H. Hasan TuzcuYAZARLARIMIZ

Güney Kürdistan bağımsızlık referandumu

Kürt meselesi, bugün de Güney Kürdistan’ın 25 Eylülde yapacağı bağımsızlık referandumu kararı ile dünyanın ve bölge ülkelerinin gündeminde. Bu söylemle elbette dünya Kürt bölgesinin etrafında dönüyor demiyorum. Yüz yıldan fazla bir süredir devam eden sorunun çözümü doğrultusunda, verilen haklı mücadelenin, bir sonucu olarak atılan ve atılacak her adım değerlidir diyorum. Güney Kürdistan’ın bağımsızlık referandumu da, güçlü bir irade ile atılan önemli ve doğru bir adımdır. Tarih de şahittir ki, Kürtlerle Araplar’ın Irak’ta, yüz yıldır bir arada eşit ve özgür olarak yaşamaları, acı tecrübelerle kanıtlandı ki, mümkün olmadı. Bugün de çökmüş bir Irak devleti ile çözümün zorluğu ortadadır. Bunun yerine adil olan çözüm, bunca yaşanmış devlet terörüne, katliamlara, soykırımlara rağmen, barışmak olmalıdır. Bunun en bariz biçimi; ulusların kaderlerini belirleme hakkını kullanma girişimidir. Barış içinde, bağımsız yaşama yönünde atılacak her adım, bu coğrafyanın tarihi, dili, kültürü, yoğun nufusu, seküler yapısı, mücadele ve yetenekleri olan bir halk için de, evrenseldir, meşrudur, hukukidir, iradidir, adildir diyoruz.

Bağımsızlık amaçlı bir referandumun önemli bir konu olduğunu, birden çok yönü ve sonuçları olacağını, olması gerektiğini (hukuki, siyasi dengeler, ekonomik, güvenlik, uluslararası boyutundan tutun, bölgesel rekabetten, enerji politikalarına kadar.) herkes gibi, Kürtler de biliyor. Güney Kürdistan bölgesini bağımsızlığa götürecek bu adımın, zamana, başka pozititif gelişmelere, uzun müzakere süreçlerine ihtiyacı olduğu biliniyor. Güney Kürdistan yönetiminin, tüm bu zorlukları aşacağı, güçlü bir deneyime, güce ve iradeye sahip olduğu da bir gerçek.

Referandum süreci ve sonrasındaki gelişmelerin, şüphesiz hem uluslararası, hem de bölgesel güçlerin yakın takibinde olacağı bir sır değil. Bölgede Kürt sorunun ağırlığı yanında, başka sorunların da olduğu şüphesiz bir realitedir. Bölgenin çok konuda stratejik olması da dikkate değerdir. Çatışmaların yakın coğrafyada sürüyor olması, bölgede demokratik geleneklerin yetersizliği, zaten kaotik olan bölgenin dengeleri de bu konuda endişelerin başlıca sebebleridir. Bağımsızlık referandumunun, olumlu sonuçlanması, bir sonraki aşamalarının doğru yürütülmesi, tüm endişeleri boşa çıkartacak, gelişmelerin bölgede herkesin yararına olacağını kanıtlayacaktır. Bölgedeki diğer siyasi aktörlerin de bunu gözardı etmeden, dikkate almaları gerekir. Diyaloğun, iletişim ve müzakerenin, karşılıklı saygının, barışın, savaştan, tehditten daha etkili bir silah olduğu elbette tekrar görülecektir.

G. Kürdistanda, Kürtlerin kendi devletini kurması, işletmesi bir süreçtir. Bu süreç boyunca ve daha sonrası için de, iç dinamiklerini çok güçlü tutmaları gerektiği, dış dinamiklerin desteğine ihtiyaçları olduğu gerçeği tartışma götürmez. Kendi kaderini tayin hakkının, uluslararası literatürdeki kadar iyi, kağıt üzerindeki gibi hoş olmadığını biliyoruz. Tarihsel husumetlerin derin, alt-üst oluşların bitmediği, doğal zenginliklerinin, enerji yolları ve güvenliğinin hergün dünya gündeminde olduğu bir coğrafyadan bahsediyoruz. Bu ateş çemberinin içinden bir özgürlük adası yaratmak, barışa ve istikrara koşmak kolay bir iş değildir. Özgürlükleri ve gelecekleri için, Kürtlerin bu irade ve kararlılığı göstermesi, bölge için de bir umuttur. Değilse orta doğuda onlarca ulus devlet var, çoğunun sınırları, yaygaracıların, sınır kutsayıcıların, ‘’toprak bütünlüğü’’ ısrarcılarının, dediklerinin tam aksine, emperyalistler tarafından cetvelle çizildi. Hiçbir demokratik yanı olmayan, bu devletler, hala varlığını koruyor. Kürtlerin devlet kurmasına itiraz edenler, ‘’bölünme’’ paronayasıyla yatıp kalkanlara, bunun için bin dereden su getirenlere sormak lazım, bu coğrafya, bu ağır koşullar sadece Kürtler için mi var, şüphesiz hayır. Zaten meselenin bu olmadığı da açıktır. Temel sorunların, kalıcı bilimsel çözümleri; evrensel, demokratik, tüm kimlik ve sınıfların bir arada yaşamasını temel alan, geniş özgürlükler içeren, refahı ve insanı odağına alan, anayasal bir düzen içinde sağlanır. Bu düzen, tartışmalı sınırlar ve duygusallığa yer olmayan, kontrolsüz ihtiraslardan beslenmeyen bir devlet kurma biçimi olmalıdır. PSK olarak da Güney Kürdistan’daki bu gelişmeyi koşulsuz destekliyoruz. Yıllardır bölgemizde süre gelen belirsiz, acı serüvenlerin sebebi, bu ilke ve demokratik koşulların yerine getirilmemiş olmasıdır diyoruz.

