Sosyal soslu, Türkiye sosyal demokrasisi
Siz hiç mantarlaşmış, hormonlu çilek yediniz mi ?
İri, iri ve kırmızı, kırmızıdırlar.
Türkiye’deki bir çok Sosyal Demokratlar da aynen öyle.
Alımlı, çalımlı ve gösterişlidirler.
Kendilerini, kadrolarını ve örgütlerini yenilemeyi, değiştirmeyi, eleştirmeyi hiç hazmedemezler. Kendilerini beğenmişlerdir, 2 adım öteye gidemezler..!
Aslında, Sosyal Demokrat düşünce, kendisini sürekli yenileyen ve eleştiriyi benimseyen bir misyona sahiptir. O, bireysel çıkarlara asla hizmet etmez , ettirmez de.
Adam kayırma.. hemşeri ayakları.. mahalle milliyetçiliği.. ayırımcılık.. sosyal demokrat bir partide ve parti mensuplarında yoktur ve olsa da barınamaz.
Sosyal demokratlar ; halkın anlamadığı dilden konuşmazlar, suya yazı yazmazlar, olmayacak dualara da amin demezler.
Sosyal Demokratlar ırkçı, ayrımcı, bağnaz ve yobaz değildirler.
İnsan hakları, doğa ve hayvan hakları savunucusudurlar. Her zaman ve her zeminde çalışanların yanında yer alırlar.
Haksızlıklara ve hukuksuzluklara karşı, emeğe ise, sahip çıkarlar.
Teslimiyetçiliği ve acizliği her zaman ret ederler.
Ekstrem söylem ve icraatlarıyla muhalefet yapmak.. halkın istek ve sıkıntılarını anlamak ve sorunların çözümüne yönelik politikalar üretmek Sosyal Demokratların olmazsa, olmazlarıdır.
Tüm bunları yapabilmek ve Sosyal Demokrat ideolojiyi yaşatıp insanlığın hizmetine sunabilmek için de, elbette fikirler gerekir.. projeler gerekir.. ekipler gerekir.
Malumunuz CHP ‘de, tam da seçim arifesi şu günlerde bir hareketlilik, bir anormallik başladı. Bu anormalliğe tepki göstermemek, sessiz kalmak ”ben sosyal demokratım” diyenlere ters düşer. Bu nedenle gerek Parti’nin ve gerekse partililerin de, yapması gereken şeyler var.Evet yapılması gereken şeyler çok geç gibi gözüküyor..
Dere geçerken, at değiştirilmez deniliyor..!
Deniliyor.. denilmesine ama ; dereyi geçemeyecek ata da binilemez ki ..!
Türkiye’deki siyasal iktidarın değişmesi için neyi değiştirmek gerekiyorsa, aslında onu değiştirmek, gerekiyor. Sosyal Demokrat politikacılar için hiç bir şey, hiç bir zaman geç değildir ve de zor değildir..
Yeter ki, istek olsun.!
Şüphesiz ki, Türkiye’deki Sosyal Demokratların devrim niteliğinde, acil reformlar yapması gerekiyor.
Şu anda CHP kadroları kişisel odaklı, şahıslar peşinden koşuyor.
Ve CHP’yi şahıslar ve bireysel gayretler peşinden sürüklüyor.
Halbuki, daha çok düşünce odaklı, siyasal bilgi sahibi, açık ve net görüşleri olan ve bunları ifade edebilen yürekli, üretken örgütlü insanların partide söz sahibi olmasıyla yapılması gerekiyor. Bu bağlamda CHP’nin Parti olarak ekstrem bir şeyler yapması lazım.
Komşu Yunan Sosyal Demokratlarına bakın.
Olmayacak şeyleri yaptı, .
Neydi o, olmayacak şeyler ..?
Mesela, borçlarımızı ödemeyeceğiz.. dediler.!
Halkın sorunlarına, ülkenin sorunlarına sahip çıktılar.
Korkmadılar.. haykırdılar.. direndiler. Halk için doğru olanı söylediler ve seçildiler..
