Fehmi SütçüYAZARLARIMIZ

Rasyonalizm ve Spinoza

BARUCH SPİNOZA,(1632-1677) Amsterdam’da Portekiz enginizisyonun dan kaçan yahudi bi ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Gençliğinde ilahiyat ve yahudi felsefesi okudu. Gelecek vaat eden bi haham adayı olarak gösterildi. Fakat Spinoza doğa bilimi araştırmalarıyla ve Descartes’n felsefesinden etkilenerek bağımsız bi düşünce sergiledi. 24 yaşında dine karşı duruşu yüzünden cemaatten lanetle dışlandı. Ve sakin bir yaşam sürmek için köşesine çekildi, içine kapandı. Özgür ve bağımsız olmayı tercih etti. Daha sonra üniversitenin teklifiyle felsefi araştırmalar yapmak üzre geri döndü. Yaşamı ve öğretisi arasında tam bi uyum sergiledi. Dünyevi ihtiras, şehvet ve tutkudan uzak dingin bi yaşamı tercih etti. 45 yaşında vereme yakalanarak öldü.

Spinoza büyük sistem kurucularından biridir. Descartes ve daha sonra göreceğimiz Leibniz ile birlikte klasik rasyonalist ekole mensuptur. O da Descartes gibi geometri den etkilenmiştir. Bir çok insanın iyi olarak aradığı itibar, zenginlik ve haz gibi şeyleri redederek, iyiye ilişkin olan ahlaki sorunları tartıştı. Spinoza’ya göre en yüksek iyi, en yüksek bilgiyle eşdeğer ve orantılıdır. Ve buna ilişkin dört yolu gösterir. 1.Bilgiyi kişisel deneyimden yoksun, kulaktan dolma elde ederiz. Örneğin kendi doğum tarihimizi öğrenmemiz gibi. 2. Bilgiyi doğrudan kişisel deneyimle elde ederiz. 3. Bilgiyi mantıksal çıkarımlar sonucu elde ederiz. Bu bilgiyi edinme yolu kesindir, ancak çıkarsamaları yapabileceğimiz doğru ifadelerimiz olduğunu varsayar. 4. Bilgiyi doğrudan sezgiyle elde ederiz. Bu bizi açık ve kesin bilgiye götüren tek yoldur. Bu yöntemde Descartes’n sezgi ve kanıtlama yoluyla benzerlikler olduğunu görebiliriz. Spinoza’daki bilgi edinmeye ilişkin yöntemlerine baktığımız zaman, birinci yol, ikinci elden bi bilgidir ve kesin değildir. İkinci yolda, ilke olarak kesin değildir. Deneyimlediğimiz bi şeyi yanlış anlayabiliriz. üçüncü yol, başlama noktalarının iyiye tesis edilmesini öngörür. Dördüncü yol, Spinoza’nın bilgi kuramını üzerine inşa ettiği sezgisel idrak yoludur. Bilgiye giden ilk üç yol aracılığıyla kesin iç görüye ulaşamayacağımızı söyler. Bu da dördüncü tip bi bilgiye zaten sahip olduğumuzu varsayan bi ifadedir. Ve Spinoza rasyonalizminin nasıl anlayacağımızı gösterir.Spinoza teolojik siyasi deneme eserinde, felsefe ve ilahiyatın ilke olarak farklı şeyler olduğunu ele alır. Felsefe doğası gereği hakikatı ele alır, ilahiyat ise doğası gereği dindar bi yaşam için gerekli pratik davranışlardır. Bu eseri din çevrelerinde büyük tartışmalara yol açmıştır. Spinoza’nın bi diğer ve en önemli eseri, geometrik düzene göre tasarlanmış olan ETİKA ise hem bi ahlak felsefesi hemde metafizik bi incelemedir. Geometrik sistemler üzerine modellenmiş, metafizik ve ahlaki sonuçlar çıkaracağı sekiz tanım ve yedi önermeyle başlar. Etika çok açık biçimde soyut bi eserdir. Aydınlanmamış, açık ve net olmayan yaşam ve evreni sonsuz bi perspektiften görecebileceğimiz, özgür ve dingin bi yaşama nasıl geçileceğine dair önerilerle birlikte, insanlık durumu hakkında kışkırtıcı fikirler bulunmaktadır. Etika’nın ilk bölümünde ‘Tanrı üzerine ve evrenin temel yapısı’ hakkındadır. İnsanın aşağı ve alçak bi konumu vardır, fakat akıl yoluyla en yüksek iyiye ulaşabilir. İkinci bölümde ‘ Doğa ve zihnin kaynağı üzerine’, evren ve insan doktrinini ele alır. Üçüncü bölümde ‘ Duyguların kaynağı ve doğası üzerine’. Dördüncü bölümde ‘insan köleliği ve duyguların