Kuşca’lılar corona virüsünü kapmazlar mı?
Son günlerde Kuşca’da da COVID-19 virüsünüz görüldüğüne dair söylentilerin çıkması ve insanlarımızın buna verdikleri sert reaksiyonu sosyal medyada okuduğumda, bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Peki.. Kuşca’lılar corona virüsünü kapmazlar mı? Böyle bir soru ilk anda insanlara irrasyonel ya da mantıksız gelebilir. Ama halk arasındaki reaksiyona bakıldığında insan kendi kendisine bu soruyu sormadan edemiyor.
Salgın hastalıklar tarihine baktığımız da bu hastalıklar insanlar arasında derin ve travmatik durumlar yaratmıştır. Günümüzde, geçmişte yaşanmış bu hastalıklardan bahsederken, halen insanlar arasında korku, ayıplama ya da inkâr etme gibi davranışları görmekteyiz. Mesela bu hastalıkları ifade eden birçok deyim bir çok dille girmiştir. Örneğin bir insan bir ikilem ya da iki kötü şey arasında seçim yapmaya zorlanırsa; “Ne yapayım, kolerayı mı seçeyim yoksa vebayı mı?’ diye yakınırız.
İnsanlar, eskiden kolera, veba, verem gibi salgın haslıklarda, günümüzde ise Sars (COVID-19 hastalığın ilk şekli), AİDS ve Ebola salgın hastalıklarda uzak durmaya, ve bu hastalıklara yakalananlardan uzak durmaya, ve bazen de bu insanları aşağılamaya ve hatta ayıplamaya çalışmışlardır.
Peki bir salgın hastalığı insanlar arasında neden böyle bir travmatik davranışa yol açar?
Buna verilecek en kısa cevap; Korkudur!
Korku, insanların sahip olduğu en önemli duygularda bir tanesidir. Korku, insanları tehlikeli durumlarda, otomatik olarak aktife eden bir reaksiyon şeklidir. Yani korku beynimizdeki otonom sinyaller yoluyla insanlara tehlikelere karşı hazır ol demektedir.
Bir salgın hastalık birçok bilinmeyeni içinde barındırır. Korku duygusu, insanları bilenmeyen durumlara karşı bir varolma savaşının ifadesidir. Bu anlamda korku önemli bir işlev görmekte.
Ama korkumuzu iyi ayarlamasak bizleri mantıksız önleyici önlemlere de yönlendirebilir. Böyle bir durumda korkunun faydadan çok zararı olur bize. Korkumuzu ayarlamanın en iyi yöntemi bilgidir. Bilgi korkumuzu yenmenin yanında doğru karar almamızı da sağlar.
Peki corona’dan korkmalı mıyız? Bu soruya kısa bir cevap vermek oldukça zordur. Ama salgın hastalıkları konusunda uzman olan insanların verdikleri cevaba kulak asmak lazım.
Hayır, corona virüsünden korkmayalım, ama tedbiri elden kaçırmayalım.
Uzmanlar şu basit kurallara dikkat etmemizi önermekteler:
• Ellerinizi sabunla sık sık yıkayınız ve håndsprit (el alkol, en az 80 derecelik kolonya) kullanınız.
• Kolunuza öksürünüz, (elinize öksürmeyiniz)
• El sıkışma, yanaktan öpme ve birbirinize sarılmayınız
• Temizliğe önem veriniz.
• Birbirinize yakın durmayınız. Aranıza mesafe koyunuz.
Corona virüsü basın ve sosyal medyada önemli bir yer tutmakta. Tüm ülkeler ve uzmanlar coronaya karşı birlikte çalışmayalarına rağmen elle tutulur bir sonuç alamadılar. İnsanlar bugün halen ölen ve hastalığa kapılan insanların sayısını bir skor tablosu bakıyor gibi izlemekteler.
Bu durum insanlardaki korku oranını daha da artmaktadır. Korkunun kendisi artık bir saygın hastalık durumuna gelmiştir.