Ya bizim sosyal demokratlar ..?
Türkiye’nin en önemli sorunu olan Kürt Sorununu dahi ağızlarına alıp konuşmaktan korktular, çekindiler.
Meclis’e gündem maddesi olarak dahi ele alıp, tartışmadılar.!
Konuyu Meclis gündemine taşıyamadılar..
Türk Silahlı Kuvvetleri yıllar önce, sorunun yalnız militarist yöntemlerle değil, siyasal olarak da çözülmesi gerektiğini vurgulamadılar mı ?
Ya siyaset ne yaptı ?
Sosyal Demokratlar ne yaptı ?
Elini taşın altına sokup, alan çalışması yapmadığı gibi, adeta Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan elini-eteğini çekti.
Üstelik ; Türkiye bölündü, bölünecekti ..diye, durmayıp korku pompalayıp, taraftar toplamaya .. bu yolla da oy almaya ve iktidar olmaya çalıştı.
Türkiye’de Sosyal Demokratların yapması gereken hareket bu muydu ?
Güneş balçıkla sıvanmaz.!
Ok, yaydan çıkmış, CHP hala gerçekleri görmüyor ve göstermiyor.
AKP bayları.. bayanları.. beyinleri, CHP ise Türkiye’nin gerçeklerini örtmeye çalışıyor.!
Eveet CHP, Kürt Sorununa gerçekten zamanında el atmadı.
Aktif politika yürütmedi. Ve böylece bir çok ilimizde şu anda dışlandı.
Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde neredeyse yok gibi.
Zira CHP bu konuda, öneri getirmediği gibi, diyalog ve çözümden de adeta kaçtı.
Yıllarca Doğu illerinde örgütlenemedi, aday çıkaramadı.
Vs.. , vs.. , vs..
Bir taraftan da tek kanadıyla ; vatan.. millet.. Sakarya nutuklarıyla , uçmaya kalktı.
Ulusalcılık peşine takılıp farklı bir milliyetçilik anlayışı getirmeye çalıştı.
Bir taraftan ekonomik istismara karışmış kişileri Belediye Başkan adayı gösterdi, diğer taraftan dinsel girdabın içine girip kendisi de dini politikaya alet etmeye kalktı.
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle izlediği yol ve tutarsız politikası da, Sosyal Demokrat ideolojiyi de maalesef yansıtmadı.
Masa başlarında…. yazlıklarda.. hatırlı ağalarının güdümünde.. popülist yaklaşımlarla.. günü birlik dedikodularla , ayaklar ve burunlar havada, salonlarda ve ziyafet sofralarında muhalefet yapmanın bedelini maalesef Türkiye halkı top yekun ödedi ve ödüyor.
Ayrıca, gündemi belirleyen ciddi bir CHP muhalefeti de oluşturulmadı !
Başkalarının belirlediği gündemler, hazırlıksız, amaçsız ve mesnetsiz bir şekilde günlük dalaşmalarla, karşılıklı suçlamalarla günler geçirildi.
CHP Muhalefet olarak, Hükümetin suçlamalarına, ataklarına, cevap vermekle görevini yapmış saydı, kendini.
Bu mu muhalefet..?
Aslında CHP muhalefetini, kendi içinde, kendine karşı.
Muhalefeti CHP, kendine yaptı ve hala da yapıyor. .
İktidara karşı muhalefeti ise, gündeminde bile yok 🙂
Zira gündemi belirleyen hep, iktidar oluyor..!
CHP şimdiye kadar oluğu gibi bu seçim aşamasında da Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine göstermelik seyahatler yapacak.
Halk desteği olmayan yerlerden, nasıl oy beklenebilir ki ?
Ama, beklediler. Hala da bekliyorlar !
Batı illerinde CHP’nin aldığı oylarla, Doğu illerinden alınan oylar, neden bu kadar farklı ?
Neden? ..diye sormak lazımdı. Sormadılar.. sordurmadılar.
