Bayram KızılkayaNUÇEYAZARLARIMIZ

Ah o tren

Bir yazı iki başlık Ah o tren zaman zaman hatta çoğu zaman ben unutsam da o tren bana hatırlatıyor.

1967 ile 1973 yıllar arasın da gelen birinci kuşak bizler. Bilmediğimiz, görmediğimiz, devletlere.

O trene bindik, umut yoksa inat var. Umut yolculuğa çıktık ya Herro ya Merro deyip yollara düştük, o zaman haritada yeri ismi olmayan, Bir ülkeye geldik.

Şakada olsa da aramızda konuşurduk böyle şeyleri, bizler sözde, geçiciydik.

İki vardiya ara vermeden çalıştığımız çok olmuştur, gideceğiz diye o yüzden bu güzel demokrasi dilini öğrenemedik, yani anlayacağınız, geçmişi hatırladıkça hayatımızı değerlendiremedik.

Ben böyle değerlendiriyorum, köylüydük, yaşantıda birçok şeyimizi eksikti, dünyaya bakış açımız küçüktü, yaşama kültürü, at gözüyle bakıyorduk. Nasıl yaşamalıyız tecrübemiz yoktu.

Sevgili torunlar, çok zaman geçtikten sonra, yalnız diş doktorda, diş temizlemeyi ancak öğrenebildik. Daha başka şey yazmayı gerek var mı.? bunu bizimle ilgisi ne? Diyeceksiniz, aklıma geldi de sadece.

Şimdi öyle bir duruma gedik ki, birinci derece yakın akraba çocuklarımız ve torunlarımız konuşacak anlaşacak ortak dillerimiz de yok.

Sonunda böyle acayip bir kültür ortaya çıktı, artık hayatlarımızı asla eskisi gibi olmayacağını ruhumu derinliklere kadar görmeye hissettim.

Torunlarımız kutsal dediğimiz Ana dilinde kopacağına çok geç anladım.

Sevgili torunlar, kendinizi donatın birkaç dilde kendinizi donatın çünkü kötülüklerle dolu zor bir dünyada, yaşıyoruz. Kimin eli kimin cebinde olduğu belli değil. Özellikle Ortadoğu, kulakta dolma yaşamayın.

Diploma meslek güzel bir başarıdır, ama tek başına yeterli değil. Çok kitap roman, edebiyat okuyun, Ahmet Arif den bir dörtlük dayan kitap ile, dayan iş ile, tırnak ile, diş ile, umut ile, sevda ile, düş ile, şu anda gezegen üzerinde yaşadığımız en huzurlu yer, tek kara parçası İskandinavya.

Çünkü çok kötü bir dünyada yaşıyoruz, insanlarda kaynaklanan kötülük, dünyamız cennet gibi bir yer.

Özellikle yaşadığımız İskandinavya, insan onuruna yakışan bir yer. Kıymetini
bilin.

Sevgili torunlarıma, basit bir soru. Ekonomi bozulursa, ırkçılık çoğalırsa, ayrımcılık baş gösterirse, sizlerin atalarınız geldiği yere gönderme binde bir ihtimal olmasa da kendinizi donanım, donatın.

Burada doğdunuz büyüdünüz, Doğuyu anlamak sizin için çok zor.

Birkaç örnek vermek istiyorum. Doğuda kendileri gibi inanmayanlara, düşünmeyenlere, şiddet yoluyla dikta eder. Uzlaşma kültürü yok. Otoriter liderleri severler.

Kısa gerçek bir hikâye yazmak istiyorum.

Bir akrabamın düğündeyiz, damadın genç arkadaşları o kadar çoktu ki, her Müslüman ülkelerden gençler vardı, nerdeyse diğer misafirleri yarısı kadardı.

Dikkatimi çekmişti. Tanıdık üç gence sordum. Burada doğdunuz okudunuz, meslek sahibi oldunuz. Bu gençleri içinde tek bir Danimarkalı genç arkadaşınız dostunuz komşunuz neden yok?

Büyüklerimiz mesafeli durun dediler, bizde mesafeli durduk.

Bu sadece bir nasihat değil, aynı zaman da berbat, pis kokan, bir gericiliktir.

Kötülüğe şiddet ti ırkçılığı çağrıştıran bir harekettir.

Görebildiğim kadarıyla, değişilmeye kapalı olmanın, kabahati hep ötekinde.

Levent Gültekin, Onurlu Çıkış, kitabın da.

“Her ne kadar zor, hatta sakıncalı gibi görünse de yapmamız gereken en mühim iş, kendimizi değiştirmektir”

Ape Berem

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.