Mahmut ErdemNUÇEYAZARLARIMIZ

UMUDA GÖÇ – 13

13. bölüm

Ben yanmazsam
Sen yanmazsan
Biz yanmazsak
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa
NAZIM

Dünü yaşadık, bu günü de yaşıyoruz, yarının ne olacağı belli değil.
Yarını öngörmek biraz zor ve her yiğidin harcı değil. Tabiki öngörüleri güçlü
olan insanlar da yok değil, onlar ileride nelerin olacağını önceden tahmin edebilirler. Bazı insanlar da her şeyin aha önce belirlendiğimi koşullarını değiştirmenin yerime, alnına yazılanı olduğu gibi kabul eder

Sivas’lı bir taksici arkadaşım Okan’nın bir kaç arabası vardı, şöförleriyle birlikte çalıştırıyordu, iyi para kazandığı için hayatından çok memnundu. Üç kardeşlerdi, üçüde aynı işi yapıyordu. Zaman zaman taksi şoförlüğü yaptığım için, onları yakından tanıma fırsatım oldu, Okan’la ara sıra siyaset konuşurduk, siyasi anlayışımız çok farklıydı
Okan ve kardeşleri bir dönem restoran işleriyle uğraşmışlar, fakat iflas etmişlerdi, restoran işletmesini bilemediğinden değil, Allah orada rızkımızı kapattı, fakat taksi işlerinde rızkımız açıldı şeklinde izah ediyordu restoranım kapanma işini. Okan gibi düşünen insanların sayısı hiçte az değil toplumumuzda.

Bunun adı teslimiyetçiliktir, mücadele ederek koşulları değiştirmektense her şeyi olduğu gibi kabullenmektir.

Nedenleri ne olursa olsun, Türkiye’den yıllardır yurt dışına süregelen bir göç vardır. Göçmenlik ve iltica ” zor bir sanattır ” şairin dediği gibi. Eski yaşantını terk edip başka bir yerde sil baştan yeni bir hayat kurmak sanıldığı kadar kolay değil. İskanlaştığın yerde ayakta kalmasını beceremezsen kaybolup gidersin. Örnekleri saymakla bitmez.

Bazen hayat seni su gibi bir yerlere alır götürür, yüzme bilirsen veya şansın yaver giderse ayakta kalabilme olanağını olur, eğer her ikiside yoksa, o su seni dalga dalga gibi bir yerlere çarpar. Tesadüflerin sonu da bazen iyi, bazende kötüdür.

YA ile aynı köydendik, çocukluğumuz birlikte geçti beraber oyun oynadık, kuzu güttük.
İlk Okulu bitirdikten sonra yollarımız ayrıldı, ben okumak için şehre gittim, O yaban
ellerde koyun, kuzu gitmeye devam etti. Çok çocuklu fakir bir ailedendi.

Daha sonraki yıllarda yollarımız tekrar Danimarka’da keşişti, O yaşamı boyunca işçi olarak çalıştı ev bark sahibi oldu, çalışarak aile ve akrabalarına faydalı olmaya çalıştı,

Ben de ” kafama göre ” takılarak neyi sevdiysem onu yaptım. Büyük bir adam olmak gibi bir derdim olmadı, kimisi gibi ne Prof, ne bir iş adamı veya siyasi çalışmalarımın ürünü olarak ” Milletvekili” olmak gibi bir derdim de olmadı. Fakat dernek bazında veya gönüllü bir aktivist olarak yaptığım çalışmalarla topluma yaralı olduğumu söylersem pek te abartmış olmam.

Kaldığın yeni ülkenin yaşam koşullarının değişmesi için mücadele vermek kadar güzel bir şey olmazsa gerek !
Bulunduğum belediyenin Kütüphanesi’nde YA ile birlikte oturuyorduk, Torunu Melike bir meslek okulunu bitirmiş teziniş , yani büyük ödevini hazırlamak üzereydi.

Danimarka’ya ilk gelen göçmenlerle ilgili sorular yöneltiyor, bende elimden geldiğince cevap vermeye çalışıyordum.
YA : Danimarka gibi bir ülkeye geldiğimiz için çok şanslıyım, Türkiye’de kalmış olsaydım, çobanlık yapmaktan başka şansım olmazdı. Çobanlıkta her zaman bulunmuyordu, yani yarı, yar tok bir hayat sürdürürdük.

Kürtçe ve Türkçe bilmediği için Melike ile Danca konuşuyordu, Melike bana sorularını
sorduğunda YA’nın göğsü kabarır gözleri parıl parıldı…

Tercümanlık yapmak için hastahaneye çağrılmıştım. Kelhasan’lı “Hamo Dayı” sırt üstü uzanmış, üstünde o kadar çok tıbbi alet vardı ki tanınmaz haldeydi.

Yıllardır hiç karşılaşmamıştık, geleli beri para kazanmak için gece gündüz çalışmış,
yememiş, içmemişti. Kazandıklarıyla köyde villa yaptırmış, şehirde apartman sahibi olmuştu.

Şimdi hastahanedeydi, günleri sayılıydı, pişmandı, değmezmiş ne köydeki villa me de Şehirdeki apartman diyordu Hamo Dayı. Beni gördüğünde çok sevinmişti. Merhaba Mame dedi, ismimi öyle telafuz ediyordu.

Bıyık altında gülümseyerek hala komünistliğe ve Kürtçülüğü devamımı deyince, ağlamaklı oldum, hiç bir şey demedim. Hamo Dayı’nın O gün içine bulunduğu durum elverseydi eğer, Nazım’dan şu dizeleri okurdum.:
Ben yanmazsam
Sen yanmazsan
Biz yanmazsak
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa

Not : Birkaç bakış açısı çizmeye çalıştım.

Yazarımız

Mahmut Erdem
Kuşca'da doğdu. 1969 yılının ilk aylarında Danimarkaya göç etti. Yıllarca öğretmen ve okul müdürü olarak çalıştı.
Türkiyeli Göçmen dernekleri (FAT) ve Danimarka Göçmen Dernekleri konfederasyonu (IND-SAM) başkanlığı yaptı.
Emekli ve halen Brøndby Belediyesinde meclisi üyesi.
Yazarın kitapları:
• Gawesti, 2008
• Mor kayalar, 2015
• Mamo ile Adul, 2022

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.