Feridun Hayati ÜnüvarYAZARLARIMIZ

Ortak akıl oluşturacak anti-demokratlara dikkat !

Ortaçağdaki kula-kulluk sistemi gibi kapalı kapılar arkasında el-etek öpülerek, hukuk rafa kaldırılarak, net bir demokratik duruş olmadan, plansız-gündemsiz-maddesiz ve tavizler verilerek, gizemle bir ülke yönetiliyorsa; orada, bağımsız bir ülkeden ve özgür iradeli çağdaş bir demokratik yönetimden bahsedilebilinir mi ?

Evet bahsedile biliniyor..
Demokratik usül ve yöntemi bir tarafa itip, Kürt halkının problemlerine çözüm bulmak için ORTAK AKIL oluşturmaya kalkışılıyor. Demokratik yönetim sistemi, isteminde BİRLEŞEN halkların sesi, TEK’lerle yok edilmeye çalışılıyor.
(tek dil, tek din, tek tip vb.’leri gibi)

Halk ; Meclislerinde temsilcilerinin yaptıkları yasalarla, kurumlarla organize edilen bir sistemle kendilerini yönetiyorlarsa, elbette bunun adı demokratik bir sistemdir. Bu yönetimi ortaya koyan da halktır, denetleyen de halktır. Dolayısiyle bu sistemi rafa kaldıracak olanların karşısına dikilecek olan da yine halktır. Devletini kuran ve yönetilmesini isteyen halk, değişik etnik kimliklerden olamaz diye, bir koşul da yoktur. Demokrasiyle yönetilen ülkeler; halklarına eşit, adil davranmak ve hizmet vermekle yükümlüdürler.

Günümüz dünyasında bir devleti yönetmek demek, o devletin halkını yönetebilmek değil midir ?

Öyle görülüyor ki ülkemiz Türkiye’de, Cumhuriyet ile başlayan ve değişmemesi gereken demokratik yönetim şeklimiz, uygulamalarıyla; ya yönetenlerinin demokrasiyi özümsemeyip, tatbik etmek istemediklerinden ya da demokrasiyi kavrayamadıklarından, devamlı değiştirilegelmiştir.

İhtilallerle, Sıkıyönetimlerle, Feodal keyfiyetlerle, yerli-yabancı çetelerle; kimileri TBMM ve siyasi parti gibi kurumları kapatarak, kimileri Meclis’te temsil edilemiyen partileri ve ülkedeki etnik kimlikleri yok sayarak, kimileri farklılıkları sürekli gündeme getirerek halkları birbirine düşman ederek, kimileri yasa ve anayasaları ihlal ederek, kimileri din ve vicdan istismarı yaparak, kimileri milli ve manevi duyguları galayana getirerek, kimileri yan gelip yatarak, kimileri de öküzün altında buzağı arayarak, ülkemizi yönetegelmişlerdir.

Yönetenlerimizin ortak özelliği ise; yaptıklarını hep inkar etmek ve dış güçlerin etkisini gizlemek olmuştur.

Halkın benimsediği ve özümsediği ‘’Yurtta Barış, Dünyada Barış’’ söylenimini, yönetenlerimiz; söyletmişler, söylemişler fakat kendileri bir türlü uygulamamışlardır. Demokratik sistemlerin vazgeçilmez ilkesi olan bağımsızlık kelimesini ise telafuz etmişler fakat, onu da bir türlü kabüllenip, sindirememişler ve uygulamamışlardır.

Ülkemizde; barış isteyen, iş ve aş isteyen, insanca-kardeşçe-onurluca-özgürce yaşamak isteyen, yönetimi düzeltmek isteyip eleştirenler de susturulmuşlardır. Başkalarını rahatsız etmeden, seçtikleri bireysel özgürlüklerini yaşamak isteyen halk; zorlamalardan arındırılmış, demokratik bir toplumsal yaşamı iyice özler olmuştur.

