H. Hasan TuzcuYAZARLARIMIZ

Anadilde eğitim ve öğretim

ANADİL de öğrenim görme talebi; Kürdler için en meşru taleptir. İnsan haklarının ötesi, dürüstlük ve ahlaki bir davranışta bu talebin gereğini yerine getirmektir. Uluslararası tüm sözleşmelerde; ANADİL’ de öğrenim görme hakkını tanıyan, kişinin kendisini, barışçı bir şekilde ifade etmesini koruyan, hak belgeleridir. Kişiyi anadilinden başka bir dilde öğrenim görmeye zorlamak, onun onurunu zedeleyici olduğu gibi, kendisini geliştirmesine de sekte vurucu ve engelleyicidir.

KÜRD SORUNU yeni bir mesele olmadığı gibi, Kürd dili ve kültürü üzerindeki baskılarda yeni değildir. Tüm bu sorunların çözümü elbette kolay olmayacaktır. Siyasal, kültürel, ekonomik, uluslararası boyutları ile ele alınmalıdır. Tesbitler, buna bağlı olarak üretilecek çözüm önerileri de, gerçekçi olmak zorundadır. Kürd’lerin birlikte yaşadığı halklarla barış içinde bir arada eşit ve özgür olarak yaşama istekleri, yeni değildir. Ama bugün önemli ve olumlu bir sürece girdiğini söylemek yanlış olmaz. Meseleleri konuşuyor olmamız bile, bizi çözüme yaklaştıracaktır. Bir sorunu çözerken yeni sorunlar yaratmayı kimse istemez. Geleceğin planlanması, gerçekçi projeler ve hukuksal sözleşmelerle olur. Dünya ve bölge dengeleri gözetilerek halklarımızın geleceği, eşit, özgür, demokratik bir düzenle garanti altına alınabilir.

Türkiye açısından bağlayıcılığı olan Avrupa Birliği (AB) belgelerinde de, (Türkiye de her ne kadar azınlık olmadığımız söylense de), dil ve azınlık hakları açık anlatımlarla ele alınır. Örneğin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği teşkilatı (AGİT) tarafından 1990’da Kopenhagen’da düzenlenen İnsani Boyut Konferansı belgesinde, dil kullanımı ile ilgili su görüşlere yer veriliyor: “ Katılımcı devletler, ulusal azınlık gruplarına mensup olan kişilerin resmi dili veya devletin dillerini öğrenme ihtiyacının yanı sıra, kendi anadillerini öğrenmeleri ve kendi anadillerinde eğitim almalarını ve mümkün ve gerekli olan hallerde ve var olan hukuki mevzuata uygun şekilde, kamu otoriteleriyle iletişimlerinde kendi anadillerini kullanmalarını sağlamaya çalışacaklardır.”

ANADİLİ engelleyerek eğitimin olmayacağını yüksek sesle bir kez daha buradan söylemek zorundayız. Herkes duysun, bunun vebali, bu ülkeyi idare edenler başta olmak üzere herkesin boynunadır. Almanya, Belçika, İtalya, İsveç bu sorunları yaşamadı mı? Ama oturup sorunlarını çözdüler. İskoçya, İspanya benzer sorunlar yaşamadı mı? Bugün bunları önemli ölçüde aşmış durumdadır. Yukarıda saydığımız ülkelerin hiçbiri de bu meseleden dolayı bölünmedi. Aksine sorunlarını geride bırakıp, yeni hedeflerde birlik ve beraberliklerini sağlamlaştırdılar. Altyapı projelerini, Sanayi ve Endüstrilerini geliştirerek yaşam seviyelerini artırdılar. Ekonomilerini ve sosyal güvenlik sistemlerini, demokrasilerini pekiştirdiler. Askeri harcamalarını, kesip yeni iş olanaklarına dönüştürdüler. Üretimi yaygınlaştırarak işsizliğe de çözüm yolları açtılar. –