gücü üzerine’. Beşinci ve son bölümde ‘Aklın gücü ve insanın özgürlüğü üzerine’. Bu tutku oyunun sonunda kurtuluşa erir. Spinoza’nın tutku incelemesinde tüm duyguları redetmediğini anlarız. İyi ve zararlı duygular arasında ayrım yapar. İyi duygular bizi aktif yapar, etkinliğimizi artırır. Zararlı duygular bizi pasif kılar, etkinliğimizi azaltır. Aktifken eylemlerin yaratıcısı oluruz, kendimizden hareket eder ve daha özgür oluruz.Spinoza, bi şeyin özü hakkındaki bilgiyi rasyonel sezgiyle kazanabileceğimizi düşündüğü oranda bi rasyonalisttir. Descartes gibi bilimin ideali olarak matematikle başladığı için tümdengelimcidir de. Fakat Descartes kesin teoremler bulmakla ilgilenirken, Spinoza teoremlerle başlar, vurguyu çıkarsamalara doğrudan sisteme yapar. Bu yüzden Etika eserinde ‘TÖZ’ ile başlar. Töz nedir.? Daha önce Aristo’nun felsefesinde gördüğümüz gibi, bi kavramı belirlemek için kullanılır. Töz bağımsız olarak var olandır. Spinoza’da ise, tözün tamamen bağımsız biçimde var olan ve herhangi bir şeyin katılımı olmaksızın tek başına anlaşılan olduğunu söylemek, tözün belirli şeylere ait bi kavram olarak anlaşılmasına engel olmaktır. Şöylede denilebilir, Siyah bi kapı birisi onu yaptığı için vardır ama, kapı kavramı zaten açmak, kapamak gibi kapıyla ilgili şeyler ve eylemler önerir. Yok sa kapı tamamen her şeyden bağımsız bi şekilde var olamaz. Bu yeni tanıma göre, kapı işleviyle birlikte bi tözdür, tek başına bi töz değildir. Ve Spinoza tözü, kendinin nedeni olduğunu söyleyerek ifade eder.Spinoza, eğer tanrı varsa tözden farklı bi şey olamaz der. Öyleyse töz tanrıdan ayrıştırılamaz. Töz tanrıdır. Başka bi ifadeyle töz doğadan ayrıştırılamaz. Töz doğadır. Ve Tanrı doğadır der. Tanrı ve doğa ikiside töz olduğundan PANTEİZM sonucuna varırız. Panteizm’e göre tanrı ve doğa içiçedir, töz yaratılamadığı ve doğa da töz olduğuna göre, doğanın yaratıcısının tanrı olduğunu söyleyemeyiz. Bu yüzden Spinoza’nın felsefesine yahudi ve hristiyan çevrelerden aşırı tepki ve saldırılar olmuştur. Spinoza felsefe tarihinde en çok saldırıya uğramış bi kaç filozoftan birisi olarak karşımıza çıkar. Ama bu onun felsefede önemli ve etkin bi filozof olmasına engel olmamıştır. Onun hakkında ‘ küfür eden katıksız bi yahudi, tam anlamıyla bi tanrı tanımaz, korkunç bi canavar, kör hokkabaz, budala şeytan, tımarhaneyi ucuz yoldan şereflendiren bi deli’ ve bunun gibi bi çok şey söylenmiştir. Öte yandan hakkında olumlu şeylerde söylenmiştir. Goethe onun için ‘İnsan Spinoza’ya karşı gerçekten öfke ve tutku duydum. Ben kendimi ona , her ne kadar onun ruhu benimkinden çok daha derin ve saf ise de yakın hissediyorum’ der.Spinoza’yı gerçekten anladığımızda, her şeyi hatta kendimizi daha büyük ve karşılıklı, bağlantılı bi çerçeveden ve doğru açılardan bakmadıkça anlayamayız. İnsan olarak var olmanın, doğayla uyum sağlamaktan geçtiğini , kendimizi anlamak doğayı anlamaktır. Kendimizi anlamak daima kendimizden fazlasını anlamaktır.Yukarıdaki saldırılara karşi Spinoza şöyle savunur kendini.’ Bir kişi bilgin olarak tabiatın nesnelerini kavramaya çalişırsa, ve bi budala olarak şaşkın bakmazsa , o her yerde bi kafir ve münkir olarak anılır. Bir fikir sırf yığınlar tarafından kabul ve takdir edilmiyorsa diye, gerçek olmaktan çıkmaz. Gerçeğin pahalıya mal oluşu bugüne has bi şey değildir, ama dedikodular beni gerçekten yüz çevirmeye asla sevkedemez.’Bir sonraki yazıda buluşuncaya dek, dostluk ve içtenlikle……….

Yazarımız

Fehmi Sütçü

Daha Fazla Göster
Göz Atın
Kapalı