Tek heceli bir ad, çok heceli ağır bir zamandın
Hiç bildin mi ya da bilmek istedin mi? Neyi, nasıl yaşadığımı?
Kaybolduğum o derinlikleri?
Ve o derinliklerde, içimde bir yerlerde, nasılda adım adım gezindiğimi, gezindiğim her bir yeri, nasıl da kazıya kazıya kendimi bulduğumu.
O kayboluş zamanlarındaki savruluşlarımı?
Ve o kayboluşlarda nerelere dokunduğumu, neleri gördüğümü?
Ve her bir dokunuşta, her bir görüşte, nasıl yaralandığımı, nasılda yaralandığını?
Hiç bildin mi ya da bilmek istedin mi?
Bil o zaman şimdi!
Ben, senin acılarını gördüm, yaralarına dokundum, yaralarını sevdim.
Ben, senin yaralarını sevdim can!
Ben, senin acı çektiğin zamanları gördüm.
Ben, senin acı çektiğin zamanları soludum.
Yüreğindeki kuraklıkları dindirmek için, yüreğimi çöl ateşlerinde dirhem dirhem erittim.
Sen şahit oldun, tanıklık ettin buna.
Bundan olmalıydı; kurak topraklarının yangınında şafağı karşıladığım.
Bundan olmalıydı; ölümün soğuk suretine yaşamı ilmik ilmik,inadına ördüğüm /nakşettiğim.
Bundan olmalıydı; yüzümü küllerle örttüğüm, yüreğimde kor kor ateşler taşıdığım.
Bilmemezlik, tanımamazlik etme!
Tek heceli bir ad, çok heceli ağır bir zamandın can:
Zaman ve mekânda lisan kurdum.
Zaman ve yolda insan oluşturdum.
Isa’ yı Isa yapan; can çekiştiği çarmıh, Muhammed’i Muhammed yapan, üşüten; Hira’nın nemli ve ıslak duvarları, Mecnun’u çöl, Ferhat’ı dağ, Siyabend’i uçurum, Mem’i mezardaki yüzük doğurmuyor muydu?
Ben senin yaralarını sevdim can!
Ben senin yaralarında BEN oldum can!
Yazarımız
- Kuşca'da doğdu. Danimarka'da yaşamakta.
Son yazıları
- Mehmet Gezen06/01/2025Ben
- Mehmet Gezen16/11/2024Mevzu yokluğun
- Kategori edilmemis08/09/2024Narîn
- Mehmet Gezen24/04/2024Amara