Hamide KayaYAZARLARIMIZ

Roboski

Roboskide anne olmak demek gözlerindeki ışıltıyı kaybetmiş olmak demektir.

Pazar günü BDP’nin kadın kongresi nedeniyle Ankaradaydım. Binlerce kadın geleneksel kıyafetleriyle kongre meydanını doldurmuştu. Doğanın tüm renkleri meydandaydı ancak en baskın renk beyazdı. Kongre meydanında yer yer yiyecek ve içecek standları açılmıştı. Yol yorgunluğumuzu atmak için çay standının önünde sıraya girdik. Sırada beklerken 20 li yaşlarında bir arkadaş(kadın- kız ayrımına karşı olduğumdan arkadaş kelimesi daha uygun geldi bana) geldi sıraya girdi. Baştan başa beyazlar içerisindeydi, simsiyah ve ışıl ışıl olan gözlerini siyah bir sürme ile çevrelemişti. Kulaklarında sarı kırmızı yeşil renkteki boncuklardan yapılma küpeler vardı. Başındaki tülbentin de kenarları aynı renkteki boncuklarla örülmüş oyayla çevriliydi. Çayımı yudumlarken sırada duran arkadaşın küpelerini de inceledim çaktırmadan.

Kongre saati gelince salona geçmeye başladık. O kalabalığın içinde zor da olsa oturacak bi yer bulduk kendimize. Programı sunan arkadaş kongreye katılmış misafir arkadaşları tanıtıyordu ve roboskili ailelerin ismi de geçti. Başımı kaldırınca salonun karşı tarafında kucaklarında resimlerle üç kadın ayakta, salondakileri selamlıyordu. Roboskili üç kadın protokol kısmında ve ön sıralarda oturuyordu. Zorlu uğraşlardan ve sandalyelerin üzerinden atlayarak yanlarına ulaştım. Kadınlardan ikisi 50’li yaşlarında diğeri ise daha bahçede gözleriyle, beyaz elbisesiyle ve renkli küpe ve oyasıyla dikkatimi çeken çay sırasındaki arkadaştı. Koltuğun önündeki dar alana çömeldim. Kucaklarında dört resim bulunan üç kadına kendimi tanıttım. İçlerinden Leyla anne türkçe bilmiyordu, ben de onların kürtçesini anlamıyordum. Neyse ki güzel Seyhanın yardımıyla iletişim sorunumuzu aştık.

İlk konuşan Semire anne oldu. Tahminimce 50’lılı yaşlarındaydı. Katliamda öldürülen Selam Encü’nün annesiydi. Kucağında oğlunun fotoğrafıyla kongreye katılmıştı. Oğlunun ünüversitede okuduğunu, okul masraflarını çıkarmak için diğer köylülerle kaçakçılığa (devletin tabiriyle, çünkü bu insanların koruculuk ve kaçakçılık dışında ekmeklerini kazanacakları başka iş alanları yok) çıktığını ve dönüş yolunda da bombalandıklarını söylüyor Semire anne. Bizlere koruculuk ve kaçakçılığa çıkma dışında bir iş olanağı sunulmuyor. İnsanlar ya mecburen korucu oluyor ya da kaçakçılığa çıkıyor. Kaçakçılık devletin bilgisi dahilinde oluyor diyor. Oğlum okul masraflarını çıkarmak için çıktığı yolda katledildi. Failleri daha bulunamadı. Devlet, failleri bulsun, başka da hiçbir şey yüreğimizdeki acıları dindiremez diyor. Arkasından da ekliyor başka anaların yüreği yanmasın, kürt annenin de türk annenin de acısı ortaktır, aynıdır. Barış gelsin istiyoruz. Koruculuk sisteminin kaldırılıp iş alanlarının oluşturulmasını istiyoruz diyor gözleri hüznünde boğulmuş, yüreğindeki acısı gözlerine işlenmiş Semire anne.

Leyla anne 50 veya 60 yaşlarında Şervan Encü’nün annesi. Katliamda öldürülen Nevzat Encü’de yeğeniymiş. bir kolunda oğlunun diğer kolunda yeğeninin fotoğrafını taşıyor. Anlatmaya başlıyor, Seyhan tercüme ediyor. Evladım damat olamadı, istiyorum ki annelerinin evlatları damat olsun. Şervan’ım muayene oldu, askere gidecekti. Ekmeği için çıktığı yolda katledildi. Evlatlarımızın katilleri bulunmadığı sürece ben yaşadığımı hissetmeyeceğim.
Leyla annenin gözleri yaşama dair hiçbir iz taşımıyor. Bir ölünün soğukluğuyla bakıyor bana. Ürperiyorum. İçimde biriktirdiklerimin hepsi uçup gidiyor. Tek bir söz bile edemiyorum. Semire ve Leyla annenin ellerini avuçlarıma aldım. Sarıldım ellerine, sonra kendilerine sımsıkı sarıldım, onlar da beni tüm samimiyetleri ve sıcaklığıyla sardılar, her iki annenin yanaklarından öpüyorum tek kelime etmeden.

Şimdi o beyazlı, renkli küpeli, ışıl ışıl gözleriyle hala umudunu dipdiri tutan Seyhan söze giriyor. Seyhan, katliamda öldürülen Salih Ürek’in ablası. 17 yıl önce de koruculuk sisteminde bir kardeşini kaybetmiş. Anlatıyor. Köyde bıyıkları daha yeni terlemiş gençlere koruculuk görevini veriyorlar. Bu çocukların hiçbiri silahı daha kullanmasını bilmiyor. 17 yıl önce de daha silahı kullanmasını bilmeyen çocuklardan, kim olduğu bile belirlenemedi, birinin silahından çıkan kurşu ile kardeşim yaşamını yitirdi. 17 yıl sonra ekmeği için yola çıkan kardeşim katledildi. Devletten taleplerini ise söyle sıralıyor. Katliamın faiileri bulunsun, koruculuk sistemi kaldırılsın, bu topraklara barış getirilsin.

Sohbet sırasında Semire annenin çocuklarından birinin katliamdan sonra psikolojisinin bozulduğunui tedavisini yapacak bir gelirlerinin olmadığını, köyde bu durumda olan çocukların olduğunu öğreniyorum. Üç kadın da devlet faiileri bulup ortaya çıkaracağına bizlere tazminat önerdiler. bizler bu parayı reddettik. devletin ödeyeceği tazminat bizler için çok paraydı, bu parayla geride kalmış evlatlarımızın hayatı kurtulurdu elbet. ama bizler katledilmiş çocuklarımız üzerinden diğer çocuklarımıza bir gelecek inşa edemeyiz. Arkasından ekliyorlar. Barış sürecinde roboski katliamını ört bas etmeye çalışıyorlar. Bazı kişilerin Roboskide hak arayışını barış yolunda engel olarak gösterdiklerini dile getiriyorlar. Barışın bu ülkeye gelmesini biz de istiyoruz, ama Roboskinin katliamının üstü örtülmeden. Roboskiye adalet, ülkeye barış sözleriyle sohbetimiz bitiyor. Beyaz elbiseli, renkli küpeli ve ışıl ışıl gözleriyle Seyhan ayağa kalkıyor gülümseyerek evlerine konuk olmuşum gibi uğurluyor beni…

28 nisan 2013
Ankara 2. olağan kadın kongresinden

Yazarımız

Hamide Kaya
Avukat
Kuşca'da doğdu. Türkiye'de yaşamakta.

Daha Fazla Göster
Göz Atın
Kapalı