırmacıların dikkatini çekmiştir. 1873 yılında yayımlanan Osmanlı kostümleri konusundaki bir albümde yer alan fotoğraflar arasında, örneğin Yozgat, Kastamonu ve Sivas yöresinde yaşayan bazı Kürtlerin giysileri de tanıtılmıştır.
Dikkatlerimizi Orta Anadolu Kürtlerine çeken yazarlardan birisi de, geçen yıl vefat eden Cumhuriyet gazetesinin tanınmış yazarlarından Mehmed Kemal’dir. 1920 yılında Ankara’nın bir Kürt köyünde doğan yazar, bu konuda şunları söyler: “…Insan ne zaman doğduğunu, ne zaman doğacağını bilemez. Ben, Ankara’dan Haymana’ya giderken iki dere arasında kalan bir Kürt köyü vardır, Dereköy, orada doğmuşum. Babam Kuvayi Milliye döneminde Ankara’ya Mustafa Kemal Paşa’dan yana çıktığı için kötülendiğinden bu Dereköy’e gelip sığınmıştır”.109 Mehmed Kemal, Tütün adlı şiirinde bu kez Dereköy köylülerinin çektikleri bazı kimlik sorunlarını dile getirir:
Dereköy Bölükbaşı Bekir
Iskandan kalma
… Cihanbeyli aşiret artığı
Ne Türkten sayarlar, ne Kürtten
Türkmen de değildir.
… Seçim sonrası arayanı, soranı yok
Jandarmadan başkası göreni yok.110
Mehmed Kemal daha sonraları Kürtler konusunu işleyen bir roman kaleme aldı. Sürgün Alayı adlı bu romanda Neco adlı bir çilekeşin başından geçenler anlatılır. Bu romanın bir kesitinde Kürtlerin kimlik sorunları tekrar gündeme gelir: “…Ben neden Türkçe konuşmam talimlerde? Konuşmam, bildiğim halde konuşmam. Ben, kendimi Türk saymıyorum ki… Ben saysam bile siz, beni Türk saymazsınız ki, eşitliğim yok ki sizin gibi”.