Acılar ile birlikteliğimiz
Yasamimizin büyük bir bölümü aci ve izdiraplar icerisinde geciyor. Acilar ile birlikteligimiz hayatimizin her alanina yansiyor. Dogusumuz bile bir sevgi birlesimin sonucu degil, zoraki veya mecburi tesadüfi bilesimler sonucunda, dünyaya gelmisiz.
Dünyaya gelisimiz ile birlikte acinin gercegiyle tanisiyoruz. Bu aci gerceklik, yasadigimiz sürece, bir an olsun yanimizdan ayrilmiyor. Öyleki kaderin bize dayatmis oldugu, ikizimiz gibi, “aci” hep bizimle birlikte.
Var ise yasanmis bir anlik sevinclerimiz, onlari bile hep aci sözler ve ile sonuclamisizdir. Ne kendimize nede bir baskamiza, mutlu olmayi layik görmemisiz. Mutlulugu ancak bazilarin hakki oldugunu düsünür, kendimizin ise onu seyr eder ve hayalini kurup bilinmeyen mekanlarda arar durmusuzdur.
Diger bir acidan bakar isek, inanc kültürümüzdede bu teslimiyetci durum, bize kabul ettirilmistir. Adeta duygularimiz esir alinmis. Her hangi bir sorunun cözümünde, mutlaka o teslim alinmis duygular ile cözüme kalkisiyoruz. Cözülecek sorunu katmerlestirip, icinden cikilmaz sonuclara firsat veriyoruz.
Icimizdeki, gercek olan dogal sevgi, ve verme duygusu uyandiginda panige kapiliyoruz.
Temel bedensel davranislarimiz sürekli olarak kendimizi tutmamizi ve aci ve endise icinde yasamayi dayatiyor.
Hep savunmadayiz. Savunmada olusumuzun, kendimize bir haklilik cikaracagini düsünüyoruz. Fakat farkinda olmadan, bünyemizin teslimiyetci bir hale büründügünü, ve bunun sonucundada, hastalikli ve hep acilar ile bogusan insanlar toplulugu oluyoruz. Hem bireysel hemde toplumsal olarak yasadigimiz durumlar neredeyse hep ayni. Acilarimiz sevinclerimizde hep ayni seviyede.
Bir baskasinin sevinci, senin acili hale gelmene, ve bir baskasinin acisi ise, seni sevinclere yol actigini, ve bu davranisi tamamen icsellestirdigimizi göremeyen toplum oluyoruz. Beslendigimiz kültür ve onun egitim sisteminden kaynakli, olumlu anlamda, yeterince kendisini egittigini zannedenlerin bile ayni hata ve yanlislar ile bogustugunu görebiliriz.
Hatta daha beterinide…
Kimliksizlik icerisinde debelenen toplumunun, aci ve izdiraplarni hic görmeden, yakalamis oldugu bireysel cikari, hic gam yemeden uygularlar. Kendisine aydinim der, sikayet ettigimiz tüm sorunlarin en temel niteliklerini, kendi bünyesinde yasatir.
Yasamin acilar ve sevincler üzerinde kuruldugu tabii bir gercekliktir. Önemli olan, aci ve sevincleri ile birlikte yasama sarilmaktir. Kendin icin istemedigin acilari baskalari icinde isteme.
Sevgimi?
Can Yücel izah ediyor;
“Ve sevgi emekmis
Emek ise vazgecmeyecek kadar,
Ama özgür birakacak kadar sevmekmis”…
Ve bizlerde.
Önyargilarimizdan kurtulup daha anlamli bir yasamin sahibi olabiliriz belkide…
Yazarımız
-
Müzisiyen
Kuşca'da doğdu. Danimarka'da yaşamakta.
Son yazıları
- Necati Gezen26/11/2017Varolma Tutkum
- Necati Gezen29/12/2016YENİ BİR YILA GİRERKEN
- Necati Gezen21/12/2016OLANLARI ANLAYAN VAR MI?
- Necati Gezen15/11/2016ASIL OLAN RETÖ’DÜR