Acaba tanıdıklarımız arasında da virüsü olan var mı? Ya da virüsü tanıdıklarımdan kopar mıyım? gibi kaygı ve korku soruları.
Bu durum tüm insanların bedensel ve ruhsal sağlığını bozmakta. Özellikle sosyal izolasyon durumu insanlar arasındaki depresyon ve ev içi şiddeti artmaktadır.
Ayıplamak
Başta belirttiğim gibi kontrol edilmemiş bir salgın hastalığı insanlar arasında kaygı, güvensizlik ve dezenformasyona neden olur. Toplumun belirli kesimleri hastalığı yaymakla suçlanır. ‘Zaten bunlar böyledir’ gibi önyargılarla dolu cümleler…
Corona hastalığına yakalananlar, kişisel veya toplumsal sorumsuzlukla itham edilir. Bununla beraber hasta olan kişi kendini suçlama ve toplumdan uzaklaşma gibi eylemlere girebilir.
Daha önce belirttiğim gibi korku ve kaygının panzehri bilgidir.
Corona insanların yaptıkları yanlışlardan oluşmamakta. Virüs, enflüanza hastalığı gibi bir hastalıktır. Kişilerden kaynaklanan bir durum değil. İnsanlar sadece birbirlerine hastalığı taşıyıcı durumdalar.
Unutmayalım ki bugüne kadar coronaya benzer enflüanza hastalığına kapılanlar, hastalıktan dolayı suçlanmamıştır.
Sanırım buradaki fark Corona hastalığının daha hızlı yayılması ve daha öldürücü olmasıdır.
Vücudumuz, Coronaö yeni bir virüs olduğu için buna karşı halen bir bağışıklık kazanmamıştır.
Ama unutmayalım coronaya yakanan insanların % 80’i hastalığı hafif bir şekilde atlatmakta. Haberimiz olmadan içimizde binlerce insan coronaya yakalanıp, iyileşmiş durumda.
Şimdi, biz Kuşcalıların durumuna gelelim…
Kuşcalılar da, insanüstü bir varlık olmadıkları için, hem Kuşca da, hem de Danimarka ve diğer ülkelerde olduğu gibi corona hastalığına yakalanabilir, iyileşir ve Allah göstermesin ölebilirler.
Özellikle Danimarka da yaşayan Kuşcalıların durumunu ele alırsak; Bildiğiniz gibi Danimarka hükümeti ve sağlık yetkilileri, toplumu aşamalı olarak tekrar açmaya karar verdiler.
Bu karar, corona virüsünün toplum içinde tekrar yayılmasına neden olacaktır. Okul öncesi ve okul çocuğu olan aileler bundan sonra, corona hastalığı kapma riski olan kişiler arasında olacaktır. Hükümetin umudu ve beklentisi, insanların önerilen kurullara tavizsiz uymalarıdır.
Başta dediğim gibi, lütfen birbirimiz suçlama ya da soyutlamaya çalışmayalım.
COVID-19 hastalığına yakalanan tanıdıklarımıza destek ve moral verelim. Onların bize eskiden daha fazla ihtiyacı var.
Unutmayalım hepimiz, fiziksel mesafe, evde kalarak bir farkındalık yaratabiliriz. Bu salgını atlayıncaya kadar tokalaşma, kucaklaşma ve öpüşme gibi fiziksel temaslarımıza bir ara verelim.
Bu şekilde hem kendi sağlığımızı hem de etrafımızdaki insanların sağlığını korumuş oluruz.
Yazarımız
-
Kuşca'da doğdu. ilk ve orta eğitimini Kuşca ve Cihanbeyli'de yaptı. Lise ve üniversite eğitimini Danimarka'da bitirdi.
Daha önce sosyal pedagog ve öğretmen olarak çalıştı. Psikolojiyi yüksek lisans seviyesinde bitirdikten sonra, 2004 bu yana psikolog olarak çalışmakta.