ORTAK KADER
ANA KIZI
Efsaneye göre Kuşca Celil Boğazında “Ana Kız” denen mevkide çadır kuran göçebeler arasında bir ana kızın sevgisi dillere destandır. Birbirlerinden ayrı bir dakika bile geçirseler, boşa geçen zamandır onlar için. Kız, günün birinde Celil Boğazına yolu düşen bir delikanlıya gönlünü kaptırır. Delikanlı da boş değildir kıza karşı. Bir süre sonra evlenmeye karar verirler. Kız, evlenince de annesi ile birlikte kalacağını düşünür. Fakat delikanlı kızı ailesinin yanına götürmek ister. Evlendikten sonra kıza gitme zamanı geldiğini söyler. Kız ağlayarak böyle bir şeyi kabul etmeyeceğini ve annesinden ayrılmayacağını söyler. Delikanlı son bir gece daha annesi ile kalmasını izin verir. Ana kız sabaha kadar birbirlerine sarılarak ağlar; “Allah’ım bizi ayırmaktansa taşa döndür” diye yalvarırlar. Sabah delikanlı gelir, kızı zorla annesinden ayırıp ata bindirir.
Celil Boğazı ana kızın haykırışları ile inler. Kız dört nala giden attan atlayarak annesine doğru koşar, ama kavuşmalarına çok az mesafe kala ikisi de taşa dönüşür. Taşlaşan ana ve kızın gözlerinden sürekli yaş akmaya başlar.
Halen bu taşlardan akan suyun şifalı olduğuna inanılır. Her yaz yüzlerce kişi burayı ziyaret edip bu su ile yıkanırlar. Kayaların etrafındaki çalılara bez bağlayıp dilek tutarlar.
DENİZ KIZI
Denizlerin derinliklerinde bir ülkede, ülkenin kralının anneleri öldüğü için büyükanneleri tarafından büyütülen 6 güzel kızı varmış. Bu altı deniz kızının en güzeli de en küçük olanıymış.
Kızlar büyükannelerinin anlattığı masallar ile büyümüşler. En çok, yeryüzünde bacak denilen iki organ üzerinde yürüyerek yaşayan insan ismindeki canlıları merak ediyorlarmış. Büyükanneleri onlara 15 yaşına geldiklerinde suyun yüzeyine çıkıp insanları görebileceklerini söylemiş.
Aradan yıllar geçmiş. Deniz kızları büyümüş ve yüzeye çıkıp insanları görme sırası en küçük deniz kızına gelmiş. Güzel kız o kadar heyecanlıymış ki, yüzeye çıktığında bir geminin içinde yakışıklı prensi görmüş ve ona oracıkta aşık olmuş. Bu sırada bir fırtına çıkmış ve prensin gemisi parçalanıp batmış. Güzel deniz kızı ölmek üzere olan prensi kurtarıp kıyıya çıkarmış ve prens kendine gelmeden tekrar denizin derinliklerine dönmüş.
Dönmüş ama aklından yakışıklı prensi bir türlü atamıyormuş. İnsan olmak ve prensle beraber yaşamak istiyormuş. Bunun için su cadısına gitmiş. Su cadısı güzel kızın sesi karşılığında onu insan yapabileceğini söylemiş. Kızcağız çaresiz kabul etmiş. Büyülü bir ilacı içmiş ve konuşamayan bir insan olarak prensin karşısına çıkmış. Su cadısının son sözlerini de unutmamış: ”Prens seninle evlenmezse bir deniz köpüğüne dönüşüp sonsuza kadar öyle kalacaksın”
Prens kızı çok sevmiş ama arkadaş olarak. Kral ve kraliçe, prensin evlenmesini çok istiyorlarmış. Küçük deniz kızını da yanlarına alarak komşu ülkenin prensesini görmeye gitmişler. Prens, prensesi görünce kalbinden vurulmuş, hemen evlenme teklif etmiş. Harika bir düğünle evlenmişler.
Küçük deniz kızı ertesi sabah bir deniz köpüğüne dönüşeceğini bilerek deniz kenarında ağlarken kızkardeşlerini görmüş. Kardeşlerinin o güzelim uzun saçları artık kısacıkmış. Kızlar küçük kardeşlerine büyünün bozulması için saçlarını su cadısına sattıklarını, ama bunun karşılığında cadının verdiği bıçakla küçük kızın prensi öldürmesi gerektiğini, ancak bu şekilde büyünün bozulabileceğini söylemişler.
Küçük deniz kızı bıçağı almış ama prensi öldüremeyeceğini biliyormuş. Sabahın ilk ışıkları ile beraber kendini denize atmış ama suya düşmemiş. Bir deniz köpüğü olarak ışıklar içinde uçmaya başlamış. Etrafındaki renkli ışıklar ”Korkma deniz kızı. Bizler havanın kızlarıyız. Artık bizimle sonsuza kadar mutlu olursun” demişler.
Işıklar yanar, kırmızı kadife perdeler kapanır . Hans Christian Andersen’in ”Küçük Deniz Kızı” masalından uyarlanan ve Kraliyet Tiyatrosunda sergilenen bale bitmiştir.
Seyirciler sanatçıları ayakta alkışlarlar. Localardan birinde Carlsberg ailesinin veliahtı Carl Jacobsen, ayağa kalkmış avuçları patlarcasına çılgınca alkışlamaktadır. Masaldan ve sanatçıların performansından o kadar etkilenmiştir ki küçük deniz kızının bir heykelinin yapılmasını ister.
Heykeltraş Edvard Eriksen, bu iş için görevlendirilir. Ama küçük bir sorun vardır. Küçük deniz kızını oynayan başrol oyuncusu Ellen Price, çıplak poz vermeye razı olmaz. Bu nedenle Eriksen, sanatçının sadece başını model olarak kullanır. Vücut bölümünün modeli ise eşi Eline Eriksen’dir.
Heykel 23 Ağustos 1913 tarihinde limandaki yerine yerleştirilir ve her yıl 23 Ağustos, bu 125 santimetre boyunda, 175 kilogram ağırlığındaki bronz küçük deniz kızı heykelinin doğum günü olarak kutlanır.
Yazının son kısmı kendingez.com sayfasından alıntıdır.
Saygılarımla
Yazarımız
-
Pedagog ve Danimarkaca-Türkçe tercüman.
Kuşca'da doğdu. İlk ve ortaokulu Kuşca’da, liseyi Ankara´da bitirdi. İki yıl dışarıdan Anadolu Üniversitesi iş idaresi bölümüne devam etti. 1991`den beri Danimarka`da yaşamakta.
Son yazıları
- Hasan Yıldıran04/08/2019ORTAK KADER
- Hasan Yıldıran03/06/2019Mala Hecîleran – Taziye Evi – II
- Hasan Yıldıran04/02/2017TAZİYE EVİ
- Hasan Yıldıran26/07/201615 TEMMUZ 2016