Arkadaşım Kitap
Bir atasözü veya bir söylem derler ya cok yasayan mi cok calisan mi, bu sözlerden yola cikarak, bircok anlam cikarabiliriz. Cok gezen dünyayi görür, degisik insanlari tanima firsati bulur. Inanclari, dilleri, kültürleri ögrenir. Toplumlari tanidikca kendi kültürüne külterler katar. Kendi anadilinin yanisira baska dillerinin güzelliklerini görür. Hosgürüsü artar. Kendi zengiliklerine zengillikler katar. Empatisi genisler. Cok yasayan mi, cok gezen mi. Bu deyimlerin yaninda sunu ilave yapmak istiyorum: Cok gezen mi, cok yasayan mi, kitap gibi dost, kitap gibi arkadas bulunmaz. Söz kitaplardan acilmisken sosyal medyada alinmis bir anketi yaziyorum:
Bir japon yilda 26 kitap okuyor.
Bir isvecli yilda 10 kitap okuyor.
Bir fransiz yilda 7 kitap okuyor.
6 türke bir kitap düsüyor.
Degerli insanlarimiz bunu Ortadogu bazinda düsünürsek, durumun cok daha vahim oldugu ortaya cikar. Elestirmekten korkmamak lazim. Kendini elestirmeyen yasam güzel olmaz. Benden yasli olanlarin bazilari Allah’in rahmetine kavustular. Hep söyle demisimdir: Okumadan, arastirmadan dünya görüsü güclesmez. Okumak insan üzerinde büyük bir degisim ve dönüsüm yaratir. Okumak yeraltindaki gizli hazineye benzer. Konu kitaplar olunca elimdeki kitap hakkinda yazmayi uygun gördüm. Bir alevinin kaleminden Said-i Nursi yada son dervis, yazar Metin Aktas. Cok güzel bir roman, okumaya deger, gecmise götürür, gelecegine isik tutar.
” Cünkü biz iyinin icerisine kötünün, icerisinde iyinin, güzelin icerisinde cirkinin, cirkinin icerisinde güzelin var olabilecegini kabul etmeyiz. Biz ya tarafiz, ya karsiyiz, ya nefret ederiz”. Son dervis romanindan alinmistir.
Kitaplar derken sevgili Ismail Besikci’nin kitaplarindan hatirladigim bir anisini yazmak o günleri hatirlatmak istiyorum. Sayin Besikci diger adi ile Sari Hoca, Erzurum Universitesine asistan olarak atanirken, Türkiye’de kürtlerin yasadigini bilmiyordu. Birgün arastirma yapmak icin köylere cikiyor, bakiyor ki, yöre halki baska bir dille konusuyor, kendi kendine diyor ki: Bunlar türkse niye türkce konusamiyorlar. Türk degil ise, bizler bu insanlara niye türk diyoruz. O zamanda Mustafa Barzani ile Saddam arasinda cok siddetli savas var. Savasin gidisatini ögrenmek icin tercüman bulmak zorunda kaliyor. Arastirmalar sürerken kücük bir mezrada aksam oluyor. Geceyi gecirmek icin karakola gidiyor. Karakolda iki kürt oturuyor. Biri as türkce, öteki cok az türkce biliyor. Besikci komutanla sohbet ederken, bir ara komutan Besikci’ye diyor ki: Bunlara yüz verme, yüz verirsen sirtimiza binerler. Besikci karsi cikiyor derken aralarinda tartisma cikiyor, komutan geceyi gecirmek icin Besikci’ye yardimci olmuyor. Besikci
disariya cikiyor, ardindan cok az türkce bilen kürt cikiyor, Besikci’ye gel bana misafir ol. Besikci diyor ki: Sen türkce bilmiyorsun, ben kürtce bilmiyorum, ne cesaretle beni evine misafir aliyorsun? Kürt diyor ki: Komutanin sevdigi misafiri degil, sevmedigi misafiri evimize aliriz.
Demokrasi sorunu bütün Islam cografyasinda var. Bir cok devletlerde despot iktidarlar, silah zoruyla ayakta kalmayi cabaliyorlar. Insaallah birgün gelir, bütün dillerle, bütün renklerle, halklarla kucaklasiriz.
Newroza we piroz be.
Ape Berem
Yazarımız
Son yazıları
- Bayram Kızılkaya18/09/2024Sessizlik Kulesi
- Bayram Kızılkaya09/05/2024Son kızın acıklı hikayesi
- Bayram Kızılkaya18/10/2023Zurnacı verirse davulcu ne yapsın?
- Bayram Kızılkaya23/02/2023Ana