Anayasa’nın 42. maddesine göre “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez”. Bu madde zaten herşeyi bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Bizim bir şey söylememize gerek yok. Bu resmen bir yüzkarasıdır. Bir rezalettir. Hala bunun arkasında duranlar da az değil. Bugün Türkiye’deki Kürd nufusun rakamını söylememe gerek yok. Çünkü saymaya bile çekiniyorlar. Demek ki dillendirilen 15 milyondan fazla Kürd var. Ayrıca Çerkezler, Araplar, Lazlar, Çingeneler, Boşnaklar ve diğerleri nasıl yok sayılıyor. Bir ülke kendi vatandaşının dilini yok sayarak bir yere gelir mi? Ortada herşey! Çifte sıtandartlarla, asimilasyon politikalarıyla, demokrasi ve insanlık dışı uygulamalarla bir yere gelmiş bir ülke var mı? Bir devlet var mı?

Kürd dilinin özgürleşmesi ve gelişmesi elbette kürd sorunun çözümünün bir parçasıdır. Kürtçe, Bu kadar baskıya rağmen varlığını korumuş ender diller arasındadır. Kürdistanın ikiye bölünmesinden sonra,(17 mayıs 1639-kasrı şirin) Osmanlı imparatorluğun yıkılmasıyla; yeni bölünmeler meydana geldi. Cumhuriyet döneminde medrese eğitiminin kaldırılması, yeni baskılar, yeni yasaklamalar, bu güne kadar geldi. Bundan sonrada ne kadar baskı olursa olsun varlığını koruyacaktır. Şair KADRİ CAN’ın dediği gibi

BEGİ AXIR ZEMAN/ (ahir zaman beyi)
DOSTİ MİN! ( benim dostum)
DİJMİNİ POSTİ MIN…. / ( benim postumun düşmanı)
BEGİ AXIRZEMAN… / (ahir zaman beyi)
EV ZEMBILA TU PE HATİ( seni yere indiren zembil)
NEMA JI DATAİ AZMAN (artık inmeyecek gökten)
BENİ Vİ RİZİYA / (onun ipleri çürüdü)
Ü KET… / (ve düştü)
KET NAVA DERYA SOR / (düştü kızıl denizin içine)
DERYA SOR Jİ RA BU GOR./ ( kızıl deniz oldu mezarı onun)
KADRİ CAN

Dil toplumların, geçmişleriyle buluşma aracıdır. Bu günü yakalama ve geleceğine sarılmanın enerjisidir. Anadil bunun hem maddi hemde morel gücüdür. Kürtçe eğitimden de bunu anlıyoruz. Ben şahsen kürtçe konuşan, düşünen, fakat yazamayan biriyim. Bundan da çok muzdaribim. Kendi imkanlarımla bunu aşacağımı düşünüyorum. Gayretlerimde var. Çok dilli olmanın avantajını yaşıyacağım inşallah. EHMADİ XANE’yi anlamak onu kendi dilinden kavramak oldukça farklı bir duygudur. Bakın ünlü kürd destanı mem ile zin’in başlangıcında neler söylüyor.

ŞERMA XEMİ DI BIKIN FESANE/ ( onları yeniden yaratarak)
ZİN Ü MEMİ BIKIN BAHANE/ ( mem ile zin’i bahane yapıp)
NEXME Jİ PERDEYİ DERİNİM /(gönlümden geçenlerin üstündeki perdeyi kaldırıp)
ZİN İ U MEMİ NÜ VE VEJİNİM / (mem ile zin’i efsaneleştireceğim)

Sevgili Pisagor binlerce yıl önce bakın nasil yol gösteriyor. “HERŞEYİN ÖLÇÜSÜ İNSANDIR.“ Insanı yok saydığınız zaman bitersiniz. Çünkü insan evrenin en gelişmiş varlığıdır. Varlığı da parası, pulu, silahı değil, dili ve kültürüdür. Sanatıdır. Teknolojisidir. Kürd dili mezopotamyanın en eski dillerindendir. Bütün ilklerin var olduğu bir coğrafyanın dilidir Kürtçe. Bugünde baskı ve engeller görmesi kabul edilemez. 1000 yıl önce baba tahir hamedani duygularını bu dille ulaştırıyor Bizlere, ömer hayyam 170 yıl ondan sonra yaşamasına rağmen ondan etkilendiğini yazar. Mevlana da aynı şekilde ondan 250 yıl sonra ondan etkilendiğini yazar.