İnsanlar ait oldukları toplumlarında, ülkem dedikleri topraklarında huzur içerisinde yaşayamıyacakları duruma getirilmişlerdir. Geriye dönüp bir bakıyorum 86 yıldır ne anaların gözyaşları dinmiş ve ne de hasretler bitmiştir. 72 milyon insanımızın yaşadığı ülkemiz ; yabancılara tatil cenneti olurken, yerlilerine ise korkulan bir cehennem haline getirilmiştir. Yaklaşık 5 milyon insanımızı dışgöçe, 28 milyon insanımızı içgöçe maruz bırakan yönetimlerimiz, 36 bin insanımızın da terörle ölmesine neden olmuştur. Olanları yazmak, sorgulamak ve irdelemek bile suç sayılmış ve günde ortalama 5 kişinin öldüğü trafik kazaları gibi çözüm, takdir-i ilahiyeye bırakılmıştır.

Hülasa; milleti yönetenler, halkları hep ürkütegelmişlerdir.

Bugünkü işbaşındaki, mağdur rölünü çok güzel oynayan AKP Hükümeti, geçmiştekilerden farklı mıdır acaba ?

Alevi Çalıştayı ve Kürt Açılımı’yla başlattıkları demokratik girişimleri ağzına-yüzüne bulaştıran AKP hükümeti, bugün ; tanımadıkları fakat yönetmeye kalktıkları ülke halklarının varlığını, henüz daha yeni keşfedebilmişlerdir.

Demokrasiyi içlerine sindiremiyenlerin ORTAK AKIL turlarıyla, el-etek öpmeleriyle, kendilerinde olmayanı başkalarından toplamaya kalkmalarıyla ve vermeyenleri aforoz etmeyle, korkular pompalamalarıyla ve yasaklarla ancak Ortaçağ’a gidilebilecekleri görülmüştür.

Halkları aldatarak, yanlış bilgilendirmenin demokrasi kültüründe yerinin olmadığını, hepimiz biliyor muyuz ?

Halklar ; demokratik bir yönetim için bütünleşmektedirler ve ayrışmamaktadırlar..

Halkların bütünleşmesi, birlik ve beraberlik içerisinde olması için ; aynı renkte, aynı ırkta, aynı dinde, aynı dilde, aynı giyside mi olması gerekmektedir ? İşte, yönetenlerin de anlayamadığı husus budur.

Halkın istediklerini yapamayarak, onları yönetemiyen ve hayal kırıklıklarına uğratan bu yöneticilerin işbaşında olmalarını önleyecek tek yol, halkların örgütleşerek, dirençlerini demokratik yolla ortaya koyabilmeleri olacaktır.

Bana ne demek, bir suç gibi görülmeli ve bir insanlık ayıbı gibi, sayılmalıdır.

Görevimiz ; örgütleşmek, örgütlerimizdeki toplantılara katılmak ve demokratik yollardan mücadeleye devam etmektir.

Demokrasinin gökten yere zembille inmeyeceğini, BARIŞ’ın da çocuklarımıza verdiğimiz isimlerle sağlanamayacağını, artık hepimiz kabullenmeliyiz.

Ülkesindeki demokrasinin sis perdelerini ortadan kaldırmak işi, yine Türkiye halkının isteği ve çabalarıyla gerçekleşecektir.

Farklılıklarımızı bir değer olarak koruyup, geliştirerek ; karşılıklı sevgi ve saygı temelinde birarada, barış içerisinde demokratik bir yönetimde insanca yaşamak, ortak amacımız olsun.

Sevgi ve saygılarımla..

Yazarımız

Feridun Hayati Ünüvar
Aslen Konya'nın Seydişehir ilçesinden. İvriz ilk öğretmen Okulu mezunu olduktan sonra Kuşca’nın Büyük Yayla ilkokulundan öğretmen olarak çalıştı. 1970’li yılların başında Danimarka’ya geldi. Danimarka’da Türkçe eğitim vererek öğretmenlik mesleğine devam ederken, sosyal danışmanlık eğitimini bitirdikten sonra, 5 yılda hukuk okumuştur.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Göz Atın
Kapalı