Feridun Hayati ÜnüvarYAZARLARIMIZ

Kürt Devleti .. kurulsun mu ?

Referandum yapılıp, halka sorulsa..
Davullar dövülerek, zurna çalınsa..
Aşlar dökülerek, şerbet içilse..
Savaşmak yerine, barış seçilse.
Ne olur ? Neler olur ? Kime, ne olur ? Neye, ne olur ? .. bilen yok, söyleyen yok .!
Dinler.. mezhepler..
Etnik kökler.. kökenler..
Cinler.. periler.. melekler..
Ufukta bi şeyler görülüyor .
Partiler mi yarışacak ?..İtler mi, dalaşacak ?
Kimler, kimle savaşacak .. ya da barışacak ?.. bilen yok.!
Tahmin edilen, görülen, bilinen, berraklaşan hiç bir şey yok ortada.
* * * *
Arabulucular koşturuyor.. nutuklarla coşturuyor.
Gelenler var.. gidenler var.
Ateş-kes mesajı, verenler var.
Patlamalar.. bombalar.. giden canlar..
Kutlamalar, zamlar.. hacca giden, bakanlar..
Hacılar..hocalar.. acılar.. yağcılar.. Karma-karışık zıtlıklar, devam edip gidiyor.
Ateşler, düştükleri yerleri yakıyor.. Millet ağlıyor, asla gülmüyor.. gülemiyor.
Gökyüzü kara bulutlarla, yeryüzü Ak-Yalar’larla dolu.
Yine kurban kesilecek .. Bayram ziyaretleri edilecek.
İki yüzlü suratlara , üç- beş maske çekilecek.
* * * *
Bir barış havasıdır.. estirdikçe, estiriyorlar.
Bayram mı geliyor, barış mı geliyor ? .. bilen yok.
Barışsa bu gelen.. nasıl bi barış ?
’’ Bayram’ı kana bulamayalım’’ .. diyenlerin kestikleri kurbanlardan, su mu akacak ?
Yoksa, mayınlanan.. bombalanan.. kurşunlanan insanlar, sağ mı kalacak ?
Neymiş bu gelen, ya da getirilmeye çalışılan ?
Bayram çikolatası.. baklavası.. helvası gibi, kulağa da çok hoş geliyor mubarek.
Yoksa Bayram bahane edilip, yaklaşan seçimler nedeniyle, Seçim Barışı mı tezgahlanıyor ?
Her şey muğlak ve belirsiz.

* * * *

Fakat kendileri için, bir şeyler yaptıkları da besbelli..!
Dolaşacaklar.. Sahaya çıkacaklar..
Nutuk atacaklar.. Seçmen kandıracaklar..
Oy toplayacaklar..
Güvende olacaklar..
Öyleyse geçici de olsa, aldatmaca bir Vekillik Barışı yapacaklar.
Yine seçilecekler.. aynı yola devam edecekler.
Zira, bu Necip Türk Milleti’nin seçtiği vekillerinden, her şey beklenir.
Şu yaptıklarına, bi baksanıza :
Kimisi, millete ; televizyonlardan, sabah- akşam Şeyhülislam gibi fetfa veriyor.
Kimisi, PKK’yı terrorist diye yeriyor.. kimisi, gerilla diye övüyor..!
Kimisi, Öcalan’ı muhatap al diyor.. kimisi, muhalefet düşmandır diyor..!
Kimisi ; PKK ile kucaklaşıp, öpüşüyor.. kimisi ölen teröriste ağlarsam, hayvanım diyor.
Kimisi, ithal Kemal’lerin eşiğinde.. kimisi Kemalistleri, yok etmenin peşinde.

* * * *

Ağlayanlar.. sızlayanlar.. yalananlar.. dolananlar.. riyalar.. inkarlar.. hep gırıla gidiyor..
Bi dine sarılıyorlar, bi dona.., bi bidona..!
Kah etnik kökene, kah töreye..
Sarılan, sarılana.. Ağlayan, ağlayana.
Bi demokrasiye .. bi savaşa.. bi yasaya.. bi maşaya..
Fakat , oturmuyorlar ya da, oturamıyorlar bir masaya.
Al birini, vur ötekine..!

