Bir pazar sohbeti: Kayısı ağaçları
“Geçmişi; yaşamak için değil, geleceğini tahmin etmek için öğren…”
Ben altı yedi senedir aşağı mahalede oturmama rağmen halen yukarıdaki mahaleye bizim mahale diyorum.içimde ki dürtülerim ve boş zaman buldukça ayaklarım beni o tarafa çekiyor.sanırım yaşadıkça da bu böyle olacak nasıl olmasın ki orada geçen bütün yollar,ev, aşxane,samanlıx,gom ve bahçelerin hepsinde ayrı ayrı anılarım var.Elbette bizim mahale yerinde saymiyor o da köyümüzün her köşesinde olduğu gibi değişime uğruyor.Farklılık şöyleki bizim mahalede yapılan her yeni binanın yerinde eskiden ne olduğunu biliyorum ve o yapılara bakarken onun yerindeki eskiyi gözlerimde canlandırıyor ve geçmişteki anılarımı hatırlıyorum. Bu olağanüstü bir zevk eğer eskiyi gözlerinin önüne getirebilirsen.
Bundan birkaç sene önceydi yine ayaklarım beni o tarafa çekiyordu ve ben arabayla yavaş yavaş geçtiğim her metre kareyi dört gözle baka baka gittim. Kardeşim Feti babadan kalma evimizde oturuyor ve o da diğer bütün köylümüz gibi evin balkonunu genişletmiş oturmaya müsait duruma getirmiş olduğu balkonda beraber oturduk. Karşımda tam göz hizamda yapılmış yeni bir ev ve Feti kardeşimle konuşuyorum;
-Feti bu ev kimin
-hangi ev
-karşımdaki ev
-o ev değil
-ya nedir
-o kuran kursudur
-devlet mi yaptı
-yok mustafa yaptı
-kim mustafa
-Mustafa Akdeniz
Mustafa mala dalke yıllar önce babası genç yaşta ölmüştü Anneside öldükten sonra Annesinin Babasının hayırına köye bir iyilik yapmış ve bizim mahalede kuran kursu binası yaptırmış.videodan baktım açılışına devleti temsilen birileri, yerel yönetim adına belediye başkanları ve halk katılmış.Bu sene izinde aynı yere oturdum manzarada herhangi bir değişiklik görmediğim gibi kuran kursu binasının bomboş olduğunuda öğrendim .Yalnızca yanındaki kayısı ağaçları yükselmiş ve bütün mahaleye yetecek kadar yemiş dolan ağaçtan bizim boğazımızdanda geçti.O ağaçları diken ve köyde ki meyveli ve meyvesiz ağaçları dikenlerin ellerine sağlık ve dert yüzü görmesinler diyorum.sevgili Mustafe mala dalke köye iyilik mi yaptı bilemem ama bana çok güzel bir iyilikte bulundu çünkü ben o binaya bakıp çok eskilere gittim.
60’lı ve 70’lı yıllarında Cumhurriyet Türkiyesinde ilkokula giderken sezonun bitmesinden hemen sonra maktave xoca’ya giderdik.Köy camisinin önünde sağlı ve sollu iki odası olan maktave xoca dediğimiz bir ev vardı. Sağdaki odanın girişini değiştirerek uzun yıllar postahane olarak kullanılan odada ve soldaki odada kurs alırdık.öğreticimiz köy imamıydı çömelerek oturduğumuz için bu odalar çok kişi alıyordu.mahmadi mala hami tece ve niyat mala omihaydar gibi kendi yaşıtlarımızla giderken aynı zamanda bizden daha yaşlı ve bizlerden daha küçük olanlarla birlikte kızlar ve oğlanlar hep beraber maktave xocaya giderdik.Burada daha çok duaları ezberler ve öğrenirdik.O zamanlar bizim köye 15-16 yaşlarında hafızlar gelir ve namazda ezan ve kamet okurlardı.Çevre köylerden değil başka yerlerden gelen hepside Türk olan bu çocuklara başka gözle bakarken bunlar için mendiller serip para toplandığınıda görürdük.Bizler biraz büyüdükten sonra yani yaşlarımız 13-14-15 dolayındayken köyde ilk ve son olarak bizim yaşıtlarımız kuran kursuna gitmiştik.
Geçim kaynağımızın tarım ve hayvancılık olduğu bu dönemde köyümüzde insanlarımızın hemen hemen yarısı istiyerek,bilerek ve iştahla göçebe olarak yaşıyorlardı.Senenin altı ayı köyde altı ayda yaylada yaşayan bu ailelerimiz için yaylalar hayvan bakımı için daha elverişliydı.
