Zurnacı verirse davulcu ne yapsın?
Demokrasilerde iktidarı eleştirmek, muhalefeti acımasızca eleştirmek, eleştirmek, tartışmak demokrasi gereğidir. Bunu hepimizin aynı düşüncede olduğumuz rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama halk eleştirmez, halkı eleştirdiniz mi halk düşmanı ilan edilir. Neden halk eleştirmez? Bana göre eleştirilir. Halk hayat bağlılığından, düzensizliğinden şikayetçi ama şimdi seçim olsa iktidar rahatlıkla halkın oyunu alabilir. Halk yaşam ve düşünce tarzıyla çelişki içindedir. Hayat bağlılığında, düzensizlikte oldukça şikayetçi, niye değişime gitmiyor? Halk hem o yana hem bu yana. Anlamaktan zorluk çekiyor. Halkın derdi hayat bağlılığı, haklı olarak mutfak can yakıyor. Niye oy verdin, başkası gelse aynısını yapar cevabını alırsın. Sanki halkın çeşit takla atmanın hüneri var. Demokrasi mi, insan hak ve özgürlükler mi?
Bir arkadaşla eski belediye alanına gittik, sıcaklık kırk derece, gölgede masalar dolu, bir masada tek kişi oturuyor, müsaade aldık, oturduk, biraz arkadaşla sohbet ettik. Adıyamanlı zurnacı olduğunu söyledi, Mayıs seçimleri kime oy verdin dedim, Ak Parti deyince arkadaşım farkında olmadan elini heyecanla masaya vurdu, yok ya doğru mu? Zurnacı doğru, niye olmasın. Ben sordum, senin sosyal güvence yok, emeklilik yok dedi. Gittikten sonra arkadaşıma, zurnacı verirse davulcu ne yapsın dedim.
Evde küçük kardeşim Mahmut’la oturuyorduk, bir arkadaş telefonda konuşuyordum. Misafir kabul ediyormuşsun. Hayır, buyurun gel dedim, misafirimle sohbet ettik, dinden, imandan, namazdan, cennetten konuştuk. Konuşacak başka konular vardı, konuşmadık, mesela hayat bağlılığı, demokrasi, mesela özgürlükler, mesela Müslüman niye fakir, gavur niye zengin. Niye bilimi batıda alıyoruz. diyemedik, bizimki bunu çok iyi biliyor, hesabına gelmez, halkı Allah ile aldatma, cennet ile vurmak. Gidince. Namaz kılıp kılmadığımı sordu, bende mahalle baskısı cevabı verdim. Böylece sonlandırmış olduk. Misafiri uğurlarken kardeşime kaç çocuğunu olduğunu sormuş, üç kızım var deyince, misafir, vallahi sen cennetliksin. Kardeşim, sensiz gitmem, seni de götürüm cennete deyince çok sevinmiş. Misafirime hangi sıfat verilir, dindar mı? Yoksa daha başka demeliyiz?
Her insanın hayatı romandır. Haso, Şereflikoçhisar’a bağlı Akarca köyünde 1923’te bir kıza aşık olur, kızı vermezler, kızın saçında bir demet saç keser, gene vermezler. Haso isyan eder, köyden çıkar, Bulduk köyüne gelir, bir müddet ağalara çalışır, sonra Yeniceoba’ya gelir, kartlara çalışır, dikiş tutmaz, 1924’te Kuşça’ya gelir. Kuşça’da kocası yedi sene askerlik yapan terhis olur, eve gelir, bir müddet sonra sakat olan kardeşin yerine tekrar askere gönderilir, gidiş o gidiş, bir daha dönmez. Haso bu üç çocuklu dul kadınla, pardon dul bırakılmış Gülle ile evlenir, adı Hası Bilki olur, ben bu Hası Bilki’nin torunuyum. Akarca köyünde oturan dedemin akrabalarının düğünlerine gittik, kına ve düğün Ankara’da, köyde bayrak yemeği, onlarda adetmiş, köye gittik, düğün evine yüz metre kala bizi bayrakla, davul zurnayla, halay çekerek karşıladılar bizi. Oturduk, sohbet ettik, hasret giderdik. Sohbetleri hep hayat bağlılığı, etrafımda çeber şekilde oturan akrabalarım, Mayıs seçimleri hangi partiye oy verdiniz, çoğu Ak Parti’ye deyince, başta şikayet etmeye sızlamaya hakkınız yok. Siz köylüsünüz, fakirsiniz, çiftçilikle geçiniyorsunuz, siz nerde Ak Parti, nerde sizin yeriniz şu, şu, şu partilerdir. İnsanlar değişmeden Türkiye değişmez, siz değişmek zorundasınız dedim.
Yazar Aziz Nesin’in hikayesi: Türkiye de hiç kimse; kazık kendine girmedikçe, başkalarının yediği kazıkla ilgilenmez.
Ape Beram.
Yazarımız
Son yazıları
- Bayram Kızılkaya18/09/2024Sessizlik Kulesi
- Bayram Kızılkaya09/05/2024Son kızın acıklı hikayesi
- Bayram Kızılkaya18/10/2023Zurnacı verirse davulcu ne yapsın?
- Bayram Kızılkaya23/02/2023Ana