Duvarlarımı Yık; Yüreğime Dokun
İletişim, Hayatımızın en önemli parçalarından biri ve insanların birbirlerine duygu ve düşüncelerini aktarabilme aracıdır.
Teknolojinin gelişmesiyle iletişimde hem mesafeler hem de süreler kısalmıştır. Dünyanın öbür ucunda olan insanlarla teknoloji vasıtasıyla kolaylıkla iletişim kurulabilmektedir. Özellikle cep telefonları ve bilgisayarlar zaman ve mekan sınırlamalarını ortadan kaldırıp hayatı kolaylaştırdı.
Zaman ve mekan mefhumları ortadan kalkmasına, iletişim araçlarının bu kadar yaygın olmasına rağmen çağımızda insanlar arası iletişim giderek kopmakta, insanlar birbirlerinden uzaklaşıp birbirlerine yabancılaşmaktadır.
Aynı evin içinde bulunan insanlar bile aralarına kilometrelerce mesafeler koyabiliyor. Saygı ve sevgi mefhumları anlamını giderek daha çok yitirmektedir. İnsanlar birbirlerini umursamamakta ve birbirlerine tahammül edememektedir.
İnsanlar, sadece dış hayatta kendilerine yabancı olan insanlarla iletişim problemi yaşamamakta; eş, çocuk, arkadaş, dost, anne, baba gibi yakın çevresiyle de iletişim problemi yaşamaktadır. İlişkilere fiziksel mesafelerin yanı sıra duygusal mesafeler de konmaktadır.
Herkesin olayları algılayış biçimi farklı iken; kalıplanmış, inatçı, tavırlı davranışlar sergilendiği için iletişimde, farklı algılamalara izin verilmiyor. Bu yüzden, çoğu kez algıları farklı olan kişilerin dünyalarının da farklı olabileceğinin bilincinde olunamıyor. Birbirleriyle iletişim içinde bulunan insanlar, ne kadar ağdalı bir dil kullanırlarsa kullansınlar aynı dili konuşamadıkları sürece, iletişimde bulunmak adına sarf edilen sözcükler hiçbir anlam ifade edemeyecektir.
Korkular ve endişeler de, iletişimin sağlıksız olmasına neden olan etkenlerdendir. Bunların etkisiyle insanlar, oldukları veya istedikleri gibi davranamamakta, isteklerinin zıddı veya çarpık davranışlar sergilemektedir.
Korkunun hakim olduğu ortamlarda yetişmiş insanlar, kendilerine iyi davranışlar sergileyen insanları bazen zayıf olarak algılayabilmekte, iyi muamelenin zayıflıktan kaynaklandığını düşünebilmekte ve o kişilere saygı duymayabilmektedir. Bazen de kişi, iyi muamelede bulununca kendini zayıf hissetmekte ve iletişimde bulunduğu kişilerin kendisini kullanacağı endişesine kapılmaktadır. İletişim içinde bulunduğu kişileri kendi algılayış kalıplarının içine çekebilmekte ve onlara hayal kırıklığı yaşatabilmektedir. Bunların neticesinde ilişkilerde sürtüşmeler, iletişim kopuklukları ya da bağımlılıklar oluşmaktadır.
Koşullu sevgiler de iletişimde sorunlara sebep olmaktadır. Sadece sevginin bağlandığı koşulları gerçekleştiren kişilerle ilişkiye girildiği için bağımlı ilişkiler doğmaktadır.
Korku ve koşullu sevginin bulunduğu ilişkilerde kişi bir araç, bir nesne olarak görülür ve kişinin özüne önem verilmez. Oysa sevgi, karşıdakinin gelişmesine, olabileceğinin en iyisi olmasına olanak sağlamaya kendini adamaktır.
Hayata ne verilirse o geri alınır. Başkaları tarafından anlaşılabilmek için önce karşıdakini anlamaya çalışmak bir gerekliliktir ve bunun için de dinlemeyi bilmek gibi bir zorunluluk vardır. Çünkü dinlemek, en önemli iletişim davranışıdır. İnsan dinlenildiği ölçüde kendini bulur. Dinlenildikçe kişi, karşısındaki şahıs tarafından umursandığını, kabul gördüğünü, değerli olduğunu hisseder. Böylece bir güven ve anlayış ortamı oluşur ve bu ortam hem ilişkiyi hem de bu ilişki içerisindeki şahısları geliştirir.
Sağlıklı bir iletişim ancak kişilerin bağımsız olduğu, sevgilerin koşulsuz olduğu, saygının ön plana çıktığı, empatinin oluştuğu ve güven duyulan ortamlarda gerçekleşir. Bunların olmadığı ortamlarda ise kişiler, etrafları ne kadar kalabalık olursa olsun yalnız kalmaya mahkumdur. Tek başına olmamak yalnız olmamak anlamına gelmez.
Saygılar
Yazarımız
-
Avukat
Kuşca'da doğdu. Türkiye'de yaşamakta.
Son yazıları
- Hamide Kaya29/04/2013Roboski
- Hamide Kaya03/03/2012EZ JİNİM ROJEK NÎNİM TİM ROJ EZİM
- Hamide Kaya03/03/2012Ez zarokim
- Hamide Kaya01/01/2012OTUZBEŞ CAN İDİK