Geçmişi unutmayan, Ata yadigarı parti liderleri her yaptıklarını unutturmaya çalıştılar ve başarılı da oldular.
CHP’ye Sosyal Demokrat siyaset anlayışı, gökten zembille mi inecek ?
Cumhuriyetimizin kurulmasıyla ithal ettiğimiz demokrasinin, Türkiye’deki ayakları nerede ?
Gören var mı ?
Demek ki, ayaklar, hep havada !
Ayakları yere basmayan bir demokrasiden kim, ne bekliyor ?
Halka ayaksız nasıl gidilir ..??
Ayakları olmayınca, gövde yerde.
Organları dökülüyor..
İstediğimiz kadar toparlamaya çalışın, olmuyor.
Parti Meclisi.. Kurullar.. Komiteler..
Ceza infaz Kurumları gibi maşşallah çok güzel işliyor ..!
Gerçi, kişileri de fazla ve genel olarak da suçlamamak lazım.
Zira, CHP’nin içerisinde nice gayretli , çalışkan siyasetçiler de var.
Onların çalışmalarını elbette halk görüyor ve biliyor.
Fakat bunlar, maalesef azınlıkta ve yetersiz. Ayrıca, Parti örgüt olarak köklü reformlardan mahrum.
Diğer taraftan üzülerek söylemek gerekir ki, insanlar hangi siyasal partiden olurlarsa olsunlar fark etmez, Türkiye’de ; ben sosyal demokratım diyen kişiler, partiler ve örgütler adeta mantarlaşmış, hormonlu birer çileğe benziyor.!
Rengi, şekli çok mükemmel görünüyor ama, ne tadı var ve ne de lezzeti.
Bu çilekten, içine şeker de atılsa, reçel olmuyor.!
Ya çileğin tohumu bozuk, ya toprağın gübresi aşırı kimyasal 🙂
Tabirimin maruz görülmesi dileğiyle, ”mantarlaşmış hormonlu çilekten farksız”.. diye tarif edeceğim Türkiye’deki Sosyal Demokrat hareket; maalesef kravatlı popülist beylerle yürütülen a-sosyal ve marazlı, seçkin bir azınlıkla yürütülür hale gelmiş durumda.
Kısacası; Türkiye’deki Sosyal Demokrat hareket hezimete uğramış ve can çekişmektedir.
Dökme su ile değirmen dönmeyeceğinden, çalışan emekçilerin demokratik talep ve istekleri de maalesef karşılanamamakta ve bu durumdan AKP ve yandaşları yararlanmaktadır.
Böylece halkın uyanışı, hukuğun üstünlüğüne dayalı demokratik bir devlet idaresi gerçekleşememektedir.
Kısaca ve çok yüzeysel olarak ben burada, Türkiye’deki Sosyal Demokrat hareketin durumunu, kendi açımdan anlatmaya çalıştım.
Esas sorumluların ve yöneticilerin ortaya çıkıp, havanda su dövmeden vazgeçip, gerçeklerle yüzleşmesi ve misyonunu ortaya koyması gerekir.
Bu hususta yazılacak çok şeyler olduğu muhakkak.
Ama ben yazımı burada noktalıyorum.
Umarım, ne demek istediğim anlaşılmıştır.
Anlaşılmayan bir durum veya soru varsa elbette ben kendi üzerime düşeni bir birey olarak üşenmeden, düşünür tekrar yazarım.
Tüm insanların ; özü, sözü ve duruşu belli, kişilikli bireyler olabilmesi ümidiyle.
Yazarımız
- Aslen Konya'nın Seydişehir ilçesinden. İvriz ilk öğretmen Okulu mezunu olduktan sonra Kuşca’nın Büyük Yayla ilkokulundan öğretmen olarak çalıştı. 1970’li yılların başında Danimarka’ya geldi. Danimarka’da Türkçe eğitim vererek öğretmenlik mesleğine devam ederken, sosyal danışmanlık eğitimini bitirdikten sonra, 5 yılda hukuk okumuştur.