KU DİLBER DILBE LEXWE DİLBER KİYE/ (eğerki sevgili kalpse sahibi kimdir sevgilinin)
EGER DİLBER DİLBE LE NAWE DIL ÇİYE/ (eğer sevgili kalpse ismi nedir kalbin)
EZ DIL Ü DİLBER TEV LE HEV DİBİNİM/ (ben kalbi de sevgiliyi de iç içe görüyorum)
NIZANIM KU DIL Kİ Ü DİLBER Kİ YE/( bilmem kalp hangisi sevgili hangisi)

Hiçbir dil ayırımı yapmaksızın söylüyorum. Destanları, masalları, hikayeleri, romanları, şiirleri, binlerce divanı olan hiçbir dili yasaklarla yok edemeyiz. Ağıtları, şairleri, dengbejleri, türküleri yok etmek mümkün değildir. Yok sayma, geriye insanlık dışı uygulama ve metodlar olarak kalır. Dillerin gerçek sahipleri var. Bakın EHMEDİ XANİ nasıl sahip çıkıyor diline

EZ’IM EHMEDE XANİ ME/ (benim ehmede xani’ yim)
JI BU EVİNE QANİ ME/ (aşk ve sevda için sonsuz çeşmeyim)
XUDANE Vİ ZIMANİ ME / (bu dilin koruyanı ve sahibiyim)

Demek ki yasaklarla 42. maddelerle bir dil yasaklanamıyor. Kürtçe bugüne gelmeyi başarmış. Eğitim ve öğretim dili olarak da, yerini alıyor almaya devam edecektir. Olumsuz çabalar boşunadır. Kürdler haklarını aramada hiçbir engeli tanımayacaklardır. En doğal haklarını kullanacaklardır. Daha okullarda eğitim başlamadan bile internet aracilığıyla olsun teknoloji sayesinde olsun Kürtçe okuma yazma seferberliği başlamış durumdadır. Kürtçe televizyonlar çok önemli araçlardır. Mutlaka takip etmek gerekir. Her suçu hırsıza yüklemek doğru değildir. Biz Kürdlerinde ev sahibi olarak görev ve sorumluluklarımız var. Evimizi korumalıyız. Dilimiz onurumuzdur./zımane me rumate meye

Bugün Türkiyede Kürtçe eğitim öğretim, gündemdedir. Bu konu da diğer meseleler gibi, geniş yığınların örgütlenmesiyle, siyasal iktidara yürümeyle olanaklıdır. Hiçbir gelişme; planlanmadan, yasal dayanakları oluşturulmadan, ekonomik ve sosyal boyutları ortaya konulmadan gerçekleşemez. En önemlisi de her gelişmenin önündeki engelleri aşmanın yol ve yöntemlerini çok iyi kullanmak gerekiyor. Ön yargılar oldukça fazladır. Çatışmaların yarattığı engelleri zaman içinde kaldırmalıyız. Barışçıl yol ve yöntemleri sonuna kadar savunmalıyız.

Halkımız adına yola çıkarken, birlikte bir arada yaşadığımız halklarla dostluk ve barış içinde olmaya devam edeceğiz. Emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı emekçi halkımızın yanında olduğumuzu, hiç unutmamalıyız. Her türlü ayırımcılığın son bulması için, eşit , özgür ve mutlu insanların bir arada yaşadığı bir ülke özlemi içindeyiz. Hiçbir ayırımın yapılmadığı, sömürü, baskı ve yoksulluğun olmadığı, din, dil, milliyet ve cinsiyet ayırımının yapılmadığı bir ülkede yaşamak en doğal hakkımızdır.
YETER ARTIK/EDİ BESE

Yazarımız

H. Hasan Tuzcu
Mühendis.
Harita mühendisliğini Selçuk üniversitesinde okudu. Aslen Xalikanlı, Ankara yaşamakta.

Daha Fazla Göster
Göz Atın
Kapalı