Tarihte Anadolu Kürtleri: Nereden ve ne zaman geldiler?
Gazeteci Adem Özgür, Orta Anadolu Kürtleriyle ilgili hazırladığı haberinde eski milletvekili Berivan Aslan, Kürdolog Mehmet Bayrak, PKAN Eş Başkanı Kadir Çelik, araştırmacı Hacı Çevik ve yazar Yusuf Yeşilöz’le konuştu.
Gazeteci Adem Özgür, Orta Anadolu Kürtleriyle ilgili hazırladığı haberinde eski milletvekili Berivan Aslan, Kürdolog Mehmet Bayrak, PKAN Eş Başkanı Kadir Çelik, araştırmacı Hacı Çevik ve yazar Yusuf Yeşilöz’le konuştu.
Kürtlerin yaşadığı yedi bölgeden biri olarak kabul edilen Ankara, Konya, Kırşehir ve Aksaray’ı içine Orta Anadolu’da yaklaşık 1 milyon Kürt yaşıyor.
Orta Anadolu Kürtleri dediğimiz topluluk, bulundukları bozkırlarda yaklaşık olarak 600 yıllık bir geçmişe sahip. Ankara, Konya, Kırşehir ve Aksaray başta olmak üzere Orta Anadolu’da yaklaşık 1 milyon Kürt yaşıyor.
Kürtlerin Orta Anadolu’ya zorunlu göçü ile ilgili çeşitli tartışmalar yapılıyor. Kimi araştırmacıya göre bölgede 1184’ten itibaren Kürtlerin izine rastlanılıyor, kimine göre ise zorunlu göç politikası 1. Selim (1470-1520) döneminde oluyor.
Göçebe Kürt aşiretlerinin yerleşik hale getirilmesi, vergiye bağlanması, aşiretlerin göç yollarında birbirine kırdırılması, Kürtlerin askere gönderilmesi ve asimilasyonun hızlandırılması başlıca sürgün nedenlerinden sayılıyor.
Öte yandan, bölgeye sadece zorunlu göç gerçekleşmedi. Hayvanları için otlak alanlar bulmak ve yeni yerlere yerleşme isteği de göç nedenlerinden kabul ediliyor.
EKONOMİ
Göçebe bir topluluk olan Orta Anadolu Kürtleri, 1960’lı yıllara kadar tarım ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Daha çok köylerde yaşayan Orta Anadolu Kürtlerin, aynı zamanda buğday, arpa, kimyon, nohut ve şeker pancarı gibi tarım sektöründe de varlığını sürdürüyor.
Sonraki yıllarda diğer halklarla iletişim kuran Kürtler, pazar ekonomisine de sahip olmaya başladı ve 1970’lerden itibaren ikinci büyük göçünü Avrupa ülkelerine yaptı.
Başta İskandinavya olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesine göç eden Orta Anadolu Kürtlerin, çeşitli sektörlerde istihdam edildi ve işyeri sahibi oldu.
K24’ten Adem Özgür’ün yaptığı görüşmeler:
BERİVAN ASLAN: SÜRGÜN KÜRTLERİYDİ
Avusturya Federal Parlamentosu’na seçilen ilk Kürt Berivan Aslan, Siyasi nedenlerden dolayı göç etmek zorunda kalan kişilerin İskandinav ülkelerine gittiğini, ekonomik sebeplerden dolayı göçe mecbur kalan kişilerin ise çoğunlukla Orta Avrupa ülkelerinde yoğunlaştığını söyledi.
Berivan Aslan, İskandinavya’da yaşayan Kürt nüfusunun çoğunluğunun bulundukları ülkelere daha hızlı entegre olduklarını söyleyerek, “Bu konuda elbette göç ettikleri ülkedelerdi sosyal ve siyasal imkanlar belirgin olmuştur” dedi.
Sürgün ve göçten söz eden Aslan, “Aslında onlar Konyalı, Ankaralı Kırşehirli, Aksaraylı, değildi. Oraya yerleştirilen, sürgün edilenlerdi ve Kürtçe konuşmak, halay çekmek onları Kürt kılıyordu” ifadelerini kullandı.
Orta Anadolu’da törelerin katı olmadığını vurgulayan Aslan, kadın cinayetlerinin ve şiddetinin toplumsal olarak kınandığını söyledi. Avrupa ülkelerine yapılan göçü değerlendiren Aslan, “Özelikle Avrupa’ya göç eden ilk kuşak, göçün en büyük bedelini ödedi. Zoraki evlilik ikinci kuşakla birlikte tarihe geçmiştir” ifadelerini kullandı.
