Haziran 2011 seçimleri
Türkiye, ekonomik ve demokratik olarak gelişmesini tamamlayamamış, çok sorunları olan bir ülke. TC devleti, Emperyalizmin orta doğudaki, yüz yıla yakın süredir önemli bir müttefiki, ileri bir karakolu görevini üstlenmektedir. ABD ve AB ülkelerine bunca yakın durmasına rağmen, AB ülkeleri arasına girmeyi başarabilmiş değildir. Başarması da bu gidişle kısa sürede beklenmiyor. İzlediği yanlış politikalar sayesinde sosyal gelişmesini tamamlayamadı. Altyapı projelerini ve sanayileşmesini gerçekleştirme olanağı yaratmadı.
Kötü tabloya bakıp karamsar olanlardan değilim. Yüklü bir dış borcu, iç borcu yanında, işsizlik, altyapı, sağlık, eğitim, demokrasi, eşitlik, özgürlük, kürd sorunu gibi can alıcı sorunları yanında; genç ve emeği yetişkin nufusu, hidrolik kaynakları, yer altı zenginlikleri, geniş ve bereketli arazileri, önemli bir ticaret ve turizm potansiyeline sahip olması, stratejik konumu da, pozitif önem arzetmektedir. Bu tablolar karşısında nasıl bir yol izlenmeli, ne yapmalı, projeler, tedbirler, siyasi, ekonomik, demokratik, sosyal çareler neler olabilir. Bunların tartışılması, gerçekleşmesi için, projeksiyonlar nelerdir. Seçim süreci, bunu ortaya çıkarmalıdır.
Yüzyıllık sorunların bir çırpıda düzeleceğini beklemek, elbette büyük bir iyi niyettir. Ama karanlıktan nasıl çıkarsınız? Aydınlatma olmasa! Diğer yollar, belli, darbe, olağanüstü hal, sıkıyönetim, şiddet, baskı, red ve inkarla bu işlerin yürümeyeceği artık çok açıktır. Çıkar yol olarak, Dünyayı yeniden yaratmaya da gerek yok. Etrafımıza bakmamız ve ileri demokratik ülkelerin tecrübelerinden istifade etmemiz yeter. Karanlıkta kalmaya, bilerek ısrar edenlere sözüm yok. Kötü niyetliler her zaman olacaktır. Benim lafım; aydınlara, sanatçılara, işçilere, köylülere, esnafa, öğrencilere, memura ve tüm dar gelirlileredir. Bir ülkenin kalkınması, demokratikleşmesi, o ülke insanlarının öz gücü ile olur. Öz güç de, halktır, emektir, bilgidir, beceridir. Yönetime katılmak, kendine en yakın bir yönetimi iş başına getirmek, örgütlü olmakla, demokratik bir ortamda tercihlerini sandığa yansıtmakla olanaklıdır. Bu doğrultudaki tüm çabaları birleştirmeden de sonuca gidilemez. Seçim, sandık önemli bir aşamadır. Bu aşamayı bile gerçekleştirememiş olan ortadoğu ve Afrika ülkelerinin bugünlerde içine düştükleri durum dehşet vericidir.
Seçim tek başına yeterli olmadığı için; bunun yanında, herkesin örgütlenme özgürlüğüne kavuşması gerekir. Örgütlenmenin önündeki tüm engellerin kalkması gerek. Başta partiler yasası, seçim kanunu, anayasanın tüm maddelerinin demokratik hale getirilmesi gerekir. Kürd sorunun çözümü; tüm boyutlarıyla tartışılmalı, otonomi, özerklik, federasyon, bağımsızlık dahil her çözüm irdelenmeli sonuçları kamu oyu ile paylaşılmalıdır. Demokratik bir ülke yaratmanın, düşüncesi iyice olgunlaşmalı, bu doğrultudaki tüm plan, strateji ve projeler açık ve net olarak ortaya konmalıdır. Bugün bunu sandığa yansıtmak belki olanaklı görünmüyor. Daha zaman alması normaldir. Emekçiler bu faturayi öderken, tünelin sonundaki ışığı görmelidir ve inanmalıdır.
Bu seçimlerde seçmen oyunu yüzde on barajla, dünyada belki en anti demokratik bir engeli görerek kullanılacak. Tercihlerin, yüzde onun altında oy alma ihtimali olan partilere yapılması durumunda, adayları milletvekili seçilmeyecek. bununla, muhalif oyların boşa çıkartılması planlanmıştır. Böyle bir engelin elle tutulur tarafı yok. Tamamen bir tuzak. Bundan iki büyük partinin çıkarı olduğu için de, kaldırmalarını düşünmüyorlar. Yapılacak iş bellidir. Seçim kanunu, partiler yasası, seçim barajının tamamen kaldırılması, tüm anti demokratik yasaların kaldırılarak, yerine yeni demokratik bir anayasa yapılmasını programına koymayan partilere, ve adaylarına oy vermeyelim. Kürd sorununun demokratik çözümünü, barışı, kalkınmayı, eşitliği, demokrasi ve özgürlükleri programlarına koymayan partilere, adaylara oy vermeyelim.
Yukarıda yapılması gerekenleri, emekçiler olarak düşünmek ve uygulamak çok mu zor? Elbette zor değil. Ama bunu zorlaştırmaya çalışanlar daha etkili olmaktadır. Zamanı kendi lehlerine çevirmeyi başarmaktadırlar. Bir kırılma noktası olması için; haziran 2011 seçimlerinin iyi takip edilmesi gerekir. Tercihlerin ilerleme ve demokrasiye yeni bir ivme kazandırması olanaklıdır. Teknolojinin bu kadar imkan sağladığı bir dönemde, sesimizi daha gür çıkarma imkanı vardır. Türkiyenin her yerinde, ilerici, devrimci, sosyalist adayların, ister parti listesinden, ister bağımsız olsun, meclise girmelerini desteklemek yönünde oy kullanmak bir sorumluluktur. Mevcut koşulların çok iyi değerlendirilerek, dışarda ve parlementoda demokratik bir gücün yaratılması buna bağlıdır. Bu, ittifak demektir. Bu, küçük hesapları ortadan kaldırmak demektir.
Bu seçimlerin bir diğer önemi de demokratik bir anayasa için, ileri demokrasi için, silahların susması için, barış ve eşitlik için, özgürlük için, Kürd sorunun demokratik çözümü için, geniş bir halk mütabakatının sağlanması için, çözüm önerilerinin ortaya konulmasına, sivil kuruluşların demokratik sürece katılmasına yol açma ihtimalini güçlendireceğidir. Bu doğrultuda çok duyarlı ve özverili olmamız gerekir. Herkesin oyunu özgürce kullanmasına saygılı olmakla birlikte, Yarına güvenle bakmak, elimizdeki imkanları doğru ve zamanında kullanmamıza bağlıdır.
Yazarımız
![](http://www.kusca.com/wp-content/uploads/h_tuzcu-39-128x128.jpg)
-
Mühendis.
Harita mühendisliğini Selçuk üniversitesinde okudu. Aslen Xalikanlı, Ankara yaşamakta.