HALEPÇE KATLAMI
28 yıl önce bugün, İran-Irak savaşının sürdüğü sırada, dengeleri kendi lehine çevirmek, Kürt halkının özgürlük mücadelesini bastırmak ve yok etmek amacıyla, 16 mart 1988 tarihinde, Saddam, Halepçe başta olmak üzere, Kürt illerini kimyasal silahlarla bombaladı. Savaş uçaklarıyla yapılan Bu saldırı sonucu, 7 ile 10 bin arasında sivil, çocuk, genç-yaşlı hayatını kaybetti. Kurtulmak amacıyla dağlara sığınanlardan yaklaşık beş binden fazla insanda yolda zor koşullara dayanmayarak, yada açlıktan öldü. Sakat kalanları da binlerle ifade etmek zor değildi.
Bu olay, Yaşadığımız coğrafyada despotluğun, barbarlığın, zulüm uygulamada yine sınır tanımadığını gösterdi. Görüyoruz ki, Saddam Hüseyinin kontrolündeki Baas rejiminin 1986-1988 tarihleri arası uyguladığı Enfal adlı askeri operasyonlar, Kürtlere uygulanan soykırım, Saddamı ve Baas rejimini kurtarmaya yetmedi. Bugün Kürtlerin ayakta olduğunu, bağımsızlık için hazırlık yaptıklarını sevinçle izliyoruz. Baas rejimlerinin de birer birer yıkılarak, yok olduklarına şahit olduk, oluyoruz. günümüzde, aynı zihniyetin, anlayışının, farklı ülkelerde, farklı biçimlerde de olsa devam ettiğini üzüntüyle izliyoruz. Bu nedenle tüm bu insanlık dışı baskı ve şiddete karşı, barışın özgürlüğün, tesisi için, örgütlü hak mücadelesinin de devam etmesi gerektiğine inanıyorum.
Dünya halklarının gözleri önünde cereyan eden olay, yani Halepçe, hiç şüphesiz Hiroşima ve Nagazaki’ye yapılan saldırılardan sonraki en büyük kimyasal saldırıdır. Hatta bazı Avrupa kaynakları, ile yerel kaynaklar, kimyasal saldırının, Halepçedeki etkilerinin, Hiroşima ve Nagazakiye göre 4-5 kat daha fazla olduğu iddiasındadır. İşlenen bu suç insanlık suçudur, üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, suçluların bir bölümü insanlığa karşı suç işlemekten yargılanmış ve gerekli cezaya çarpıltılmış olsada, asla unutulmayacaktır. Unutturulmayacaktır. Dünya halklarının bir daha benzer feleketlere maruz kalmaması, şüphesiz bu vahim sonuçlardan gerekli doğru derslerin çıkarılmasına ve tedbirlerin önceden alınmasına bağlıdır.
Tarih bize şunu da göstermiştir ki, örgütsüz halklar ve sınıflar her dönem, düşmanlarının baskı ve sömürüsüne maruz kalır. Bunu aşmaları, özgürlüklerini, emeklerini korumak, kaderlerinde özgürce söz ve karar sahibi olmaları örgütlü bir mücadele içinde olmalarını gerektirir. Bunun için de halkların, birliğe ve dayanışmaya ihtiyaçları vardır. İnanıyoruz ki, emeğin kurtuluşu, halkların kardeşliği de ancak böyle sağlanır ve korunur.
Yeni halepçelerin yaşanmaması için demokrasi, barış ve eşitlikten yana olan herkesin her kurum ve kuruluşu kendilerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye çağırıyorum. Bölgemiz bugün de ateş çemberinde, orta doğuda savaşın yarattığı, göç, mülteci, yoksulluk ve işsizlik sorunları akıl almaz boyuttadır. Türkiye’de, kürt sorunun barışçı çözümü yerine, çatışmaların şehirlere de sirayet ederek devam etmesi, doğrusu adil bir çözüm yerine, çatışmalara terk edilmesi, güvenlikçi politikalarla ertelenmesi, ötelenmesi Türkiye’yi de orta doğu bataklığına çekmektedir.
Temel sorunlarına, çözüm üretmeyen Türkiye’nin varacağı istasyon ne yazık ki kötü koordinatlardadır. Abluka ve yıkım altındaki Kürdistan illerinde, ilçelerinde sivillerin ve çocukların, beslenme, çalışma, barınma, içme suyu, eğitim, hareket serbestisi ve adaletten yararlanma haklarının kısıtlandığını görüyoruz. Bunun “insanlığa karşı işlenmiş suç” tanımına girdiğini üzüntüyle belirtmek isterim. Özellikle son 5-6 aydır meydana gelen olaylar ve saldırılar, bence bunun kanıtıdır. Her türlü baskı, ve inkara karşı, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşlarının, yani emek ve demokrasi güçlerinin, barış ve diyalogla sorunların çözümü konusunda ısrar etmeleri gerekir. Bu çabalarını aralıksız sürdürmeliler. Bu anlayışla sivillere yönelen her türlü şiddeti lanetler, Halepçe katliamını, benzer katliamları bir kez daha nefretle kınıyorum. Her türlü insanlık dışı çatışma ve patlamalarda yaşamını yitiren sivilleri saygıyla yad ediyorum. İnsanlığın, hangi dilden, dinden, renkten, milliyetten, olursa olsun, benzer felaketlerlerle karşılaşmamasını diliyorum.
Yazarımız
-
Mühendis.
Harita mühendisliğini Selçuk üniversitesinde okudu. Aslen Xalikanlı, Ankara yaşamakta.