Referandum ve sonraki gelişmelerin belirleyici gücü, Güney Kürdistan halkının iradesi olacaktır. Bunun tek başına yeterli olmayacağı da doğrudur. Güçlü bir dış desteğe de ihtiyaç vardır. Başta Kürdistan’ın diğer parçalarındaki Kürtlerin ki bugün bu destek Kuzey Kürdistan’da yüksek orandadır, diyasporadaki Kürtlerin de aynı ha keza, diğer parçalardaki tüm Kürt kurum ve kuruluşların desteğine ihtiyaç vardır. Komşu ülkelerin emekçi halklarının, sivil toplum kuruluşlarının, emek ve demokrasi güçlerinin desteğine, dünyada barıştan emekten demokrasi ve özgürlüklerden yana olan devlet, kurum ve kuruluşların, kamuoyunun büyük bir bölümünün desteğini almak önemli bir güçtür, kazanımdır. Bu desteğin mutlaka sağlanması gerekir.

Şu gerçeğin herkes tarafından kabul edilmesi gerekir ki, Kürtler yüzyıldır dünyanın diğer mazlum halkları gibi baskı ve zülüm görüyorlar. Ayrıca bölünmüş olmanın zorluğunu yaşıyorlar. Asimilasyona tabi tutularak, red ve inkar edildiler, statüsüz bırakıldılar. Katliamlar, sürgünler yaşadılar. Buna rağmen, mücadeleyi hiçbir zaman elden bırakmadılar. Bugün de yüzyılı aşan bir mücadele ve iradenin sonucu olarak, tüm tehditlere aldırmadan, özgürlüğünü istemektedirler. Bu onların anne sütleri kadar helal haklarıdır. Bundan kimsenin çekinmesine, endişeye kapılmasına, teyakkuz durumuna düşmesine gerek yoktur. Tehdit ve savaş çığırtkanları bunu da iyi bilmelidir ki, bu hakka kavuşmanın bedeli fazlasıyla ödenmiştir. Bu hak arama serüveni, er geç barışla, demokrasi ve özgürlükle sonlanacaktır. Bunun için sağduyu ve izanla haret edilmektedir. Kürt halkının dostlarının bunu böyle bildiğine inanıyorum.
Kürt halkının bu meşru ve demokratik kararı, Güney Kürdistan’ın bağımsızlık referandumu, tekrar etmek gerekir ki, kimsenin aleyhine verilmiş bir karar değildir. Hatta komşu ülke halkları başta olmak üzere tüm bölgenin yararınadır. Referandumun bağımsızlık yönünde sonuçlanması büyük bir olasılıktır. Bu sonucun bölgede barışa, umuda, eşitliğe ve demokrasiye önemli katkılar sağlayacağından kimsenin şüphesi olmasın. Bu sonuç aynı zamanda bölgemizde ilerleme yönünde değişimin ve etkileşimin de bir dinamosu olacaktır. Şimdiden bir çok devletin stratejilerini bu doğrultuda gözden geçirdiğini, gerekli değişiklere gideceğini biliyoruz. PSK olarak diyoruz ki, Kürt halkı, hiç kimseye düşmanlık beslememektedir. Aksine, birlikte yaşadığı halklar dahil, tüm mazlum milletlerin, emek ve demokrasi güçlerinin dostudur. Kürt halkı, Barışın ve özgürlüklerin, refahın, çağdaşlaşmanın, bilimsel ilerlemenin yanındadır. Güney Kürdistan halkı da bu doğrultuda mücadele etmektedir. Dünyada ve bölgemizdeki öncelikle duyarlı bütün Kürtlerin, dünyadaki aydınların, sosyalistlerin, bu anlayışla Güney

Kürdistan yönetimine destek vermesi gereklidir diyoruz. Kürtlerin bağımsızlığının bir tehdit değil, barış, demokrasi ve istikrar yönünde atılmış rasyonel bir adım olduğunu ifade ediyoruz.

Yazarımız

H. Hasan Tuzcu
Mühendis.
Harita mühendisliğini Selçuk üniversitesinde okudu. Aslen Xalikanlı, Ankara yaşamakta.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Göz Atın
Kapalı