Uyum ve sentez
Ortaçağın önemli düşünürlerinden Thomas Aquinas Napoli ye yakın Aquino şehrinde 1255 te doğdu. Ailesi kabul etmemesine rağmen Dominikan tarikatına katıldı. Bu tarikata katılmadan önce Monte cassino benedikten manastırında ve daha sonra da Napoli üniversitesinde öğrenim gördü. Hayatı çalışma ve eğitim merkezlerine yapılan seyahatlerle geçti. Hristiyan dünyasında aziz Thomas olarak tanındı.
Batı hristiyan dünyasında Aristonun bir çok eseri bilinmiyordu. Daha önce ki yazılarda belirttiğimiz gibi Aristo 1200 lü yıllarda yeniden keşfedildi, fakat pagan olduğu için, ilk başlarda kabul edilmedi. Kilise düşmanca bir tutum sergiledi. Aristoculuk 1210 da Paris üniversitesinde yasaklandı. Kısa bir süre sonra Aristo nun yasaklanamayacağı anlaşıldı, hristiyan dünyasında kabul gördü. Ve böylece Thomas Aquinas hristiyanlık ve Aristo culuğun teolojik sentezini yarattı. Bu teolojik sentez ortaçağ da o kadar etkili oldu ki, sonunda Roma katolik kilisesi en önemli felsefesi olarak kabul etti.
Aristo felsefesi ve Aristocu kavramlar hristiyanlık çerçevesinde Thomas ta yeniden yorumlanmıştır. Başka bir ifadeyle Thomas Aristo yu hristiyanlaştırmıştır. Thomas şehir devletinde değil, feodal bir toplumda yaşadığı için, kendisini hukuk düşüncesinde Aristo dan ayırır. Hristiyanlık ve Aristoculuk sentezi uyum ile tanımlanır. Bu teolojik görüşe göre, tanrı ve dünyanın uyumunu temin etmek, iman ve aklın uyumunu temin etmektir. Aristocu kavramsal realizmi benimser. Kavramlar sadece nesnelerin içinde vardır. Bilginin duyularla başladığını, nesnelerdeki evrensel ilkeleri soyutlama yoluyla kavradığımızı belirtir. Doğadaki evrensel ilkeleri ve evrenin yüce ve göksel bir varlık tarafından yaratıldığını aklımızla kavrayabiliriz. Bu aynı zamanda iman ve aklın kaynaşmasıdır. Tanrının özü gibi, akıl tarafından anlaşılması mümkün olmayan bazı hristiyan ilkeleri olduğunu belirtir. Ama her şeye rağmen aklın insani tanrıya yöneltebileceğini söyler. Aristo da olduğu gibi , Thomas ta evrenin hiyerarşik bir şekilde düzenlendiğini söyler.- – Tanrı, melekler,insanlar,hayvanlar,bitkiler,kayalar ve toprak- şeklinde.
Thomas ta insanı toplumsal bir varlık olarak ele alır, insanların bir toplum içinde yaşamaları kendilerini var edebilme becerilerine bağlıdır. Siyaseti insanın kendi yeteneklerini ve niteliklerini gerçekleştirmesine imkan veren doğal ve sosyal bir aktivite olarak görür. Siyasetin vahiyden bağımsız olduğunu, dinsizlerinde iyi bir yaşam sürebileceğini ve bunun gerçekleşmeside hristiyan olsun ya da olmasın devlet adamlarının görevi olduğunu belirtir. Onun için erdem ve mutluluğun ötesinde tek hedef kurtuluş ise, ve bunu teşvik edecek olanda rahiptir. Bu yüzden iman ve aklın kaynaşması gibi, rahibin göreviyle devlet adamlarının görevi birbiriyle kaynaşır. Siyasi-ahlaki statünün dini-statüden bağımsız olduğunu , aynı zamanda siyasi-ahlaki statünün dini mertebe yolunda da ilk adımı teşkil ettiğini iddia eder. Thomas a göre hukuka tabi olanların ortak iyiliği hükümdar tarafından verilmiş olan akli hükümdür. Ebedi hukuk yaratılış için tanrının takdirini ifade eden hükümdür. Her şey tanrının takdirine bağlı olmasına rağmen aynı zamanda ebedi hukuka bağlıdır.
Rasyonel varlıklar tanrının takdirinin bir parçasıdır, hem kendileri hem de başkaları için ebedi akla katılırlar, doğal olarak doğru davranışlarda bulunmaya çalışırlar ve doğru amaçların peşinden koşarlar. Doğal hukuk rasyonel varlıklarda bu şekilde gerçekleşir. Bu da onların iyiyi ve kötüyü ayırt etmelerinde akıllarını nasıl kulanabileceklerini sağlar. Yasaların apaçık ortada olduğunu , nesnel olarak evrensel ve geçerli şeyler olduğunu belirtir. Doğal hukuk herkes için aynı ve tektir. Böylece Thomas doğal hukuk teorisinin teolojik bir versiyonunu dile getirir. Beşeri hukukta Thomas a göre bir toplumda var olan yasalardır. Teorik ve pratik aklı birbirinden ayırır. Her iki akılda kanıtlanmış ilkelere dayanır. Teorik akıl bilgi edinmek için doğadaki şeylere uyum sağlarken, pratik akıl ise insan davranışları için geçerli olan kuralları dikkate alır. Teorik akıl bize bilgi veren şeyler olduğunu, pratik akılsa davranışlarımızın nasıl olması gerektiğini bize salık verir. insanın aktif yaşamının şartları evrensel ve zorunlu olmadığı , bireysel olduğu için hüküm verme yetkisi pratik aklın sorunu olmalıdır. Başka hiç bir şeye ihtiyaç yoktur. Başka bir deyişle yöntem soruna uygun olmalıdır. Bu yüzden akıl evrensel yasalar ve insan davranışları arasında bir tür arabuluculuk yapar. Thomas a göre rehber aynı zamanda sadece hukuk değil , hukuk yasal-ahlaki boyutun uzantısı olarak varılacak son erdemdir. Bilgelik, cesaret, ölçülülük, adalet gibi erdemlere ilaveten iman ,ümit ve merhamet gibi hristiyan erdemlerinide ekler.
Thomas ın felsefesi bir oluş felsefesi değil, kişilerin ve tözlerin varlığı hakkında bir felsefe olarak tanımlanabilir. Hristiyan vahyi ile yunan felsefesi özellikle Aristo felsefesi arasında bir senteze ulaşmaya çaba harcayan Thomas a, Arısto felsefesi ya da mirası ibn Rüşd gibi arap filozofları tarafından ulaşmıştır. 1274 te öldüğü zaman 50 yaşında olmasına rağmen geride bir çok eser bırakmıştır. Ölümünden 49 yıl sonra kilise tarafından aziz olarak ilan edildi. Son sözleri günümüze şöyle ulaşmıştır.-‘Ben daha çoğunu yapamam, gördüklerim karşısında yazdıklarımın tümü bana içi boş bir saman gibi geliyor.!’
Bir sonraki yazıda Rönesans dönemini incelemek umuduyla….
Yazarımız
Son yazıları
- Fehmi Sütçü30/06/2011Tarih ve Diyalektik
- Fehmi Sütçü26/04/2011Kopernik devrimi-2
- Fehmi Sütçü24/02/2011Kopernik devromi -1
- Fehmi Sütçü07/08/2009İskoçyalı