* * * * * * *

Benzini koşuşturuyorlar rekora.., milyonları uçuyorlar havaya.
Doymuyorlar kana, savaşa, karmaşaya, kavgaya.
Tüm dünya ülkeleri ve başta Türk Milleti olmak üzere herkes iyi biliyor ki ; Türkiye’nin en temel sorunu , Kürt sorunu’dur.
Türk Milleti hergün evlatlarını genç yaşlarda toprağa vermesine rağmen; Kürt Sorunu’nu konuşamıyor, tartışamıyor olması ve susması, gerçekten çok düşündürücü. Cenaze merasimlerinde paylaşılan acılar, körüklenen kin ve intikam duyguları, sorunun ortadan kalkmasına yetmiyor. Kayıplar gittikçe, kronikleşiyor.
Ormanlar yakılıyor..
Gaz ve petrol boruları patlatılıyor..
Okullar yakılıyor, öğretmenler kaçırılıyor.
Şehir Merkezlerinde kargaşalar çıkartılarak, kamu binalarına zarar veriliyor.. polis ve asker taşlanıyor.
Araçlar durduruluyor, insanlar rehin alınıyor.
Yollara patlayıcı bombalarla tuzaklar kuruluyor.
Cephaneliller uçuruluyor.
Şantiyeler basılıyor.. iş makinaları yakılıyor.. işçiler kaçırılıyor.
Sınır ve Polis karakollarına silahlı ve bombalı saldırılar yapılıyor.
Askerlerimiz, polislerimiz başta olmak üzere tüm devlet hizmeti yapan görevlilerimiz öldürülüyor.
Ülkemiz de; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm işletmelerine, kurumlarına ve çalışanlarına karşı bir savaş yapılıyor..

* * * * * * *

Kürt Sorunu’nu çözmeyen, TBMM’sinin gündemine alıp müzakere etmeyen, seçilmiş milletvekilleri ; sorunun bedelini kime ödetiyorlar ?
Elbette, Türk Milleti’ne.
Peki, kimmiş bu Türk Milleti ?
Bu Türk Milleti, etnik anlamdaki Türk kavminden, soyundan-sopundan, Orta Asya’dan gelenler değildir. Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, benim düşünce ve inancıma göre ; etnik kökenlerine bakılmaksızın Türk Milleti’nin birer ferdidir. Yani, Türk vatandaşıdır. Ve hepsi de, bu sorunun bedelini ; canlarıyla, mallarıyla ödeyenlerdir.!

* * * * * * *

Peki, yasa yapacak, anayasa yapacak TBMM’sinin vekilleri ne yapıyorlar.. ne yapmaktalar.. ?
Yasa değil, tasa yapmaktalar.. analarımızı ağlatmaktadırlar.
Her biri gittikleri yerlerde, birbirlerine caka satıp, madik atmaktadırlar.
Demokrasiyle iktidara gelenler, erkler ayrımını uygulayacaklarına ; ırklar, mezhepler, etnik kökenler ayrımını uygulamaktadırlar.
Adamına göre çıkarttıkları yasalarla, yamalı bir bohçaya dönen devlet yönetim ve icraatlarıyla, Türkiye Cumhuriyeti, Devletini kökünden sallamaktadırlar.
Tüm sorumluluklarını da, halka atmaktadırlar..!
Üstüne üstlük, şimşekler başka yerlere çekilmekte.. dışarılardan terzi gılıklı, ajanlar getirilmekte.. Söktükleri , dikilmekte.. Günleri, gün edilmekte..

* * * * * * *

Peki.. Osmanlı’dan miras kalan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşundan beri var olan Kürt Sorunu, neden Meclis’te ele alınamıyor ?
Sorun, neden Meclis’te çözülmek istenmiyor ?
Bu devlet nasıl bir devlet ?
Devlet, Meclis’teki ‘’Ben Türk değilim’’ ..diyene, ’’hayır sen, Türk Milletvekilisin’’ diyorsa..
Devlet, ‘’Ben Müslüman değilim’’.. diyene, zorunlu din dersi vererek, ’’hayır, sen müslümansın’’ diyorsa..
Devlet, Amerika vasıtasıyla Kopenhag’a Roj baskısı.. Nato’ya Rasmussen saksısı ise..
Dışarıda kapattırmaya çalıştığı Kürtçe sesi, içeride sonuna kadar açar gibi görülürse..
PKK ile görüşüp, ben görüşmüyorum diyorsa..
Vatandaş, ne yapmalı ?
Devlete, nasıl bakmalı ?

