Dernek kurma çalışmaları hızlanırken, saflarda belirginleşmeye başlamış, Türkiye Büyük Elçiliği de iki arada bir kalmıştı denilebilir belkide ikiye bölünmüştü.
Elçilikte çalışan İrfan Gevheroğlu’dan aldığım bilgilere göre Müsteşar Kaya Toperi’nin bizi desteklediği yönümdeydi. Hasan Tolon’da Ergin Şehirli’yi destekliyordu. Kaya Bey’in bizi desteklemesi mümkündü, çünkü tanıdığım kadarıyla demokrat bir insandı. Tolon ise
muhafazakar bir görünüm sergiliyordu. Hasan Tolon’un emekli orgeneral Hurşit Tolon’la bir akrabalığının olup olmadığını bilmiyorum, belkide sadece soyadları benziyor.
Halktan Halka kurumunun kurucusu bay Knud Damgård’da Ergin’i destekliyordu.
Yücel Gevheroğlu’da seyahat bürosu nedeniyle bizi destekliyordu, çünkü Ergin’le Yücel arasında seyahat biletleri konusunda pazar kavgası vardı.
Türkiye Büyük Elçiliğinin Dernek çalışmalarına kayıtsız kalmamasını, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına bağlıyorum. Yasaya göre yurt dışında kurulan derneklerden Elçilik sorumluydu. Danimarka’da kurulan bir derneğin, Danimarka yasalarına göremi, yoksa Türkiye yasalarına kurulması gerektiği uzun yıllar tartışıldı.
Evet, dediğim gibi saflar belliydi, kongreyi kimin alacağı söz konusuydu artık. Ergi Şehirli kongreyi alacağından emindi, sanıyorum bizi pek ciddiye almıyordu.
Dışarıda halk arasında yaptığı propaganda da benimle çalışabileneceğini fakat deneyimi ve TİP’ten gelmesi nedeninden, Mehmet Ruhi Doğan’a asla diyordu. Beni herhalde kolay yutulabilir bir lokma zannediyordu.
Kolları sıvadım, Mehmet Ruhi’yi yanıma alarak ev ev, pansiyon pansiyon dolaşarak derdimizi anlatmaya çalışıyorduk. Mehmet Ruhi çok yaşlı olmasına rağmen elinden geleni yapıyordu. Konuşmasını pek sever iyi ajitasyon çekerdi.
Ergin’e karşı yaptığımız en önemli propaganda O’nun derneği kendi ticari işleri için bir kamufle aracı olarak kullanmasıydı. Bu argüman çalışan işçi ve emekçiler arasında giderek karşılık bulmaya başladı.
Kongre çalışmaları sırasında üniversiteye de başlamıştım, hem ekonomik, hemde dil sorunlarından dolayı durumum pek içi açıcı değildi. Ayrıca 12 Mart darbesi ve kurulacak dernek çalışmaları okumamı bir hayli zorlaştırıyordu. Siyaset ve dermek çalışmalarıma ilgim giderek yükseliyordu.
Geldiğim noktada okul ve siyaset arasında bi seçim yapmam gerekiyordu. Kararım okul değil, siyasetten yana oldu,
Böylece Üniversitede okumak bir mazi oldu. Bu yaşıma geldikten sonra okulu bitirip bitirmeme konusunu kendimle çok tartıştım, okulda devam etseydim eğer, belki iyi bir mesleğim olurdu.
Fakat geriye dönüp baktığımda yaptığım çalışmalardan dolayı “gönül rahatlığı” içinde huzur ve mutluluk duyduğumu söyleyebilirim.
Yazarımız
-
Kuşca'da doğdu. 1969 yılının ilk aylarında Danimarkaya göç etti. Yıllarca öğretmen ve okul müdürü olarak çalıştı.
Türkiyeli Göçmen dernekleri (FAT) ve Danimarka Göçmen Dernekleri konfederasyonu (IND-SAM) başkanlığı yaptı.
Emekli ve halen Brøndby Belediyesinde meclisi üyesi.
Yazarın kitapları:
• Gawesti, 2008
• Mor kayalar, 2015
• Mamo ile Adul, 2022
Son yazıları
- Mahmut Erdem23/11/2024UMUDA GÖÇ – 15
- Mahmut Erdem16/11/2024UMUDA GÖÇ – 14
- Mahmut Erdem27/01/2024UMUDA GÖÇ – 13
- Mahmut Erdem21/01/2024UMUDA GÖÇ – 12