4 KÖŞEDEN, 4 TALEP.. !
Türkiye’nin bir çok meselesinin olduğu muhakkak fakat, gündemde en çok yer eden şu 2 konuya değineceğim.
1- Milletvekili Seçimi
Seçim tarihi, seçime katılacak siyasi partiler, milletvekili aday-adayları, seçmen listeleri derken 12 haziran 2011 Milletvekili Seçimlerine adım-adım, hızla yaklaşılıyor. Süreç devam ederken, partilerin ve milletvekili aday-adaylarının halkı hızla politize ettiği ve peşine takmak için her türlü kelimeyi hiç çekinmeden, sindire-sindire kullandıkları da gözlerden kaçmıyor !
Türkiye Cumhuriyeti’nin iktidardaki partisi AKP’nin orantısız güç kullanarak muhalefet partilerini yok sayarcasına devlet imkanlarını kullandığı da, gözlerden hiç kaçmıyor.
Bağımsız ve tarafsız olması gereken devlet kurumlarının memur ve amirlerinin de çalışan bir iş-gücü, emekçi olduğu düşünülürse, onların da çalışma koşullarının rahat olmadığını söylemek mümkün.
Ayrıca, bazı milletvekili aday adaylarının da görev yapan vali, emniyet müdürü ya da başka bir daireden amir olması da çok, çok düşündürücüdür ! Bunlar, görevlerinden istifa ederek aday adayı da olsalar, halkımızın vicdanını rencide etmektedirler. Hepinizin bildiği gibi gazeteler birçok daire amirlerinin, milletvekili olmak istemelerinden dolayı istifa ettiği haberlerini yazdılar. Bunlardan bazıları :
..(gazetelerden) :
”’ Ak Parti’den milletvekilliği adaylığı için ilk istifayı, eski İstanbul Valisi, Kamu Düzeni ve Güvenliği (KDG) Müsteşarı Muammer Güler verdi. Ankara Cumhuriyet Savcısı Mehmet Yücesoy da istifa etti. İstanbul’dan aday adayı olması beklenen Güler, dün sabah istifa dilekçesini İçişleri Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’ne sundu. Tunceli’deki görevi sırasında son seçimler öncesinde vatandaşlara beyaz eşya dağıtan ve hapis cezasına çarptırılan Giresun Valisi Mustafa Yaman’ın da Ak Parti’den aday adaylığı için istifa edeceği öğrenildi. Cezası ertelenen Yaman’ın aynı zamanda Ak Parti Eskişehir Milletvekili Murat Mercan’la akraba olduğu ortaya çıkmıştı. ” .. gibi gazete haberleri.
Ben bireysel olarak bu istifa eden ve milletvekili aday-adayı olan insanların peşinde değilim. Benim eleştirim ve derdim bu sistemin yanlışlığı, adaletsizliği. Düşünsenize, bir kamu görevlisi vali ya da savcı ; devletin işlerini yaparken bir partiye payende ya da destek olmadan vatandaşa tarafsız olarak hizmet verecek. Sorsanız, verdim de diyorlar..! Ben tarafsız, görev yaptım da diyorlar 🙂
Peki, ” tarafsızdınız da niye istifa edip, bir partiden adaylığınızı koyuyorsunuz” desek .. ne cevap verecekler ?
Demek ki, ”çalışırken bir partiyle dirsek temasları varmış bunların” ..diye düşüneceğiz !
Yani görev esnasında, ayırım da yapılmış.., gayırım da..
Seçimler sonucunda seçilemeyen istifa etmiş kamu görevlileri, seçimlerden sonra nasıl aynı görevlerine dönüp de ben tarafsızım diye devletin işlerini yürütecek ?
İşte bu mesele, her vatandaşın vicdanını yaralamaktadır. Hem hukuki açıdan ve hem de etik açıdan bu sorun bireylerin tercihine değil, yasaların gücüyle düzene konmalı.. diye düşünüyorum.
Ayrıca seçim barajı bir yana, ne kadar demokratik ve adil bir devlet nizamımızın olduğunu anlamak için yurtdışındaki vatandaşlarımızın oy kullanıp- kullanamadıklarını da bilmemiz yeterlidir sanırım.
Seçimlerle ilgili kısa yorumumdan sonra, gündemimdeki diğer maddeye geçeyim.
2-) Sivil iteatsizlik eylemleri.
Kürt kökenli Türk vatandaşlarımızın Türkiye’de başlattıkları ” sivil iteatsizlik ” adındaki eylemler gün geçtikçe çığ gibi büyüyerek, yurdumuzun 4 bir köşesine yayılıyor.
Başta Meclis’imizdeki Kürt kökenli milletvekilleri olmak üzere, Belediye başkanları, Sivil toplum kuruluşları ve ayrıca Barış ve Demokrasi Partisinin aktif destekleriyle sürdürülen Sivil İteatsizlik Hareketi Türkiye’yi ; milletiyle, ülkesiyle, yasasıyla, asasıyla, masasıyla çok yakından ilgilendirdiği halde, Akp-iktidarı ya da Akp-devleti eylemleri görmemezlikten geliyor ya da yeterince önemsemiyerek gerekli adımları atmıyor.
Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının büyük desteğine sahip Türkiye’deki bu direnç ve hak arama hareketi, adeta etnik bir halk hareketine dönüşmüş durumdadır.