* * * * * * *

Korkusundan, öcümüş.. susturulmuş.. pörsütülmüş bir millete; nutuk atmaktan kolay ve ucuz ne var ki ?
Hamaset edebiyatlarına devam..
Coplamaya, biber gazı sıkmaya devam..
Siyasal baskı ve tutuklamalara devam..
Dağları, taşları, kuşları bombalamaya devam..
Hapisaneleri, kışlaları doldurmaya devam..
2 trilyon dolara malolan.. 90 yıldır süren, Kürt Sorunu’na devam..
Sakın haa..! siz, siz olun Kürt Sorunu var demeyin.. ağzınıza almayın.. çözmeye yanaşmayın.. savaşmaya devam..

Hülasa, ’’men dakka, dukka ’’ deyip.. şiddete, şidetle karşılık verme metodunuza devam..
Rüzgar ekip, fırtına biçmeyeceklerine inananların ,çakma barışlarına devam..
Fakat çakma barışçılar şunu iyi bilin ki, Türk Milleti ; ne Bayram Barışı istiyor.. ne de, Seçim Barışı..!
Millet, Kürt Sorunu’nun çözülmesini ve kalıcı bir barışı, istiyor.
Dinsel duyguların istismarıyla yapılacak palyatif çabaları, çözüm olarak görmüyor.
Milletin bu isteğini yerine getirmek istemeyenler ; ne halkın karşısına çıksınlar.. ne seçimlerde aday olsunlar .. ne de milletvekili seçilsinler.
Aksi taktirde, iyice bunalan bu millet; emin olun ki, sözüm ona bu milletvekillerinden hiç bir şey beklemeyecek.. araplar gibi, isyan edecek !

Evet sevgili okuyucularım, ben de bu makalemle ; Türkiye’nin ivedilikle çözülmesi gereken bir sorununu ele aldım. Kürt halkının kendi kendisini yönetmek, bağımsız bir devlet kurmak için savaştığını ve bunun için de ; her riski göze alarak, elinden gelen her şeyi yaptığını, kendimce anlatmaya çalıştım.

Bu arada şunu da belirtmeliyim ki, elbette Türkiye parlementosunda ; sorumluluk alan, dürüst, çalışkan, onurlu, onlarca parlementer de var. Benim onlara sözüm yok. Bilakis onlara, Meclis’te verdikleri gayretli mücadelelerinden dolayı teşekkür ediyor ve çalışmalarında kolaylıklar diliyorum.

Ayrıca, Kürt Sorunun çözümüyle ilgili olarak, her Türk’ün ; düşüncelerini ortaya koymasının, tavrını belirleyip söz ve icraat sahibi olmasının, sorunun barışçıl yollarla çözülmesi için Kürt halkının isteklerini de dinlemesinin, gerekirse referandumla isteklerin ortaya konmasının, yararlı olacağını düşünüyorum.

Netice olarak ; Türk Milleti’nin kanayan yarası olan Kürt sorunun TBMM’inde siyasal olarak, siyasetçiler tarafından ele alınmasını, müzakere edilmesini ve çözüm önerilerinin açıkça, halkın önüne konulmasını ümit ediyor ve bir an önce gerçek ve kalıcı bir barışın sağlanmasını diliyorum.

Yazarımız

Feridun Hayati Ünüvar
Aslen Konya'nın Seydişehir ilçesinden. İvriz ilk öğretmen Okulu mezunu olduktan sonra Kuşca’nın Büyük Yayla ilkokulundan öğretmen olarak çalıştı. 1970’li yılların başında Danimarka’ya geldi. Danimarka’da Türkçe eğitim vererek öğretmenlik mesleğine devam ederken, sosyal danışmanlık eğitimini bitirdikten sonra, 5 yılda hukuk okumuştur.

Daha Fazla Göster
Göz Atın
Kapalı