Mustafa FenerYAZARLARIMIZ

Türkiyedeki mezopotamya coğrafyasına yaptığım gezi

Atalarımızın yaşadığı yerleri görmek,oranın insanlarıyla birebir iletişimde bulunmak,oranın havasını solumak,orada yaşamın nasıl olduğunu öğrenmek vs… gibi nedenlerden dolayı oraya gitmek benim için bir hayaldi.Ama bunu gerçekleştirebildim.İçimdeki bir dürtü beni oraya doğru iteledi ve oraya gittim.Orada bir hafta kalabildim.neler yaptığımı anlatmaya çalışacağım.

insanlığıın başladığı, ilk medeniyetlerin çıktığı, peygamberlerin bile oralarda yaşadığı, yerleri görmek benim için en önemli duyguydu.Oranın havasını solumanın bir ömre bedel olduğunu söyleyebilirim.Toprağının rengini sizlere anlatamam.sanki hiç işlenmemiş saf olarak bekliyor.(bizim burdaki toprağımızın benzi beti yok yani) Kayaları,kayalıkları ayrı bir mucize gibi duruyordu.Yani görüntüsüyle tasvir etmek geerkirse bir cennetti diyebilirim.

oranın insanlarıyla birebir iletişimde bulundum.ben kürttüm, belkide bu yüzdendir beni çok sıcak karşıladılar.Misafirperverliğine hayran kaldım diyebilirim.Yada artık uzaktaki kürtlerin onları ziyaret etmesiyle,onlarla iletişimde bulunmasıyla,onlarınların sorunları dinlemesiyle alakalı olabilir.

Ordaki arkadaşlarla sinemaya gittik.GORA filmi yayımlanıyordu.orada olan bir olayı anlatacağım.Filme yarım saat vardı.hemen yan tarafta hediyelik eşyalar satan bir yer vardı.sahibi türktü.onunla konuşuyordum türkce yani.Oda konyalı olduğunu, burada yaşadığını,geçiminin burda olduğunu falan… Birde bana sordu arkadaşların niye konuşmuyorlar, bende bilmem dedim, neden konuşmadıklarını anlayamadım.bir iki parça eşya aldıktan sonra çıktık ve arkadaşlarıma sordum;niye hiç konuşmadınız.Bİz burada türklerle konuşmayız. onlardan çok çektiğini ve onlar yüzünden köylerini boşaltarak mecburiyeten şehre veya başka bir, İle taşındıklarını söylediler.bende onlara hak verdim tabiki.oranın insanları türklere karşı yoğun bir nefretle dolmuşlar diyebilirim.

Akşamda Mardinin Qasar ilçesinde elektirik gitti.kaldığım evin sahibi MEDAŞ’ı arayarak elektiriğin niye gittiğini sordu.KURMANCİ olarak tabi.Yani orada kurmanci bana göre biraz daha ileride..
Ben oraya 15 aralık 2004 te giittim.Türkiyenin AB müzakere tarihi alma sürecinde gitmiştim.Yollarda falan sürekli kontrol olduğunu(bir ilçeden bir İle veya İlçeye her kilometrede kimlik vs. konrolü olduğunu) bana söylediler.Ama ben bunu göremedim ve bunuda AB sürecine bağladılar.

