Hüseyin SarıNUÇEYAZARLARIMIZ

PANDEMİ GÜNLERİ

Anlatılanlara bakılırsa , Dünyada ,böyle bir pandeminin yaşanabileceği , kimsenin aklına gelmemiş . İtiraflar , peş peşe . Bundan sonra vukuu bulacaklar hakkında da bir öngörü yok.

Uzayda boşlukta dönen bu gezegenimiz üzerinde can ve mal güvenliğimizin olmadığı , her an , daha önce yaşanmamış bir felaketin , tüm insanları teslim alabileceği gibi bir gerçeği de öğrenmiş olduk .

Bununla beraber görünmeyen düşmana ani yakalanmamıza karşı , önceden alınması gereken önlemler ile eve kapanıp yeni bir yaşam tarzı konusunda da tecrübe edindik , bilgilendik .

Peki toplumun hepsi tehlikenin Farkında mı ? Bilgilendiler mi?

Maalesef hayır !

Geçen günlerin birinde , hazırladığımız sipariş listemizi , manavın önünde durup , sosyal mesafemizi de azami ölçüde koruyarak çalışana uzattık . Siparişteki bir iki değişikliği de sesli olarak anlatmaya çalışırken, gayet rahat hareket eden ,maskesini de çenesinin altına indirmiş bir bayanın acıyan bir yüz ifadesiyle , gözaltından bizi süzdüğüne şahit olduk . Bayan, nihayet dayanamadı,

– Çı kıriye Xade krie (ne gelirse Allahtan ), parmağını da alnına götürerek, kendinden emin bir tavırla,
– Lı vıra yazılıye ( alnında yazılıysa , olacak ) dedi.

Onunla tartışacak değildim tabiiki, sadece,
-Korunmamız gerekir, demekle yetindim .
Memleketin hali bu.
Kat etmemiz gereken çok yol var daha .

Dışarda farklı manzaralarla karşılaşırken evdeki karantinayı nasıl yaşadık, biraz da ondan bahsedelim .

18 martta geldiğimiz Celil Boğazında, bizden başka kimse yok . Ortalık ıssız . Çevreye göre evimizin bulunduğu yer hayli yüksek olduğundan , o gece yağan kar fırtınaya dönüşüyor. Tipi aman vermiyor ! Kar savruluyor , durmadan ! Dışarı çıkmaya korkuyoruz .

Neyse ki önümüz bahar, fazla endişelenmiyoruz. Havalar hızlı bir şekilde düzeliyor .
Bir hafta veya 10 gün için gelmişken, alınan önlemler kapsamında dönemedik . Aynı zamanda buna da sevindik . Bir nevi koruma altındaydık , sıfır sosyal mesafelik bir ortamda .

İçerde ise tek seçeneğimiz televizyon . Haberleri ,kendimize yasakladık . Aç , korona virüs , kapa , korona virüs ! Buraya virüs gelemez deyip ,eğlenceli programlara yöneldik . Belgeseller müzik ve yerli sinema filmleri vb .
Yılanların Öcü dizi filminin birkaç bölümünü izledim . Gençliğimizin efsane eğitimci, sendikacı ve yazarı Fakir Baykurt’u da bu vesileyle saygıyla anmış oldum .
Bir kaç tane de Kemal Sunal filmi . Filmlerinin isimleri ilginç . İçerikleri gibi komik . Peki Şaban ismine ne demeli ! Bunun bir hikayesi var elbet .
Belleğimde kaldığı kadarıyla anlatmaya çalışayım .

Geçmişte Devletin bazı kurumları bu güne göre daha özerkti . Bunlardan biri de TRT idi . 1975 yılında hükümetin, çağdaş bir yayın politikası uygulayan Genel Müdür İsmail Cem’i , kendilerine göre bir yöntemle görevinden alması büyük yankı uyandırdı. Daha da önemlisi, yeni genel müdür kim olacak ? Hep merak içinde bekliyoruz .
Ve, nihayet TRT Genel Müdürü olacak isim açıklandı: ŞABAN KARATAŞ ! Bu da kim ? Veteriner Fakültesinden bir Profesör.
TRT ‘ nin başına bir veteriner ha ! ( amaç veterinerliği küçümsemek değil elbet , TRT gibi bir kurumu yönetmekle veterinerlik arasında bir bağ kuramamak , biraz da magazinleştirmek )

Derken ,magazin dünyasında deyim yerindeyse tam bir patlama oldu . İnanılmaz bir malzeme bolluğu çıktı kendilerine . Dergilerde boy boy ŞABAN karikatürleri , fıkraları vb .

O zamanki hükümeti bugünkü ile karşılaştırırsak eğer , hakkını verelim ,daha hoşgörülü idi . O kadar hakaret ,aşağılamaya , itibarsızlaştırmaya karşı kimse mahkeme koridorlarında süründürülmedi . Kısmi de olsa özgürlük , dev bir magazin kültürü yaratmıştı . Özgürlüğün her türlü olumlu gelişmeye katkı sağladığının tipik örneği.
Vatandaşın gülmeye de ihtiyacı var . Ekmek, hava ,su gibi…

Ya şimdi !

Tekrar o zamanki atmosfere dönersek , ismi ŞABAN olanlardan , isimlerinden utanmaya başlayanlar bile oldu . Hatta , o yıl ,nüfusta isim değiştirme istatistiğinde rekor ŞABAN’da idi ,gazetelerin yazdığına göre .
İşte bu olay ,sinemayı da etkiledi .Kemal Sunal’ın başrolünde ŞABAN ismiyle peş peşe 30 kadar film çevrildi .
ŞABAN’ın hikayesi özetle bu kadar .

Karantina günlerinde anı yaşarken , geçmişe de yöneldik . Hatıralarımızı zihnimizde canlandırarak daralan özgürlüğümüzün verdiği sıkıntıyla baş etmeye çalıştık , bir nebze de olsa.

Temennim , bu pandemi , bu karantina son olsun .

Daha özgür ve sağlıklı günlere …

Yazarımız

Hüseyin Sarı
Emekli öğretmen. Kuşca'da doğdu. Ankara'da yaşamakta.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Göz Atın
Kapalı