8 mart ve kadınlarımız
Aci ama gercek, insanoglu kendini bildi bileli bir cinsiyet ayrimini ve farkliligini tüm olumsuzluklariyla yasaya geldi.Bu gerceklik ilkel toplum formasyonundan, günümüzün “demokratik”, modern düzenine dek, belki de hic degismeksizin devam ediyor. Ancak bir kisa dönemin disinda, tarihin tüm evrelerinde dahasi bugün bile bu yaziyi yazarken, kadinlar özelliklede Anadolu ve kirsalinda hep dislandilar ve 2. sinif insan muammelesine tabii tutuldular.
Mitolojik söylenceye yani efsaneye göre Bati Anadolu’daki Frigya Kralliginda yasadigi varsayilan, tanricalar tanricasi, ana tanrica Kibele’nin(Kybele) yasadigi dönem haric , kadinlar siddete, baskiya, cinsiyet ayrimina, egitimde firsat esitsizligine,isyerlerinde istihdam ve temsil yetkisizligine hep maruz birakildilar.
Sermaye gucleri ve onlarin gücünü kutsayan dini kurumlar, bu celiskiyi giderek derinlestirip, cinslerin
birlikte ortak hareket etme inisyatiflerini ve sinif mücadelesini zaafa ugratmayi ve onlari parcalamayi, siyasetlerinin hep merkezine aldilar. Oysa yukarida zikrettigim tanrica Kibele döneminde erkekler ona yaklasabilmek icin tüm erkeksi fonksiyonlarindan feragat ediyorlardi. Kimi erkeklerde erkeklik uzuvlarini kesiyorlardi. Dolayisiyla Kibeleden önce ve sonra kadinlar hep dislandilar yada onlarin toplumsal yasama kattiklari tüm zenlikler yok sayildi. görünmezden gelindi. Elbette kadinlar bu sürece seyirci kalmadilar. Sinifbilincli erkek yoldaslariyla birlikte ve omuz omuza buna karsi direndiler, haklarini almaya basladilar.
Kadina yönelen insanlik disi siddet ve baskilara karsi gelmek icin dünya capinda bir politik örgütlülük ihtiyaci kendini dayatiyordu.
Böyle bir gereksinimin had safhaya ulastigi bir dönemde 1857 yilinda Amerikada tekstil sanayi’nde calisan kadinlar, cagdisi calisma kosullarini protesto etmek amaciyla greve gittiler, is biraktilar. Bu, kadinlarin sinif mücadelesinde yaktiklari ilk kivilcimdi.
Bu tarihi eylemden yaklasik 52 yil sonra yani 1909 yilinin 8 mart’inda Kopenhag’ta Alman sosyal demokrat, daha sonra’da dünya proleteryasinin yigit kadin önderlerinden Clara Zetkin’in girisimiyle kadinlar bir araya gelip, sinif mücadelesindeki rollerini ve görevlerini tartistilar. Bu tarihi gün kadinlarin sinif savasimindaki konumunu belirleyen bir milad oldu. Bugün 8 mart dünyanin bircok
yerinde kadinlar günü olarak kutlaniyor.
Türkiye’de bunca yildan ve mücadeleden sonra kadin haklari konusunda gelinen nokta yada kadinin toplumdaki konumu nedir?
Kadinlar egitimde firsat esitligine sahipmi?
Isyerlerinde esit temsil ve istihdam edilme konusunda gelinen asama nedir?
Bu konuda olumlu birsey söylemek olasi degil. Kadina karsi siddet, bir kirsal yada feriperi olgusu olmanin ötesinde bir metropol gercegine dönüsmüs bulunuyor. Kadinlar “Töre ve namus ” cinayetlerine kurban ediliyor. Kadinlarin sevgileri,asklari ,tercihleri ölümle,cinayetle cezalandiriliyor. Genc kizlar diri diri gömülüyor. Metropollerde kadinlar carsi ortasinda gündüz gözüyle bicaklanarak
öldürulüyor. Kadinlarimiz, Nazim’in sözleriyle; soframizda öküzümüzden sonra gelen kadinlarimizin, katedecekleri daha uzun yollar var.
2011 yilinin 8 martini karsilarken, basta Clara Zetkin olmak üzere tüm devrim sehitlerini saygiyla aniyorum.
Yazarımız
-
Öğretmen.
Kuşca'da doğdu. Uzun yıllardan beri Danimarka'da yaşamaktadır.
Son yazıları
- Hasan Sertdemir28/03/2017CADI KAZANI
- Hasan Sertdemir23/03/2017İLERİ DEMOKRASİ
- Hasan Sertdemir13/03/2017AYNAYA BAKMAK
- Hasan Sertdemir27/02/2017TERCİH