Qasar ilçesinde sabah çarşıya çıktık gezmek için.Bir grup toplanıp tartışıyorlardı ve bende onları dinliyordum.Arkamdan bir arkadaş koluma girerek dediki;gel sene bir yere götüreyim akşam ROJ tvde cıkarız diye, bayağı yürüdük. çarşının tam ortasında millet toplanmaya başlıyor,bir kaç kişide kağıtları falan dağıtıyor.(ben gitmeden 2 yada 3 gün önce UĞUR KAYMAZ ve babası şoför AHMET KAYMAZ sabahleyin evinden çıkarlarken kapılarının önünde sinsice kurşunlarla hayatına veda etmişlerdi).Bir çok il ve ilçede o gün basın toplantısı veriliyordu ve ben basın toplantısını seyretmiş bulunmaktayım.binlerce kişi vardı o toplantıda. Ben kalabalığı izlerken vede konuşmaları dinlerken hemen yanı başıma askeri zırhlı bir araç(içinde 2 tane asker vardı)geldi.bende onlara bakmaya başladım.Onlarda etrafa bir kolacan ederek hemencecık gittiler.biraz korktum diyebilirim.Çünkü burdan gittiğimde bir korku vee şüphe içerisinde yola çıkmıştım.Ama anladım ki böyle değilmiş.ORDA seni savunan bir halk var ve kimse sana hiç bir şey yapamaz.

Basın toplantısından sonra kürtçe dil kursuna gittik.müdür ve öğretmenler oturup konuşuyorlardı içeri girdiğimizde.
kursun müdürü bir bayandı.bize etrafı ve sınıfları gezdirdi sonrada oturup sohbet etmeye başladık.onlar bizimle ilgili bazı şeyleri takip ediyorlardı.Mesela 2004 yılının haziran sonlarında (hunermend) DİYAR konyada konser vermişti ve bende vardım orada.onlar bu konseri unutamamışlar gibi. Niyemi? Diyar ilk sahneye çıktığında türkçe konuşmaya başladı ve orta anadolu kurtleri olarak onu uyarmış ve sözlerine kurmanci olarak devam etmesini istemiştik.evet işte bu onların bizim hala eskisi gibi olduğumuzu ve herhangi bir değişime uğramadığımızı söylüyorlar.

Ertesi gün Qasar’dan Nusaybine geçtim.yolu falan halen aklımda.Yolun tam kenarında 2 tane tel örgü var ve aralarında 10m bir mesafa vardı ve aralarına mayın yerleştirilmişti. 200m de bir kule vardı ve kulelerın içinde ise askerler yol boyunca.Nusaybın’e vardığımızda bir yan Nusaybin(türkiye) öbür yanı da Qamişlo(suriye)’ydu.ama aralarında tel örgüsü vardı.Birbirlerinin kardeşleriydi onlar ama tel örgüylen birbirlerinden uzaklaştırılmaya çalıştırılıyordu.

Nusaybinden midyat’a gittim.Midyat’da sanki 1900’lu yılların havası var.Mimarisi değişik,havası bambaşka,insanları daha bir değişik yani her yonüyle tekti gibime geldi.orada çekilen sinemalar ve tv dizileri çoktur belki insanlarımız burayı tv’den izlemişlerdir.

Midyat’dan Merdin’e geçtim.Merdin zamanın durduğu an sanki.O güzel şehir hiç unutulur mu?akşamı sabahından, sabahı akşamında daha güzel bir şehir. kelimelerle ifade edilemez görmek lazım!!!!

Merdin’den Batmana geçecektım ama nasip olmadı kış buna engel vermedi.hasankeyfi zıyaret edemedim.Diyarbakır’a geçiyorum şimdi.Her 15 km de bir boncuklu moncuklu karakollar gözüme carpan ilk şey oldu.neyse Diyarbakır bence başkentliği hakediyor.her yönüyle büyük ve eşsiz bir yer.kalabalıktan fazla gezemedik.surları ve cevresını gorebıldım ancak.abdulmelık caddesınde bir kenarda unutulmus bır yer vardı ki, sanki 1200-1500 yıllarından kalma.mistik bir hava içerisinde son derece doğal görünümlü o yeri görmenizi tavsiye ederim.fazlada uzatmak ıstemıyorum sözlerımı, gezim burda son buluyor ve eve doğru yola cıktım.

BAZI ŞEYLER VARDIR ANLATILAMAZ,GÖRMEK VE YAŞAMAK LAZIMDIR…..

Yazarımız

Mustafa Fener
Kuşca'da doğdu. İsveç'te yaşamakta.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Göz Atın
Kapalı