BU SİSTEM’DE ANORMAL OLAN NE Kİ..?
Bir ‘NORMALLEŞME’ furyasıdır yine başlattılar.
Peki düğmeye basan güç, hangi güç?
Birçok siyasetör, ‘normalleşme sürecinin’ Cumhurbaşkanı’nca ve onun düşüncesiyle başlatıldığını ve bunun olması gerektiğini, kendilerine göre ve sıraladıkları argümanlarıyla anlatıyor ve açıklıyor.
Yapılan açıklama ve yorumlar, gerçeği yansıtmayan siyaset tüccarlarının kendi sınıfsal, burjuvazi tez ve görüşleridir.
Zira; ortada NORMAL OLMAYAN bir şey varsa, o da, izinden gittikleri izlenen siyasi yol ve burjuvazinin zihniyetidir.
İşin aslı ve madalyanın gerçek yüzü, anlatılanlardan ve yorumlananlardan tamamen farklıdır. Nitekim; Kapitalist ülkelerde neyin, ne zaman ve nasıl yapılacağını, daima Sermaye belirler ve karar verir.
Ülkemizde olan-biten ve bitmeyenler de budur.
Emperyalizmin Türkiye’de yarattığı enflasyon, geçim sıkıntısı ve katmerli sömürüsünün sonucu; toplumun kabaran tepki, öfke ve direncini kırmak için; düzeni sevk ve idare eden Tekelci Sermaye ve arkasındaki Kapitalist-Emperyalist Sistem, normalleşmeyi devreye sokmuş ve kılıfına uydurarak başlatmıştır.
Komşu ülkelerle başlayan diyalog ve ‘normalleşme’ süreci, ülke içinde de devam etmekte olup, bunların planlayıcısının Sermaye olduğundan hiç kuşku yoktur.
Kapitalist Sistem, ihtiyacı olan emekçiyi ve sömürdüğü doğayı tamamen yok ederse, kendi varlığını sürdüremeyeceğini bilmiyor mu? Elbette bilir. Bu yüzden arada bir, zaman zaman sıkboğaz ettiği toplumun, patlamasın diye, gazını alır.
Kısacası; emekçiyi, doğalı ve doğayı soyup soğana çeviren Kriminal Sermaye, öfkeli toplumun nefes almasını sağlamak ve havasını almak için bu günkü normalleşme hareketini, devreye sokmuş ve başlatmış durumdadır.
Dolayısıyla; gördüklerimiz, dinlediklerimiz ve yaşadıklarımız, tamamen Kapitalist Sistem’in karakteri ve özellikleridir. Tekelci sömürgeci Sistemin izlediği bu yol, yeni değildir. Bu Sistem’de, olması gereken her şey vardır ve yapılmaktadır.
Şaşılacak, hiçbir şey yoktur.
Anormal bir şey de yoktur.
Anormal olan şey, vatandaşlara Sistem’i anlatmayıp saklamak, yanıltmak ve 1 Mayıs’ı kutlatmayan Sistem’i tanıtmayıp, tartışmayıp, emekçilere yalan söylemek.
1924’lerde de, 1 Mayıs’ı kutlatmayan ve yasaklatan güç, yine Kapitalist-Emperyalist güçtü. Bunlar niye söylenmez? Neden unutulur ve nasıl görmezden gelinir? Deniz’leri astıranların ve Mustafa Suphi’leri Karadeniz’de boğduranların arkasındaki siyasi gücün ne olduğunun açıklanması, maalesef yapılmamıştır. Ve antiemperyalistiz diyenlere, Emperyalizmin neler yaptırdığı açıklanmamıştır!
Egemen Gücü, tek bir kişi olarak görmek ve Sistem’i görmezden gelmek, sadece kafatasçıların ve emperyalist işbirlikçilerin düşüncesidir ve izledikleri yoldur.
Devrimci ve Antiemperyalist düşünceye ve duruşa sahip kişiler, ne dünü unutur.. ne Sistemi ve ne de Sınıfsal Mücadeleyi!
Evet, bugün yine düzen partilerinin birbirlerini nasıl ziyaret ettiklerine bakıyor, konuşmalarını dinliyor ve kendilerini, tiyatrocuları seyreder gibi seyrediyoruz.
Sanırsınız ki bunlar, vatanı kurtaran birer aslan.