MEHMET BAYRAK: 12. VE 13. YÜZYILLAR
Kürdolog, tarihçi ve yazar Mehmet Bayrak, İç Torosların Orta Anadolu Kürt havzasıyla Kürdistan arasında bir köprü görevi gördüğünü belirterek, “Anadolu Kürt havzası, Kürdistan’ın 7 temel yerleşkelerden biridir. Orta Anadolu ve İç Toroslarda Kürt varlığı daha 12 ve 13’üncü yüzyıllardan itibaren başlıyor” dedi.
Bayrak, Ankara’nın Koçhisar, Bala, Haymana ve Polatlı; Konya’nın Cihanbeyli, Kulu ve Yunak ile Kırşehir’in Kaman ve Çiçekdağı yerleşkelerinin birer havza olduğunu belirterek, Malatya ve Adıyaman’dan bölgeye gelen Kürtlerinin Alevi olduğunu söyledi.
Devletin resmi mezhebinin Hanefi olduğunu belirten Bayrak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Malatya ve Adıyaman’dan gelenler devletin resmi mezhebine dönmek zorunda kalmıştır. Aynı zamanda Kürt kimliğini ve eski inançlarını da muhafaza ederek kimliklerini korumuşlardır. Bir başka bölge de Ağrı’dan gelenlerdir. Buradan gelenler de Ezidilerdi. Bunlar da devletin resmi mezhebini kabul etmek zorunda kalmıştır.”
KADİR ÇELİK: 90’LARDA KİMLİK YERLEŞTİ
1960’lı yıllardan bu yana Avrupa’nın farklı ülkelerinde yaşayan Orta Anadolu Kürtlerinin yakın zamana kadar Kürt kimliği etrafında özgün bir örgütlenme içerisinde olamadığını vurgulayan Orta Anadolu Kürtleri Platformu (PKAN) Eş Başkanı Kadir Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ancak 90’lı yıllardan itibaren bölge Kürtlerin yerel kimliklerini de ön plana çıkarma gereksinimi duymuş ve bu anlamda Veger ve Bîrnebûn gibi dergileri yayımlayarak bu mecrada kültürel miraslarına bir resmiyet kazandırma yaklaşımı içinde olmuşlardır.”
Çelik, PKAN’ın İsveç’te geniş katılımlı bir kongre ile kuruluşunu ilan ettiğini belirterek, “Bu anlamda PKAN’ı Orta Anadolu Kürtlerinin yegâne ve en kapsamlı özgün örgütlenmesi olarak adlandırabiliriz. Önümüzdeki dönemde PKAN bölgeye hitap edecek bir televizyon programının hazırlıkları içerisindedir” dedi.
HACI ÇEVİK: SAMİMİYETLE SAHİP ÇIKILDI
Orta Anadolu Kürtlerinin Avrupa’ya göçü üzerinden etnik kimlik temelli süreçlerini araştıran ve bu konuda master tezini bitiren Hacı Çevik, şunları söyledi:
“2 yıldan fazla süren araştırma sürecimde gözlemlediğim en önemli olgu, Orta Anadolu Kürtlerin uzun yıllardır kimliklerine samimiyetle sahip çıkmışlardır. Politik bağlamda bazı dönemlerde Kürt siyasallığı düşmüş olsa da kültürel olarak kimliklerinden vazgeçmeyen ve asimilasyona direnen bir topluluktur.”
Çevik, Orta Anadolu Kürtlerinin kendilerine özgü bir siyasal tutumunun olduğunu söyleyerek, “Yaşadıkları coğrafyanın milliyetçi eğilimlerinin yüksek olması, Orta Anadolu Kürtlerinin Kürt siyaseti ile ilişkilenme biçimlerini, diğer coğrafyalarda yaşayan Kürt topluluklarından farklı kılmaktadır. Uzun yıllar boyunca kültürel bağlamda Kürt kimliğine sahip çıkmış olmalarının yanında, her geçen gün Kürt siyasal mücadelesine ilgi de artmaktadır” dedi.
YUSUF YEŞİLÖZ: YAZILI EDEBİYAT
Yusuf Yeşilöz ise, yazılı edebiyat konusuna değinerek, “Orta Anadolu Kürtlerinin yazılı edebiyatı, deyim yerindeyse daha ‘bebek ayakkabısı’ içerisinde. Bîrnebûn dergisinde 20 yıldan fazladır Kürtçe yayımlanan öykü ve şiirler muhakkak değerli bir iz bıraktı, ancak yeterli değil” dedi.