Akp-iktidarı ya da Akp-devleti, Kürt kökenli vatandaşlarımızın 4 konuda olan taleplerini ne duyuyor, ne duyuruyor, ne yorumluyor, ne de sahipleniyor.
Bu ” 4 talep ” hareketini görmemezlikten gelen Akp-iktidarı, Türkiye Cumhuriyeti adına ; eylemleri bastırma girişimlerinde bulunuyor. Polisler.. tanklar.. kovalamacalar.. sopalar.. tokatlar .. göz yaşartıcı bombalar.. su sıkmalar.. ev baskınları.. tutuklamalar.. vs. vs..ler..
Akp’nin gizemli bir sırrı olduğu ortada. Fakat ne olduğunu bilemiyoruz. Anlamamız için, müneccim olmamız lazım !
Kürtlerin talepleri ise, çok açık ve belli !
1.) “Anadilde eğitim”,
2.) “Siyasi tutukluların serbest bırakılması”,
3.) “Seçim barajının düşürülmesi”,
4.) “Askeri ve siyasi operasyonların durdurulması”
Görüldüğü üzere, bi taraf açık kart oynarken; Akp-iktidarı da oyununu gizlice fakat, Türkiye Cumhuriyeti adına oynamaya devam ediyor..
Yürüttüğü politika tutarsa, Akp-iktidarı hanesine pozitif olarak ve OY olarak yansıyacak.
Yok Kürtlere uygulanan Akp-iktidar politikası olumsuz bir netice verirse bunun ceremesi Türkiye Cumhuriyeti’ne mal edilecek.
Olan; şaşkın ördek gibi ortada kalan, seyreden, başını kuma gömmüş, sindirilmiş, fikrini beyan edemeyen, benzin alırken benzi solan, bertaraf olmuş biçare halka olacak !
Bu 4 isteğin, Meclis’imizde tartışılmaması ve görmemezlikten gelinmesi, gerçekten çok düşündürücü !
Benim de dikkat çekmek istediğim , meselenin bu tarafı.
Ülkemizi idare edenler, konuyu Meclis’imize getirecek yerine, şiddet kullanmayı ve önemli bir şey değilmiş gibi talepleri ört-bas etmeyi seçiyorlar.. Bir de kalkıp, komşu arap ülkelerindeki halk ayaklanmalarında söz sahibi olup, onlara her fırsatta demokrasi dersi vermeye çalışıyorlar. Arap diktatörlerine ” Halkınızın taleplerini iyi dinleyin” diyorlar.
Ne kadar komik değil mi ?
Ele veriyorlar talkını, kendileri yutuyorlar salkımı 🙂 Gülmemek, elde değil.
Ve bunun adına da, ”ileri demokrasi uygulaması” diyorlar !
Neticede ne oluyor ?
– Şiddet..
Ve şiddet, şiddeti doğuruyor !
Ortada ; siyasal, kültürel ve sosyal talepler var. Ve bunlar somut .
Bunların konuşulup, tartışılacağı, çözüm yolları bulunup karar verileceği yer sokak mı ? Polis karakolları mı ?
Yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi mi ?
Böyle saçmalıklarla yönetilen Türkiye, korkarım ileride daha vahim olaylara da sahne olacak.
Bütün çözümün Meclis’te olduğunu kabullenemeyen dayatmacı-Akp zihniyeti, AB ve ABD’ye stratejik kulluk görevini yerine getirmek için, nasıl da jet hızıyla Meclis’imizden Libya ile ilgili Yetki Kararını hemencecik çıkarıverdi ?
Meclis’te konuşulması, tartışılması ve çözülmesi gereken Kürt kökenli vatandaşlarımızın sorunları ve talepleri, niçin Meclis gündemine gelmiyor ?
Bu 4 talep de Türkiye’de yaşayan her insanı ilgilendiriyor ve çok önem arzediyor.
Bu talepler, otoritelerce niçin çöl- bedevileri gibi sokakta şiddet ve şiddet içeren eylemlerle çözülmeye çalışılıyor ?
Bu durumlardan rahatsız olmayanımız var mı ?
Gördüğümüz manzaralardan kim memnun ?
Yakışıyor mu bunlar, günümüz Türkiye’sine ?
Akp-iktidarının Türkiye’yi ; coplu, tanklı, tabancalı sokak iktidarıyla değil ; TBMM’sinden çıkarılacak kanun hakimiyetiyle yönetmesini beklemek, bir vatandaş olarak hakkımızdır !
Kürt kökenli vatandaşlarımızın talepleri, ihmal edilmeden derhal TBMM gündemine alınmalı ve ertelenmemelidir.
Milletvekili Seçimlerinde oy kullanabilecek olan seçmenlere hatırlatmak istediğim tek önerim, çözümün; sokakta değil, Meclis’te olduğuna inanarak ve 4 defa iyice düşünerek vekillerini seçmeleridir.
Aksi halde ülkemiz, ABD kovboyların cirit attığı bir otlağa dönecektir.
Yazarımız
- Aslen Konya'nın Seydişehir ilçesinden. İvriz ilk öğretmen Okulu mezunu olduktan sonra Kuşca’nın Büyük Yayla ilkokulundan öğretmen olarak çalıştı. 1970’li yılların başında Danimarka’ya geldi. Danimarka’da Türkçe eğitim vererek öğretmenlik mesleğine devam ederken, sosyal danışmanlık eğitimini bitirdikten sonra, 5 yılda hukuk okumuştur.