– mala memo
– Mala mıstafa pıso
– Mala hası bree
– Male ale memo
– Mala haci omariemine
– Mala bedewi
– Mala hami kıçkırıx
– Mala osmani kiçkırıx
– Mala etami hacibrem
– Mala mıstafi base
– Mala usehame
– Male aşe sıle
– Mala hasimoxe
– Mala xaliale
– Mala aliçerkaz
– Mala mehmiale
– Mala mıstafi şişko
– Mala dadi şişko
– Mala osmani şişko
– Mala xali güle
– Mala mıstafi aşke
– Mala haciusıf
– Mala topal
– Mala hacxalil
– Mala hamreşke
– Mala haci
– Mala osmomreşke
– Mala hasi calo
– Mala mahmi hawse
– Mala alote
– Mala rahim
– İsmini unutuklarımda olabilir.Bu insanlarımız kah yaylada nefes alıp kah köyde nefes veriyorlardı.Taşınırken bütün komşular yardım eder ve hoşgeldiniz ziyaretleri günlerce sürerken,köyden yaylaya giden köy kokusunu ve yayladan köye gelen yayla kokusunu beraberinde getirirlerdi.Ayrıca taşınmayıp günlük yaylaya,hafşoya ve gomlara gidenler varken birde hem köyde hemde yaylada evleri olupta gidip gelmiyenler vardı.Bunlar mala çolık ve mala hamiale ve diğerleri,mala çolık köyün tam göbeğinde iki katlı bir evdi. Köyümüzdeki betonsuz iki katlı evleri benim dikkatimi hep çekmişti;
-Mala çolıek
-Malamıstafi kıçkırıx
-Mala mıstafi xoca
-Mala momidi hamiale
-Mala mahmi hawse
-mala omiade
Bu evler marifetli ,hünerli ve becerekli ellere sahip köyümüzdeki duvar ustaları;
Ahmadi mıstafe,
Hame aşe,
Ali sıle,
Mahmadi sıle
ve diğerleri tarafından yapılmışlar. Mala Hamiale’nin köydeki evleri çok güzel iki katlı harika bir evdi.1979 yılında Devrimci Halk Kültür Derneği (DHKD) ve Devrimci Demokratik Kültür Derneği(DDKD)’li arkadaşlar bir araya gelip köyde bir kitabevi açmayı ve mekan olarakta bu evi düşünmüştük. Biz 16-17-18 yaşındaki gençler çalışmaya hazırdık fakat bu işe önayak olacak bir yetişkin bulamamiştık.
İşte kışın köyde yazın yaylada kalan mala Cunke’nın köydeki evleri ön tarafı işlenmiş büyük yuni taşlarla yapılmış,sağlam demirlerle korunan büyük pencereleri olan ve balkonu bugünkü modern evler gibi içe gömülü olan evlerinin girişinde hemen sağındaki odasını kuran kursu olarak kullanmıştık.Hocamız Mehmet Şahin’di.Burada duaları,arapça okumayı ve namazı öğreniyorduk aslında maktave xocadan bir farkı olmamasına rağmen burasına kuran kursu diyorduk.
Düzenli olarak kursumuzu alırkene bir gün xocamız benle sevgili Bekir Yıldırıma bir görev verdi ve cuma günü büyük yayladaki camiiye gitmemizi cuma namazında ezan ve kamet okumamızı istedi.Bekir ile beraber yaylaya gittik orada namaz vaktini beklerken son derece heycanlıydık ve bu heycana yenik düşüp yanlış yapmaktan korkuyorduk ki başımıza böyle bir şey gelmedi.Ben namaz öncesi sela ve ezanı okudum sevgili Bekir’de namaz esnasında kameti okudu ve görevimizi başarıyla bitirmiştik.cuma namazından sonra camiiden çıkarken bir amca “lo jı kurkara sımale rexen “dedi.
Aslında cami cemeatinin içinde Bekir’in dedeside vardı fakat hiç sesini çıkarmadı herhalde üçbeş kuruşun toplanmasından yanaydı fakat biz amcalar yabancı değılız Rasimin oğlu Metin ve Halilin oğlu Bekiriz deyince epey aferin aldık ve Bekir’in dedeside orda olunca iltifatlar havada uçuştu biz görevimizi köye gelen Hafızlardan daha iyi yapmıştık.
Hepinize hayırlı pazarlar.
Yazarımız
- Kuşca'da doğdu, İsviçre de yaşamakta.