Demokrasi hovardalığı yapan etnik milliyetçi, kavimci, mezhepçi ağzı laf yapan bu istismarcı siyaset tüccarlarını görmek, gerçekten esef verici…
Ağızlarına, Sistem lafını alana ve Kapitalist Sistem’in neler yaptırdığını anlatanına hiç rastlamış değiliz.
Gündemleri hep aynı.
Varsa, yoksa TEK adam!
Halbuki; çok adam olsa ne yazaarr..?
Meclis’tekiler; 600 değil, 9 yüz olsa ne yazar?
Sistem, Kapitalist-Emperyalist Sistem ve bunun boyunduruğu altındaki; kimi 200’lüler ve yönetimler olduktan sonra!
Gerçek şu ki;
Değişim ve Dönüşüm, birilerinin izinde yürümekle veya kimilerinin himmetinde olmakla veya birilerine biat etmekle olmaz. Değişim; Kapitalist Sistem’i devirecek Devrim ile olur ve toplumdaki yaşayan tüm insanların EŞİT koşullarda yaşaması sağlanır.
Bugün; kimisi, yeni reformist paketlerle..
Kimisi de, yeni bir Anayasa ile;
Türkiye’nin demokratikleşeceğini, eşit ve adil bir düzenin sağlanarak yurttaşların refah içerisinde yaşayacağını söylüyor.
Vaatler yine karaborsada, uçuşuyor.
Normalleşme senaryoları ve bunun hamasetini yapılıp, nutukları atılıyor. Halk, yine kandırılıyor.
Gördüklerimiz ve duyduklarımız, 101 senedir yapılanların tekrarı ve aynısıdır. Yaptıkları değişim, yeni siyaset aktörleriydi ve bu da oldu.
Bunların, değiştirmek istedikleri bir Sistem falan yok. Olamaz da…
Bunların, Değişim ve Dönüşüm’den anladıkları; kullanılmış plastik, şişe-cam vs.. gibi atıkların, yeniden kullanımı için Geri Dönüşümü’dür ki, yaptıkları da birilerinin izinden gitmek ve atıl kalmış, miadı dolmuş düşünce ve geçmişteki icraatları tekrar siyasetin gündemine oturtmak !!
Değişim-Dönüşüm .. diyerek, sadece yurttaşlarla kafa bulunuyor. Yine yalan söyleniyor ve halk kandırılıyor. Benim de gıcık olduğum ve dikkat çekmek istediğim mevzu bu.
Bunların derdi, Sistem değişikliği veya Devrim falan değildir.
Bunlar, şimdiye kadar yaptıkları gibi yine; Türk’ü, Kürd’ü, Alevi’yi, Ermeni’yi; etnik ve inançsal yapılarıyla ayrıştırmak, kutuplaştırmak ve peşlerine takarak yöneten Burjuva Sınıfı’nın egemen olduğu Sistem’i devam ettirmektir.
Demokratikleşme, Değişim-Dönüşüm ve Normalleşme.. diye başlattıkları hareket ve süreç, yukarıda da izah ettiğim gibi; mağdur, yoksul ve acılı halkın kabaran tepkisini sönümlendirmek, Burjuva Sistemlerini ve egemenlerin güçlerini ayakta tutmaktır.
Kapitalist Sistem’in; Demokratikleşme, Değişim-Dönüşüm ve Normalleşme.. gibi kulağa hoş gelen süslü sözlerle değiştirilemeyeceğini ve Sistemlerinin buna müsaade etmeyeceğini, sanki egemen güçler ve demokrasi hovardaları bilinmiyorlar mı..?
Netice olarak, Tekelci Sermaye’nin ellerindeki sopayı alacak tek gücün, PROLETARYA olduğu unutulmamalıdır.
Kalın sağlıcakla, Sistem ve Egemen düşünceyi tahlil ederek, sevgi ve dostlukla.
Feridun Hayati Ünüvar
08.05.2024
Yazarımız
- Aslen Konya'nın Seydişehir ilçesinden. İvriz ilk öğretmen Okulu mezunu olduktan sonra Kuşca’nın Büyük Yayla ilkokulundan öğretmen olarak çalıştı. 1970’li yılların başında Danimarka’ya geldi. Danimarka’da Türkçe eğitim vererek öğretmenlik mesleğine devam ederken, sosyal danışmanlık eğitimini bitirdikten sonra, 5 yılda hukuk okumuştur.