PANDEMİ GÜNLERİ
Anlatılanlara bakılırsa , Dünyada ,böyle bir pandeminin yaşanabileceği , kimsenin aklına gelmemiş . İtiraflar , peş peşe . Bundan sonra vukuu bulacaklar hakkında da bir öngörü yok.
Uzayda boşlukta dönen bu gezegenimiz üzerinde can ve mal güvenliğimizin olmadığı , her an , daha önce yaşanmamış bir felaketin , tüm insanları teslim alabileceği gibi bir gerçeği de öğrenmiş olduk .
Bununla beraber görünmeyen düşmana ani yakalanmamıza karşı , önceden alınması gereken önlemler ile eve kapanıp yeni bir yaşam tarzı konusunda da tecrübe edindik , bilgilendik .
Peki toplumun hepsi tehlikenin Farkında mı ? Bilgilendiler mi?
Maalesef hayır !
Geçen günlerin birinde , hazırladığımız sipariş listemizi , manavın önünde durup , sosyal mesafemizi de azami ölçüde koruyarak çalışana uzattık . Siparişteki bir iki değişikliği de sesli olarak anlatmaya çalışırken, gayet rahat hareket eden ,maskesini de çenesinin altına indirmiş bir bayanın acıyan bir yüz ifadesiyle , gözaltından bizi süzdüğüne şahit olduk . Bayan, nihayet dayanamadı,
– Çı kıriye Xade krie (ne gelirse Allahtan ), parmağını da alnına götürerek, kendinden emin bir tavırla,
– Lı vıra yazılıye ( alnında yazılıysa , olacak ) dedi.
Onunla tartışacak değildim tabiiki, sadece,
-Korunmamız gerekir, demekle yetindim .
Memleketin hali bu.
Kat etmemiz gereken çok yol var daha .
Dışarda farklı manzaralarla karşılaşırken evdeki karantinayı nasıl yaşadık, biraz da ondan bahsedelim .
18 martta geldiğimiz Celil Boğazında, bizden başka kimse yok . Ortalık ıssız . Çevreye göre evimizin bulunduğu yer hayli yüksek olduğundan , o gece yağan kar fırtınaya dönüşüyor. Tipi aman vermiyor ! Kar savruluyor , durmadan ! Dışarı çıkmaya korkuyoruz .
Neyse ki önümüz bahar, fazla endişelenmiyoruz. Havalar hızlı bir şekilde düzeliyor .
Bir hafta veya 10 gün için gelmişken, alınan önlemler kapsamında dönemedik . Aynı zamanda buna da sevindik . Bir nevi koruma altındaydık , sıfır sosyal mesafelik bir ortamda .
İçerde ise tek seçeneğimiz televizyon . Haberleri ,kendimize yasakladık . Aç , korona virüs , kapa , korona virüs ! Buraya virüs gelemez deyip ,eğlenceli programlara yöneldik . Belgeseller müzik ve yerli sinema filmleri vb .
Yılanların Öcü dizi filminin birkaç bölümünü izledim . Gençliğimizin efsane eğitimci, sendikacı ve yazarı Fakir Baykurt’u da bu vesileyle saygıyla anmış oldum .
Bir kaç tane de Kemal Sunal filmi . Filmlerinin isimleri ilginç . İçerikleri gibi komik . Peki Şaban ismine ne demeli ! Bunun bir hikayesi var elbet .
Belleğimde kaldığı kadarıyla anlatmaya çalışayım .
Geçmişte Devletin bazı kurumları bu güne göre daha özerkti . Bunlardan biri de TRT idi . 1975 yılında hükümetin, çağdaş bir yayın politikası uygulayan Genel Müdür İsmail Cem’i , kendilerine göre bir yöntemle görevinden alması büyük yankı uyandırdı. Daha da önemlisi, yeni genel müdür kim olacak ? Hep merak içinde bekliyoruz .
Ve, nihayet TRT Genel Müdürü olacak isim açıklandı: ŞABAN KARATAŞ ! Bu da kim ? Veteriner Fakültesinden bir Profesör.
TRT ‘ nin başına bir veteriner ha ! ( amaç veterinerliği küçümsemek değil elbet , TRT gibi bir kurumu yönetmekle veterinerlik arasında bir bağ kuramamak , biraz da magazinleştirmek )
Derken ,magazin dünyasında deyim yerindeyse tam bir patlama oldu . İnanılmaz bir malzeme bolluğu çıktı kendilerine . Dergilerde boy boy ŞABAN karikatürleri , fıkraları vb .
O zamanki hükümeti bugünkü ile karşılaştırırsak eğer , hakkını verelim ,daha hoşgörülü idi . O kadar hakaret ,aşağılamaya , itibarsızlaştırmaya karşı kimse mahkeme koridorlarında süründürülmedi . Kısmi de olsa özgürlük , dev bir magazin kültürü yaratmıştı . Özgürlüğün her türlü olumlu gelişmeye katkı sağladığının tipik örneği.
Vatandaşın gülmeye de ihtiyacı var . Ekmek, hava ,su gibi…
Ya şimdi !
Tekrar o zamanki atmosfere dönersek , ismi ŞABAN olanlardan , isimlerinden utanmaya başlayanlar bile oldu . Hatta , o yıl ,nüfusta isim değiştirme istatistiğinde rekor ŞABAN’da idi ,gazetelerin yazdığına göre .
İşte bu olay ,sinemayı da etkiledi .Kemal Sunal’ın başrolünde ŞABAN ismiyle peş peşe 30 kadar film çevrildi .
ŞABAN’ın hikayesi özetle bu kadar .
Karantina günlerinde anı yaşarken , geçmişe de yöneldik . Hatıralarımızı zihnimizde canlandırarak daralan özgürlüğümüzün verdiği sıkıntıyla baş etmeye çalıştık , bir nebze de olsa.
Temennim , bu pandemi , bu karantina son olsun .
Daha özgür ve sağlıklı günlere …
Yazarımız
- Emekli öğretmen. Kuşca'da doğdu. Ankara'da yaşamakta.
Son yazıları
- Hüseyin Sarı22/05/2020PANDEMİ GÜNLERİ
- Hüseyin Sarı27/02/2019Bumsuz’da silahlı çatışmaya ramak kala
- Hüseyin Sarı01/02/2019Hergele Meydanı – Gümrük – REFLÜ
- Hüseyin Sarı06/01/2019TANSİYON