12 Eylül 2010 referandumu
Bugün halk oylamasında çıkan sonuç; Recep Tayip Erdoğan’ın başarısıyla sonuçlandı. CHP+MHP cephesi % 42 oyla AKP nin 16 puan gerisinde kaldı. Doğu ve Güneydoğuda etkin olarak boykot çağrısı yapan DTP de kendi seçmenini sandık başına götürmemeyi başardı. Anayasanın 12 Eylül 1980 den kalan 26 maddesi her aklı selimce biliniyordu ki kimsenin bunların kalmasında yararı yoktur. Sağır sultan bile duymuştu ki bu maddelerin kalkması herkesin yararınadır. Aklı başında olan herkes biliyordu ki bu anayasa değişikliği, Türkiye’nin acil sorunlarına derman olmayacaktı. Buna rağmen AKP genel seçim öncesi hem kendi gücünü ölçmek, hem de fırsat bu fırsattır deyip şartları kendi lehine çevirmeyi denedi ve başardı.
Muhalif olarak anayasa değişikliğine karşı duran CHP, bir hengameden sonra yönetime geçen Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde, halka doğru, net mesajlar veremedi. Sorunları net tartışamadı. Yargının AKP’ce kontrol altına alınacağı vurgusu bir işe yaramadı. Genel af çağrısı inandırıcı bulunamadı. Kardeşlik, devrimcilik, fukaralık sloganları tutmadı. Kendi içinde tutarlı bir örgütlülük görüntüsü veremedi; zaten böyle bir tutarlılık yoktu.
MHP ye gelince; milliyetçilikten öteye gitmeyen sert tutumu işe yaramadı. Halk bu palavralara prim vermedi. Kürt sorununun çözümünde sekter tutumu oy getirmedi.
Böyle bir anayasa değişikliği referanduma gitmeden halledilebilirdi. Bu engellendi. Böylece Türkiye enerji kaybetti, zaman kaybetti. Doğru olan enerji ve zamanı iyi kullanmaktı. Uzlaşma sağlanarak, Yeni bir anayasayı ortaya koymaktı, bu yapılmadı. Parlamentoda olan herkes bu işten 1. derece sorumludur.
DTP ye gelince onlar da gerek parlamentoda gerekse dışarıda görevlerini iyi yapamadılar. Türkiye kamuoyuna yeni bir ANAYASA nın zorunluluğu vurgusu yapamadılar. Çatışmanın artık koşulsuz sona ermesi, silahların temelli terk edilmesi vurgusunu yapamadılar. Hele en önemlisi Türkiye kamuoyunu inandıramadılar. AKP nin bölgede etkin bir siyasal güç olarak tutunmasına engel olamadılar. Bu halleriyle yetersiz kaldılar.
Bu referandum seçimi birde şunu gösterdi; hazırlıksız, projesiz haklı da olsanız başarı şansınız olmayacaktır. Mutlaka hazırlıklı ve donanımlı olmak zorunluluğu vardır. Siyaset ihmale gelmez. Bunun çözülmesi gerekir.
Türkiye’de bugün de acil olan demokratikleşmedir. Herkesin insan hak ve özgürlüklerden eşit oranda yararlanmasıdır. Bunun için demokratik bir ortama, demokratik bir anayasaya ihtiyaç vardır. İmkanların, tüm yurttaşların istifade edeceği bir şekilde, düzenlenmesidir. Bu yapılmadan demokrasi getirilemez. Gene en büyük handikabımız, çatışmaların tümden durması, silahlara veda edilmesi, demokratik ortamın bir gereğidir. Başta Kürd sorununun çözümü, Türkiye’de demokratikleşme buna bağlıdır.
Kürd sorununun çözümünün, tüm Türkiyedeki Kürdlerce benimsenmesi, bu doğrultuda bir duruş gösterilmesi ilk adım olmalıdır. Bu doğrultudaki gelişmeleri önemsiyorum ama yetersizdir. Çok büyük çok yönlü bir meseledir. Bunun iyi tartışılması gerekir. Çözüm önerilerinin iyi tesbit edilmesi gerekir. Öncelikle Kürdlerin ulusal demokratik haklara kavuşması, eşit ve özgür vatandaşlar, olması hiçbir halkın, hiçbir ulusun aleyhine bir durum olmadığını herkes bilmelidir.
Türkiye’nin bundan olumsuz etkilenmesi mümkün değildir. Aksine Türkiye demokratikleşme ve Kürd sorununu çözdüğünde, bölgede güçlü bir potansiyele sahip olduğunu daha iyi anlayacaktır. Hem de kalkınma, sanayileşme, altyapı sorunlarını çözme yoluna gidecektir. Ortadoğuda Kürdlerin desteğindeki bir Türkiye büyük bir güç olacaktır. Ulusal kaynaklarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanma imkanı yaratacaktır. Sanayileşmiş, demokratikleşmiş, sorunlarını çözmüş bir Türkiye’de yaşamak herkesin umududur. Bunun dışındaki çözümlerin, kimseye yararı olacağı kanaatinde değilim. Kürdlere hiç faydası olacağını düşünmüyorum.
Siyaset sahnesinde, bundan böyle 3. Dünya ülkelerinin performansını göstermek istemiyorsak, sanayileşmeyi ve demokratikleşmeyi seçiyorsak, sorunlarımızı da barış içinde çözmemiz gerekir. Birbirimizin haklarına saygı göstermemiz gerekir. Bunu başardığımız an olay bitmiş demektir.
Önümüzdeki seçimlerde ve YENİ ANAYASA sürecinde; Kürdlerin sorunlarını ve çözüm önerilerini netleştirmesi şarttır.
Birinci derecede önem arz eden olay; silahların susması ve çatışmanın terk edilmesidir.
Demokratik bir ortamın yaratılması, Kürd sorununun enine boyuna tartışılması gerekir. AB sürecinin gerektirdiği bütün ileri adımlar atılmalıdır.
Çözüm önerileri, tartışmalar, eşitlik, demokrasi ve özgürlük ekseninde olmalı, demokratik bir anayasa mütabakatıyla sonuçlanmalıdır.
Kürdler üzerinde nufusu olan her kurum ve şahıslarla görüşülüp katkısı sağlanmalıdır. Dünya bunu böyle yaptığına göre, Türkiye’de öyle yapmalıdır.
YENİ ANAYASA’nın yapılmasında kürdler kendilerine düşen tüm görev ve sorumlulukları üstlenecek bir heyeti şimdiden görevlendirmelidir.
Bu seçim sonuçlarını iyi okumak gerektiğini söylemeye gerek yok. Çünkü sonuçlar çok açık ve ortada. Herkes şapkasını önüne koyup doğru düşünmeli. Sorunlar, Yaşadığımız bütün acılara rağmen, çözülemeyecek cinsten değildir. Aklın gereğini yapıp, zorda olsa doğru kararlar verip, barışa, dostluğa, bir arada yaşama becerisi için emek sarf etmenin zamanıdır şimdi.
H.Hasan TUZCU 12.09.2010
Yazarımız
-
Mühendis.
Harita mühendisliğini Selçuk üniversitesinde okudu. Aslen Xalikanlı, Ankara yaşamakta.