Şanlı Gezi Direnişinde ” çevreme dokunma, yaşam tarzıma karışma, emperyalizme karşı mazlum halkların bedeller ödeyerek kurdukları Cumhuriyetin temellerine dinamit koyma şiarıyla eylem yapan gençlere “Türk Polisi ” acımasızca saldırdı.
Kurbanlar verildi. İnsanlar işitme ve görme yetilerini kaybettiler. Milyonlarca insan gaz soludu. Tazyikli suya maruz bırakıldı. Tüm bunlar gündüz gözü ile yaşandı.
Bunu yapan bir iktidar, zerre kadar demokrat olan bir kamuoyu tarafından çöp sepetine atılırdı. Oysa bu hükümet ülkemizin yarınları olan gencecik fidanların toprağa düşmesi ile taltif edilerek ödüllendiriliyor. Bu yaman çelişkiyi anlamak mümkün değil.
Aynı iktidar “analar ağlamasın” diyorsanız istikrara oy verin demagojisiyle geniş halk kesimlerinin iyi niyetini suistimal etti. 7 Haziran 2015 ten bu yana aynı iktidar ülkeyi kana buladı.
Ülkenin geleceğine sahip çıkmak isteyen ilerici, yurtsever, demokrat güçlerine polis marifeti ile gaz sıkıldı, su sıkıldı, yiğit gençler öldürüldü.
Dönemin Başbakanı üst perdeden demagoji yaparak, gençlere tazyikli su sıkan polisin “destan yarattığını” ifade ediyordu.
Temel görevi halkın huzurunu sağlamak olan polis , kendi halkına düşmanca saldırdı Gezi’de.
Bu polis iktidar tarafından kahraman ilan edildi.
Buna karşın demokrasi güçleri ve aklı başında sağduyulu herkes, bu iktidarın yönetimindeki polisin halkın belli bir kesimine düşman duygularla mücehhez kılındığını biliyordu.
Dün kara dediğine bugün beyaz diyen diktatör bozuntusu da polise alçak demeye başladı.
Cumhuriyetin kurulmasında manevi harç’ı olan eski Sovyetler Birliğinin – Yen’i Rusya’nın Ankara büyükelçisi AKP zihniyetinin yetiştirdiği ve canavarlaştırdığı bir polis tarafından hem de arkadan hunharca vurularak katledilmiştir.
Artık mızrak çuvala sığmıyor, güneş balçıkla sıvanmıyor.
AKP ve Fetö ortaklığının , ikiz kardeşliğinin Türkiye’yi getirdiği nokta budur.
Bu kardeşlik Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türkiye’yi Ortaçağ’ın zifiri karanlığına ve Ortadoğu’nun asla kurumayan bataklığına sürüklemektedir. Türkiye’de artık kimse yarınına güvenememektedir.
Yurtta sulh, Cihanda sulh şiarı yerine Yurtta savaş, Dünyada savaş ikame edilmektedir.
Osmanlının Yemen’de yaşattığı travma bugün Suriye’de yaşanmakta ve fidan gibi gençler tabutlarla gelmekte ve anaların yüreklerini dağlamaktadır.
Bu bir kader, bir yazgı değildir… Buna hep beraber son verebiliriz. Halkın gerçek iradesi ve iktidarı ile bu mümkündür.
Yeterki demokrasiden aldığımız gücü demokratik yoldan birleştirebilelim.
Yazarımız
-
Öğretmen.
Kuşca'da doğdu. Uzun yıllardan beri Danimarka'da yaşamaktadır.
Son yazıları
- Hasan Sertdemir28/03/2017CADI KAZANI
- Hasan Sertdemir23/03/2017İLERİ DEMOKRASİ
- Hasan Sertdemir13/03/2017AYNAYA BAKMAK
- Hasan Sertdemir27/02/2017TERCİH